Cumartesi Anneleri 865'nci hafta açıklamalarında gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormaya devam etti. 1995'te kaybedilen 5 çocuk babası Fehmi Tosun için adalet isteyen Cumartesi Anneleri, "Her imkanı kullanarak devleti insan hakları ihlallerine ve cezasızlığa son vererek evrensel hukuktan doğan yükümlülüklerini yerine getirmeye zorluyoruz" açıklamasında bulundu.
'BU ŞARTLARI YARATAN CEZASIZLIK SİSTEMİ'
Cumartesi Anneleri yaptıkları açıklamada, "856 haftadır bu topraklarda bir devlet politikası olarak uygulanan gözaltında kaybetme suçunda hesap verebilirliğin sağlanması ve hakikatin ortaya çıkarılması için mücadele ediyoruz. 865 haftadır ısrarla hatırlatıyoruz: gözaltında kaybetmeler ancak insan haklarının sistematik olarak ihlal edildiği şartlarda gerçekleşebilir. Bu şartları yaratan da cezasızlık sisteminin varlığıdır. Bu yüzden 865 haftadır her yolu, her imkanı kullanarak devleti insan hakları ihlallerine ve cezasızlığa son vererek evrensel hukuktan doğan yükümlülüklerini yerine getirmeye zorluyoruz."
FEHMİ TOSUN NASIL KAYBEDİLDİ?
"865 haftamızda üç kuşaktır gözaltında kaybetmeleri çevreleyen sessizlik duvarında gedikler açma mücadelesi yürüten Tosun Ailesi’nin hakikat ve adalet arayışına tanıklık edeceğiz" diyen Cumartesi Anneleri, Hüseyin Aydemir ve Fehmi Tosun'un kayıp hikayeleriyle ilgili kamuoyuna şu bilgileri paylaştı:
- 35 yaşındaki 5 çocuk babası Fehmi Tosun Lice’nin Licok köyünde yaşıyordu. Siyasal şiddetin binbir halinin mekanı olan Lice ve köylerinde ağır bir baskı ortamı vardı. Tosun Ailesi bu baskı ortamında ağır bedeller ödedi. Köylerinde yaşama olanakları yok edilen Tosun ailesi İstanbul’a göç etmek zorunda kaldı.
- Fehmi Tosun, 19 Ekim 1995 sabahı yakın arkadaşı Hüseyin Aydemir ile birlikte Avcılar’daki evinde kahvaltı etti. Kahvaltı sonrası birlikte evden ayrılan iki arkadaş bir daha geri dönemedi.
- Fehmi Tosun akşam saatlerinde silahlı, telsizli, sivil giysili üç kişi tarafından 34 UD 597 plakalı beyaz Renault araçla evinin önüne getirildi. Bu kişilerle evin bahçesine doğru ilerlerken kendisini gören eşi ve çocuklarına “Beni öldürecekler!” diye bağırdı. Onlar Fehmi'nin yanına koşunca zorla araca bindirilerek götürüldü. Olaya mahalleliler de tanık oldu.
- Hemen Avcılar Karakolu’na giden Hanım Tosun olanları anlattı, eşini kaçıran aracın plakasını verdi ve duruma müdahale edilmesini istedi. Plakayı kontrol eden ve telefonla görüşmeler yapan polisler “Bizim yapacağımız bir şey yok” dedi.
- Hanım Tosun ve İnsan Hakları Derneği tüm yasal yollara başvurdu, olayı hükümetin ilgili birimlerine ve kamuoyunun gündemine taşıdı. Ancak Fehmi Tosun’un gözaltına alındığı kabul edilmedi ve kendisinden bir daha haber alınamadı.
- İç hukuktan sonuç alınamayınca dava AİHM’e taşındı. 2003 yılında sonuçlanan davada hükümet AİHM’e verdiği savunmada “Hükümetimiz Fehmi Tosun'un kaybolması olayının meydana gelmesinden dolayı üzgündür. Bir kimsenin kaybolması olayı hakkındaki soruşturmanın eksik yapılmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2. maddesinin ihlalini oluşturduğu kabul edilmektedir.” dedi.
- Ancak AİHM’de Fehmi Tosun’un yaşam hakkı ihlali ile ilgili devletin sorumluluğunu kabul eden AKP iktidarı, Fehmi Tosun dosyasında etkin bir soruşturma yapılmasını sağlama yükümlülüğünü yerine getirmedi. Zamanaşımından takipsizlik kararı verilen dosya kapatıldı. Takipsizlik kararlarına yapılan itirazlar reddedildi. İdari ve yargısal yollarının tamamını tüketen aile, Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvurudan da sonuç alamadı.
Cumartesi Anneleri son olarak şöyle devam etti: "Devlet, Fehmi Tosun’un akıbetine dair derhal etkili soruşturma yapma yükümlülüğünü yerine getirsin, suçtan sorumlu olanları tespit edip cezalandırılmalarını sağlasın. Kaç yıl geçerse geçsin; Fehmi Tosun için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 166 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz."