İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nda "kolluk uygulamaları ve insan haklarının korunması" konusunda bilgilendirme yaptı, ardından milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
Milletvekilleri, Bakan Yerlikaya'ya organize suç örgütlerine yönelik düzenlenen operasyonlar, Cumartesi Anneleri'nin yaşadığı sorunlar, polislerin öğretmenlere saldırısı, MHP'nin gazeteci, siyasetçi ve akademisyenleri hedef göstermesi, özel harekat polislerinin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin elini öpmesi, Suruç Katliamı'nın yıl dönümde yapılan eylemlere polisin müdahele etmesi, İl Emniyet Müdürü'nün Iğdır Belediyesi önünde eylem yapan işçileri desteklemesi ve Mersin'de halay çeken gençlere yapılan muameleye ilişkin çok sayıda soru yöneltti.
Bakan Yerlikaya'nın vekillerin sorularına verdiği yanıtlardan satır başları şöyle:
KEŞKE AK PARTİ'NİN GETİRDİĞİ SERBESTLİK ORTAMINDA...: (Mersin'de gençlerin gözaltına alınması) Keşke sadece halay çekip, AK Parti hükümetlerimizin getirdiği serbestlik ortamında Kürtçe şarkı söylüyor olsalardı ama duyduklarımız, kayıt altına giren ve adliyeye intikal eden meseleler hiç de öyle değil. Kimi övdüğümüz, kimi sevdiğimiz, kimin için orada dil ve tutumumuz ortaya çıkıyorsa ve bunun konusu suçsa Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti diyoruz biz. Savcı da 'Alın, getirin bunları' diyor.
'BİJİ PORTEKİZ AĞZI': (Gençlere polis aracında "Ölürüm Türkiyem" şarkısının dinletilmesi) Ben dinlediğim zaman son derece duygulanıyorum. Yüreğim kıpır kıpır oluyor. Türkiye'm şarkısı bugün hepimizi, bu salonda bulunan herkesi coşkulandırır. Yani bunun kesinlikle ve kesinlikle savcının talimatıyla gözaltına alınan insanları üzmek, kırmak için yapıldığına inanmıyorum. Ama 'Biji Portekiz' ağzıyla hareket eden insanlar aramızda çok az olduğu gibi, bu zihniyette olan insanların da hoşlanmadığı bir türkü olmasından en ufak şekilde üzüntü duymuyorum. Yapmaya çalıştığımız şey şu, ülkemizin içinde, sınırımızın ötesinde hiçbir şekilde bölücü terör örgütü mensubu olmasını istemiyoruz. Böyle bir fikrin olmasını da kabul etmiyoruz. Bunlarla uyumlu sözde bir davranışı da kabul etmiyoruz.
YÜRÜYÜŞLERİN YÜZDE 99'UNA İZİN VERİYORUZ: Toplantı ve gösteri yürüyüşleri anayasal bir hak. Gel gör ki sahada biz 2911'le ilgili yapılan müracaatların yüzde 99'na izin veriyoruz ama son dönemde sosyal medya üzerinden 'filan yerde miting yapacağız', 'filan yerde yürüyüş yapacağız' diye çağrı yapılıyor. Böyle bir şey yok. Hiç kusura bakmayın. Ben eğer huzurdan, güvenlikten ve esenlikten sorumluysam bunun bir ahenk şeklinde yapılması gerektiğiyle ilgili kanun bana hangi yetkiyi veriyorsa ben bunu yapmak zorundayım.
CUMARTESİ ANNELERİ: İstanbul Valisi olarak görev yaptığım sırada Cumartesi Anneleri'yle dolaylı görüştüm. Şükürler olsun ki bizim hükumetimiz döneminde o anneler içerisinden mağdur olan hiç kimse yok.
İSTİKLAL CADDESİ UYGUN BİR EYLEM ALANI DEĞİLDİR: Eğer, İstiklal Caddesi'yle ilgili hiçbir kısıtlama olmasa İstiklal Caddesi'ne normalde gelen insanların yürümemesi lazım, yürüyemez. Herkes orayı istiyor, çünkü iki kişiler orada on bin kişi görünecekler. Her müracaata izin verilecek diye bir kural yok. Benim önüme MİT’ten, Emniyet İstihbarat’tan şey geliyor, diyor ki: 'Dün, filan yerde Kandil’den şöyle şöyle talimat geldi'. Ben buna izin vermem, hayatta vermem. Sokakları terörize etmenin bir anlamı var mı? Kazananı yok ki bu işin, herkes üzülüyor.
KAYYIM ATAMASI: DEM de siyasi bir parti, seçime girdi, seçildi. Bu nimeti tuzak kurmadan kullanın. Biz kayyım atanmasından çok keyif almıyoruz. Şu an DEM'li belediyeler içerisinde hakkında en ufak bir dava konusu olmayan... En az yarısı öyle, onları nasıl buldunuz? Türkiye Cumhuriyeti devletinin 2200 yıllık geleneği var. Dostlarımızın kıymetini iyi biliriz, düşmanlarımızı da iyi belirleriz. Onların oyunlarını da tuzaklarını da onların başına geçirmekte kararlıyız.