TBMM Genel Kurulunda 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin son gün görüşmelerinde DEM Parti Grup Başkanvekilleri Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç kürsüye çıktı. Beştaş, ülkede yaşanan hukuksuzluklara ve bütçe görüşmeleri sırasında Kürtçe konuşan milletvekillerine yönelik müdahalelere tepki gösterdi; "en hararetli konuşmanızı Kürtçe konuşan vekillere saldırmak için yaptınız. İki kelime Kürtçe’den korktuğunuz kadar bu ülkenin çökmekte oluşundan korku duymuyorsunuz." dedi. Oluç da Kürt sorununun çözümü için tüm partileri inisiyatif almaya çağırdı.

DEM Parti Grup Başkanvekilleri Meral Danış Beştaş, konuşmasına Anayasa tartışmalarına ve Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay kararına vurgu yaparak başladı ve şunları söyledi:

"Karşımızda, hukuk tanımaz iktidarın yarattığı yaralı bir ülke var! Ve o yaralı ülkede yaşam ve geçim savaşı veren yaralı halklar. Yara büyük! Neden mi? Yalanlarla yasaları birbirine çatıp, ortaya kendi bekası uğruna hukuka savaş açan bir iktidar var. Sayelerinde, 12 Eylül Anayasası bile daha demokratik görünüyor. Geldiklerinden beri anayasayı istediği gibi değiştirip, hatta sistemi değiştirerek tüm yetkileri kendinde toplayıp, meclisi çalışamaz, yargıyı bağımlı kılıp hala bu Anayasayı da uygulayacağız deniyor."

'CAN ATALAY KARARI İLK DEĞİL'

"Anayasaya aykırılık, salt iktidar tarafından topluma dayatılan bir durum değil; faşizmin yarattığı bir olgudur. Anayasayı ‘bekleme odasına’ alanın da ‘anayasaya aykırı ama evet’ diyenin de kodları aynı! Ülkeyi yaralı hale getirip hukuksuzluğu silah gibi toplumun gözlerinin içine doğrultan aynı akıldır. O nedenle kimse AİHM kararına uyulmadı, Yargıtay AYM’ye muhtıra çekti diye şaşırmasın. Zira Can Atalay kararı, 2002'de iktidara gelen AKP ile AYM arasında gerilime neden olan ilk karar değil. Demirtaş, Yüksekdağ ve Leyla Güven için hangi AİHM hangi AYM kararı uygulandı ki? Bunun gibi onlarca karardan söz edebilirim."

"AYM’nin çoğu kararı AKP için vahim görülmüş; kendilerince vahamet olan hususlar anayasa değişikliğine konu olmuştur. Şimdi de Can Atalay kararı sonrası Yargıtay; AYM ile ortak bir amaca, anayasanın iktidarın bekası lehine değiştirilmesine hizmet etmektedir. Parlamentoyu çalıştırmayarak bir korkuluğa, siyasallaştırılan yargıyı halka doğrultulmuş bir silaha dönüştürmek yeterli değil onlar için. Bütçeden hep daha fazlasını kendine pay eden hırs; yasama ve yargı erkinin amasız fakatsız elinde olmasını ister. Mafya kliklerinin parsellediği, tahliyelerin sektöre çevrildiği, rüşvetin en geçerli yasa haline geldiği bu çürümüş yargı sistemi bir ringe dönüşmüştür."

'O DÖNEM YARGISIZ İNFAZ VARDI, ŞİMDİ YARGILI İNFAZ'

Hasta mahpusların durumuna da dikkat şunları söyledi:

"Hasta mahpusları öldürüyor, buna cinayet değil hukuk diyorsunuz. İdare ve Gözlem Kurulu diye bir şey uydurdunuz, infazını tamamlayanları cezaevinde tutmanın yolunu arıyorsunuz. Sessiz sedasız Türkiye’ye fiili idam cezasını getirdiniz. BM’ye, AB’ye, AGİT’e ve bütün mekanizmalara sesleniyorum: Bilin ki Türkiye cezaevlerinde fiili idam uygulanıyor! Yasası olmayan ceza. Hasta mahpusları ölüme terk edip, infaz yakmalarla cezaevinde tuttuğunuz her bir mahpusu idama hazırlıyorsunuz. 90’lardan ne çok öğrenmişsiniz. O dönem yargısız infaz vardı; şimdi yargılı infaz."

'EN HARARETLİ KONUŞMANIZI KÜRTÇE KONUŞAN VEKİLLERE SALDIRMAK İÇİN YAPTINIZ'

Bütçe görüşmeleri sırasında Kürtçe konuşan vekillere yönelik müdahaleleri hatırlatan Beştaş, "Kürt düşmanlığı köpürtülürken emekçiler yoksullaştı" dedi ve şöyle konuştu:

"Bu bütçe süresince gördük ki sizin yaraları sarma gibi bir derdiniz yok. Siz ağzınızı açtığınızda bile halkın yarasına tuz basıyorsunuz. Halk gırtlağına kadar derde, borca düşmüşken, açlık gibi en temel meselelerde boğulmuşken siz, en hararetli konuşmanızı Kürtçe konuşan vekillere saldırmak için yaptınız"

"Kürt’e düşmanlık yaptığınız kadar enflasyonla, halkın geçim derdiyle kavgalı değilsiniz."

"Öyle ki, iki kelime Kürtçe’den korktuğunuz kadar bu ülkenin çökmekte oluşundan korku duymuyorsunuz. Çok rahatsınız. Allah akıl fikir versin. Xeli sere we be!"

"Demokrasi ortadan kaldırılıp, milliyetçilik pompalanırken, Kürt düşmanlığı köpürtülürken ne oldu biliyor musunuz? Emekçiler yoksullaştı, ekonomide emeğin payı düştü. Çözüm sürecinde toplumsal refah artarken; çözümsüzlük sürecinde sermayenin, yandaşların refahı yükseldi, toplumsal refah çöktü."

