Diyarbakır’da ‘kaybolduktan’ 19 gün sonra ölü bulunan sekiz yaşındaki Narin Güran cinayetine ilişkin bir köyün ‘sessizlik yemini’ sürüyor. Güran ailesinin organize bir şekilde soruşturma sürecini nasıl sabote ettiği tutanaklara da yansıdı.

T24'ten Cansu Çamlıbel'e konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı avukat Eren Keskin, cinayetin şifrelerinin bölgenin politik gerçekliğinden azade tutularak çözülemeyeceğini düşünenlerden. Ensarioğlu ailesi ile Güran ailesi arasındaki hattın, Galip Ensarioğlu’nun sonradan söylediğine pişman olduğu cümledeki kadar basit bir ‘aile dostluğu’ olmadığını düşünüyor. Keskin, Ensarioğlu’nun ‘Bilsek de konuşamıyoruz” dediği açıklamasını hatırlatarak, “Konuşamıyor, çünkü ailenin devletle ilişkileri var. Devlet aileyi on yıllarca korumuş, aile de devleti koruyor” ifadelerini kullandı.

Eren Keskin röportajından öne çıkanlar şöyle:

'SALİM GÜRAN’IN SORGUSUNA GİREN ARKADAŞLARIMIZ FÜTURSUZ TAVRINA ÇOK ŞAŞIRMIŞ'

- Sizin iddianız şu mu; Salim Güran “Nasılsa devletin adamıyım” diye düşündüğünden bu kadar rahat davrandı?
Kesinlikle onun için bu kadar rahat. Kendisi devlet için ‘muteber bir şahıs’ ve aile muteber bir aile. Hepsi onun verdiği güvenle davranıyor. Verdiği ifadelere bakın, hâlâ büyük bir güven içinde. O kadar fütursuzca cevaplar veriyor ki. Bizim sorguya giren bir arkadaşımız aynen şöyle dedi; “Adamın tavrını görseniz şaşırırsınız. O kadar kendini güçlü hissediyor ki. ‘Bana bir şey olmaz’ düşüncesi o kadar kuvvetli ki umursamıyor bile cevap verirken. Savcı öyle sorular soruyor ki. Aslında bir feodal yapı içindeki bir kişinin savcıya ‘Sen bana nasıl böyle bir soru soruyorsun?’ diye tepki vermesi beklenir. Ama gayet doğal karşılıyor. Çok rahat.”

'NORMALDE O TÜR KAPALI BİR YAPI İÇİNDEKİ BİR ADAM ‘ANNEYLE İLİŞKİN VAR MI?’ SORUSUNA TEPKİ GÖSTERİR'

- Feodal bir yapı içinde yaşayan bir adama hangi soru sorulursa adam rahatsız olur ve tepki gösterir? Meslektaşınız sorguda şahit olduklarını anlatırken neyi kastediyor?

Örneğin “Anneyle ilişkin var mı?” ya da “Narin senin çocuğun mu?” gibi sorular. Böyle bir kapalı toplumda yaşayan bireyler normalde bu sorulara tepki gösterir, yanıt vermez. Ama bu adamda normalde içinde bulunduğu durumlarla örtüşmeyen bir rahatlık var.

'AİLENİN BİR ADLİ TIPÇIDAN GÖRÜŞ ALDIĞINI DÜŞÜNÜYORUM'

- Sorguya giren meslektaşlarınızın Diyarbakır’da soruşturmaya yürüten savcılarla ilgili izlenimi nedir? Bu kadar tansiyonlu bir ortamda görevlerini rahat yapabiliyorlar mı sizce?
Savcıların görevlerini yaptıklarını söylediler açıkçası. Tabii olaya Kürt siyasi hareketi de sahip çıktı, kadın hareketi de sahip çıktı. Kamuoyunun geneli de hassasiyet içinde. Bütün toplum sahip çıktı. Bu olay bir numaralı gündem haline geldi. Doğal olarak böyle bir ortamda devlet bu işe iyice asılmak durumunda. Diyarbakır Baro Başkanı’nın da diğer arkadaşlarımızın da bize söylediği savcıların görevlerini çok dikkatli yaptıkları. Ama şu var; bir hafta böyle bir olay için çok uzun bir süre. Zaten o süre zarfında deliller karartıldı. Katil olan ya da katilleri koruyan amca Salim Güran’ın nasıl bir rol oynadığı net değil. İtirafçı dışında hiç kimse gerçeği söylemiyor, onun da ifadeleri çelişkili. Amca o kadar çok kişiyi aramış ki, o kadar çok kişiyi yönlendirmiş ki zaten arandıklarını gözaltında olanlar kendileri söylediler ifadelerinde. Ben bu süreçte ailenin kendilerine yakın ya da kendilerine önerilen bir adli tıpçıdan görüş aldıklarını düşünüyorum. Normalde ilk akla gelen cesedi gömmektir bu durumlarda. Oysa çocuğun o şekilde suya gömülmesi, üzerine taş konulması önemli detaylar.

