- Bir asrı geride bırakan Cumhuriyet, ikinci yüzyıla hâlâ çözümlenememiş bir dizi sorunla girdi. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına miras kalan bu sorunları muhatapları ile konuştuk. Kürt sorununun yüzyıllık hikayesini Ahmet Türk anlattı.
Savaşın, yıkımın, istilanın yaşandığı yıllarda Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Kurtuluş Savaşı’na Anadolu halkları var gücüyle destek verdi. Kürtler de bu mücadelede ön safta yer aldı. Ancak kuruluşu için mücadele ettikleri Cumhuriyet’te Kürtlerin payına inkar, yasak, asimilasyon ve baskı düştü.
Ömrünü Kürt sorununun çözümüne adayan siyasetçi Ahmet Türk ile Cumhuriyet’in kuruluşunda Kürtlerin rolü, sonrasında Kürtlere yönelik baskı, inkar ve asimilasyonu merkeze alan yaklaşımı ve Cumhuriyet'in ikinci yüzyılında Kürtlerin beklentilerini konuştuk.
Ahmet Türk, Cumhuriyet’in kuruluşunda Kürtlerin rolüne ve ardından nasıl yok sayıldığına dikkat çekiyor; “Kürtler Cumhuriyeti kuruluşunda büyük katkılar sundu. Mesela Zeynel Bey, Erzurum ve Sivas kongresinde Mustafa Kemali desteklemek için yüzlerce atlıyla oraya gitti. Kürtler Mustafa Kemal ve arkadaşlarını korumak için yola çıktı. Tabii ki bunu tarih yazmıyor.”
'1924 SONRASI KÜRTLERİN İNKARI ÜZERİNE BİR SİYASET GELİŞTİRİLDİ'
Ahmet Türk, Kürtlerin Cumhuriyet’ten beklentilerinin ise bu topraklarda yaşayan Türk ve Kürtlerin eşit haklara sahip olması olarak özetliyor. Mustafa Kemal'in savaş döneminde bu ruha uygun açıklamalar yaptığına, savaş sonrası dönemde tüm kimlikleri kapsayan bir sistemin inşa edileceği mesajı verdiğine dikkat çekiyor Türk. Özellikle Cumhuriyet’in ilanı sonrası 1924’te yapılan Anayasa ile Türk kimliği üzerine inşa edilen bir sistem kurulduğunu anlatan Türk, şunları söylüyor:
"1924’ten sonra Kürtlerin inkarı üzerine bir siyaset geliştirildi. Adeta İttihat ve Terakki mantığı cumhuriyete sahip çıktı. Cumhuriyeti bir yerde kendileri kontrol etmeye başladı. Tabii ki bu mantık tek millet anlayışı etrafında bütünleşti. Oysaki Anadolu ve Rumeli Müdafaa Cemiyetlerinin anlamını Kürtler ve Türklerin birlikte mücadelesi olarak görmek gerekiyordu. Kürtlerin katkısı tarihçiler tarafından yazılmıyor.”
Yeni cumhuriyetin inkar, asimilasyon ve baskı üzerine kurguladığı Kürt yaklaşımı yüzyıl boyunca sürdü. Özellikle 1980 Darbesinden sonra Kürtlere yönelik yoğun işkence ve baskılar yapıldı. Diyarbakır 5’nolu Cezaevi hala o karanlık günlerin izini taşıyor. Böylesine tarihi dönemeçlere tanık olan Ahmet Türk, bugün de değişen bir şeyin olmadığını söylüyor:
"Bugün baktığımızda bütün kurumlarıyla sistem Kürtlerin taleplerini görmemezlikten gelen, talepte bulunan herkesi cezalandırmaya çalışan ve sindirmeye çalışan bir politikayla izliyor."
'BAŞKA BİR ÜLKE BURADA BARIŞI SAĞLAYAMAZ'
Ahmet Türk, Kürt sorunun çözümünde ise halkları işaret ediyor. Barışın ancak halklar tarafından sağlanabileceğini söylüyor:
"Umuyorum ki, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında halklar Ortadoğu'daki felaketleri görerek yeniden düşünmek ve barışçıl bir süreci başlatmak için seslerini yüksektirler. Çünkü halkların ancak barışı sağlayabileceğini inanıyorum. Ne Amerika ne İngiltere ne de başka bir ülke burada barışı sağlayamaz. Çünkü emperyalizm kendi menfaatleri için Ortadoğu'dadır. Ama halklar bunu görerek kendi içlerindeki sorunları çözmek için bir araya gelmeli ve sesini yükseltmeli, barış çağrılarını güçlü bir hale getirmeli.”
Türk, Kürt sorunun çözülmesi ve barışın tesis edilmesi ile Türkiye’nin Ortadoğu’da güçlü bir devlet olacağını söylüyor. Ancak bunun önündeki en büyük engelin Kürtleri potansiyel bir tehlike olarak gören mantık olduğunu belirtiyor.
'HALKLAR ORTAK DEMOKRATİK DEĞERLERDE BULUŞMALI'
İktidar, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına yeni anayasa tartışmaları ile girerken Kürtlerin bu konuda şüpheleri var. Ahmet Türk, iktidarın mevcut anayasaya dahi uymadığını, AYM kararlarına uyulmadığını hatırlatıyor.
Halkların ortak demokratik değerlerde buluşması gerektiğini söyleyen Ahmet Türk, vicdanen hak ve özgürlük sahip çıkacak bir anlayışın ortaya çıkması gerektiğini belirtiyor.
Ahmet Türk, yeni anayasanı çalışmalarına sivil toplum örgütleri, akademisyenler, hukukçular ve birçok farklı kesimden insanların katılması gerektiğinin önemine dikkat çekerken, böyle bir oluşumun ancak doğru bir anayasa ortaya koyacağını, kurucu meclis görevi göreceğini söylüyor.