OLUÇ: İKTİDARIN YANLIŞ EKONOMİ POLİTİKALARI EMEKÇİYİ PERİŞAN EDİYOR’

İktidarın Hukuksuzluklarına Karşı Toplumsal Direniş Artıyor İktidarın Hukuksuzluklarına Karşı Toplumsal Direniş Artıyor

DEM Parti'nin diğer Grup Başkanvekil Saruhan Oluç da konuşmasına Asgari ücret görüşmelerini hatırlatarak başladı ve şunları söyledi.

“2024 Bütçesi’nin hem Plan ve Bütçe Komisyonu hem de Meclis Genel Kurulu görüşmeleri bir kere daha göstermiştir ki, DEM Parti olarak bütçe görüşmelerinde önemli bir mücadele verdik. Bütçenin halkların bütçesi olması için sözümüzü en gür şekilde söyledik.”

“Biz 2024 Bütçesi’ni görüşürken milyonlarca insanın gözü kulağı Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda. Bu bir utançtır! Bir toplumun şayet en önemli gündemlerinden birisi asgari ücret toplantılarıysa vay o ülkenin haline!”

“Maalesef asgari ücret bu ülkede artık ortalama ücret oldu. Artık. 10 Milyonlarca işçi ve emekçi asgari ücretle hayatını sürdürmek zorunda kalıyor. Bu iktidar yanlış ekonomi politikaları ve tercihleri ile işçiyi, emekçiyi, dar gelirliyi, ücretli çalışanı perişan etmeye devam etmektedir.”

OLUÇ MECLİS'TE HAZIRLANAN 'ÇÖZÜM SÜRECİ RAPORU'NU HATIRLATTI

Oluç konuşmasında, Kasım 2013'te Meclis çatısı altında tamamlanan 'Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması Ve Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu'nu hatırlattı ve şunlar söyledi:

"Komisyon raporunun sonuç bölümünde “Kürt kimliğinin ret, inkâr ve asimilasyonu, silahla bastırma ve polisiye tedbirlerle sorunu çözme yaklaşımı ile demokratik bakış, diyalog, görüşme ve görüşmeyle çözüm yaklaşımı arasındaki farkı iyi kavramak gerekmektedir. Devam ediyor “Çözüm Sürecinin başarıya ulaşarak akan kanın kalıcı bir şekilde durmasıyla elde edilecek ortam ile ülkemizin yakalayacağı ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel gelişme ivmesi de orta ve uzun vadede çözümün hanesine yazılacak önemli kazanımlar olacaktır.” Bunlar biz söyleyince öfkelendiğiniz fikirler. Ama bunları bu meclis çatısı altında raporda açık ve net bir şekilde ifade ediliyor. Bahsettiğimiz o günleri nostalji olarak anlatmıyorum. Kürt sorununda gerçek bir çözüm için gerçek bir girişim olduğundan dolayı size hatırlatıyorum"

‘KÜRT DÜŞMANI UYGULAMA DEVAM EDİYOR’

“Şimdi iktidar partisi “Biz Kürt sorununu çözdük, artık Kürtlerin hiçbir sorunu yoktur” kocaman yalanına bizi inandırmaya çalışıyor.”

“Neden mi yalan? Bir yandan 2013-2015 arasında ülkede çözüm rüzgarları eserken Kamu Güvenliği Müsteşarlığında da 2014 sonunda “çöktürme planı” adlı plan tek tek, adım adım tartışılıyordu. Bu kapsamlı ve tamamen Kürt muhalefetini ve siyasetini tüm kurum ve toplumsal alan örgütlenmeleri ile yok etmeye dönük plan, Dolmabahçe’deki mutabakat masasının 2015 Nisanında devrilmesiyle hayata geçirilmeye başlandı.”

“Bu plan halen devrededir. O yüzden ‘Kürt sorununu çözdük’ koca yalanına kimseyi inandıramazsınız. Sizin döneminizde arkadaşlarımız cezaevinde, sizin döneminizde partimize kapatma davası açıldı, sizin döneminizde yargı iktidarın aparatı ve Kürtlerin üzerinde demoklesin kılıcı gibi sallanmaya devam ediyor, sizin döneminizde halkın iradesi gasp edilerek kayyımlar atanıyor ve birçok Kürt düşmanı uygulama her gün devam ediyor. Kürt sorununa her gün yeni bir sorun ekliyorsunuz."

‘KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN İNİSİYATİF ALALIM’

“İktidara söylüyoruz: Sizin “verdik” dediğiniz tüm hakların arkasında muazzam bir demokratik mücadele, fazlasıyla ödenmiş bedeller var. Üstelik halen bu bedeller ödenmeye devam ediyor Kürt halkı tarafından. ‘Yeter artık, edi bese’ diyoruz. Türk-Kürt kimse bedel ödemesin istiyoruz. Çağrımız meclisteki bütün partilere. Gelin bu sorunun çözümü için yeniden inisiyatif alalım. Çözüm sürecinin tıkanan yanları neydi? Sona ermesinin nedenleri neydi? Bu süreç nasıl ilerletilir? Bir araştırma komisyonu kuralım, hızlı bir biçimde çalışmalarına başlasın ve siyasetin, demokratik kamuoyunun, toplumun önüne bir yol haritası çıkarsın?”

“Kürt sorununun doğrudan kaynaklık ettiği demokrasi, hukuk, adalet, toplumsal eşitsizlikler, ekonomik krizlerin çözüm yolları konusunda araştırma yapmak üzere bir Meclis komisyonu oluşturalım ve çalışmalarına başlasın.”