Diyarbakır’da evleri ve çalıştıkları basın yayın kuruluşlarına düzenlenen baskınlarda gözaltına alındıktan sonra tutuklanan 16 gazetecinin durumuna tepkiler sürüyor.
Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici de konuyla ilgili Gazete Duvar’da “Gazeteci yargılayan medya” başlıklı bir makale yazdı. Bildirici yazısında, görmezden gelinse de bu ülkede artık bir “Kürt medyası”nın var olduğunu dikkat çekti ve “Onlara sahip çıkmak için aynı çizgide olmamız gerekmiyor” dedi.
'DİYARBAKIR'DAKİ GAZETECİLERİN YAZDIKLARI GİZLİ SAKLI DEĞİLDİ'
Bildirici’nin makalesinin gazetecilerle ilgili kısmı şöyle:
"Habercilik şeffaf bir faaliyet. Haberler, yazılar, programlar her an milyonlarca insanın gözünün önüne seriliyor. Yasaya aykırı ya da yanlış bir bilgi, yorum varsa anında itiraz etmek ya da yasal işlem yapmak mümkün. Diyarbakır’daki 20 gazetecinin yazdıkları da gizli saklı değildi. Yıllardır yayımlanıyordu ürettikleri içerikler.
'HAPSEDİLEN GAZETECİLER HEP 'TERÖRİST' ONLARA GÖRE'
Erenler aniden karar verdi ve 20 gazeteci apar topar gözaltına alınıp sekiz gün tek soru sorulmadan emniyette tutuldu; savcılıkta da sadece gazetecilik faaliyetleri soruldu. Sonra da bu gazetecilerden 16’sı ‘gizli tanık’ların eski ifadelerine dayanarak tutuklandı. Yöneltilen iddia da bu iktidar döneminin alışıldık ‘terör örgütüne destek’ suçlaması. Eleştirel gazeteciliği suç olarak gördüklerini yine açıkça söylemediler. Zaten hapsedilen gazeteciler hep ‘terörist’ onlara göre!
'İKTİDAR YANLISI MEDYA HÜKÜM KURDU, SUÇLU İLAN ETTİ'
İktidar yanlısı medya bu gelişmeyi görmezden gelirken Aydınlık, ‘Soruşturmanın konusu: PKK’ya haber yolluyorlar’, Yeni Şafak ‘Haber kılıflı muhbirlik’ ve ‘Bunlar gazeteciymiş’ başlıklı haberleriyle 16 gazeteciye ‘terörist’ muamelesi yapılmasını meşrulaştırmaya çalıştı. Hem de bu haberlerde hüküm kuruldu, gazeteciler yargılanmadan suçlu ilan edildiler.
'ARTIK BİR ‘KÜRT MEDYASI’ VAR'
Eleştirel medyada da bu gazetecilerin savunulmasında ikircikli bir tavır görüldü. Nedeni de Kürt olmaları ve Kürtlere yönelik yayın yapmaları. Bu da yanlış. Görmezden gelinse de bu ülkede artık bir ‘Kürt medyası’ var. Onlara sahip çıkmak için aynı çizgide olmamız gerekmiyor. Onların özgürlüğünün aynı zamanda bizim de özgürlüğümüz olduğunu bilelim, yeter…”