'SUYUN DELİLLERİ ÇÜRÜTECEĞİ BİLİNEREK ÇOCUK DERE YATAĞINA GÖMÜLMÜŞ'

- Ne demek istiyorsunuz?
Adli Tıp ön raporu açıklandı biliyorsunuz. Narin'in üzerinde başka birinin DNA'sına rastlanmadığı söylendi. Çünkü o kadar uzun süre suda kalan ve çürümenin gerçekleştiği bir bedende delil bulmanız zordur. Belli ki birileri bunu onlara söylemiş. Suyun delilleri çürüteceği bilerek çocuk dere yatağına gömülüyor. Ve hâlâ örgütlü bir tavır var. Hiç kimse tam gerçeği anlatmıyor.

'AİLE O AÇIKLAMAYI YAPMADAN ÖNCEKİ AKŞAM BAZI MİLLETVEKİLLERİ AİLENİN YANINDAYMIŞ'

Tülay Hatimoğulları Narin Güran’ın Mezarı Başında: ‘Sistemin ve İktidarın Kendisidir’ Tülay Hatimoğulları Narin Güran’ın Mezarı Başında: ‘Sistemin ve İktidarın Kendisidir’

- Türkiye’nin gözü orada. Savcıların titiz çalıştığı yönünde bir izleminiz var. Keza hükümetin gelinen noktada işi savsaklamasının zor olduğu yönünde de bir izleniminiz var. Dahası Cumhurbaşkanı Erdoğan bizzat sahip çıktı, takipçisi olacağını söyledi. Siz böyle bir denklem içerisinde Güranların ‘devletle ilişkisi olan bir aile’ olduğunu söylerken bizzat AKP hükümetini mi kastediyorsunuz, yoksa partiden bağımsız bir ilişki türünü mü?
AKP’den büyük bir şeyi tabii. Benim kastettiğim esas derin devlet. Ben hâlâ bir derin devletin olduğuna inanan bir kişiyim. Ben Cumhurbaşkanı’nın ya da devletin soruşturmaya sahip çıktığını filan düşünmüyorum, sadece öyle gösteriyorlar. Örneğin A Haber şu anda paralel bir yargı gibi görev yapıyor. Bakın, avukatların ulaşamadığı ifade tutanakları anında A Haber’de yayınlanıyor. Bu o kadar tehlikeli bir şey ki bu dosyada fail olup hâlâ dışarıda olan insanlar olabilir ve bu yayınlar sayesinde bunlar anında her türlü bilgiye ulaşıyorlar. Bu ortaya saçılan bilgiler üzerinde televizyonda ellerinde cetvellerle tartışıyorlar. Bunlar bana çok akıl dışı geliyor açıkçası. Devletin ilgileniyor olduğunu söylemesinin tek başına bir anlamı yok ki. Bir diğer konu da ailenin yaptığı o yazılı açıklama. Onun ailenin açıklaması olduğunu asla düşünmüyorum. Çünkü bir gece önce birçok milletvekili zaten ailenin yanındaymış

'O, DEVLET DİLİYLE YAZILMIŞ BİR AÇIKLAMA'

- İktidara yakın milletvekilleri mi? Bu ciddi bir iddia. Hangi milletvekilleri olduklarını biliyor musunuz?
Hangi partiden olduklarını bilemiyorum. Ama bölgeyle çok yakın ilişkileri olan bir arkadaşım anlattı; bu açıklamanın yayınlanmasından bir gece önce bir kısım milletvekillerinin orada olduğunu. Ve sonuçta devlet diliyle yazılmış bir açıklamadan bahsediyoruz.

'AİLE O METİNLE DEVLETE ‘BİZİ KORUYUN’ DİYOR'

- DEM Parti’nin “Bu ölümlerdeki siyasi sorumluluklarını saklama telaşıyla partimizi hedef alan HÜDAPAR ve ortaklarının telaşını anlıyoruz” şeklinde bir açıklaması olmuştu. Ailenin açıklamasını yazdırmak için Tavşantepe’de aileyle bir gece önce toplandığını öne sürdüğünüz milletvekilleri HÜDA- PAR’lı mı?
HÜDA- PAR da olabilir. Zaten farkındaysanız ailenin yaptığı açıklama ile HÜDA- PAR yetkilisinin açıklamasında aynı dil var. “Bu dış güçlerin ve İsrail’in işi” denildi. Benim için asıl önemli olan şu; ailenin yazdığı metinde çocuğunu kaybeden bir ailenin acısı yok, bir duygu yok. Acıdan değil, dış mihraklardan bahseden bir açıklama. Akıl almaz bir metin. Metin ailenin nasıl devlet yanlısı bir aile olduğunu net biçimde gösterirken bir de devlete “Bizi koruyun” diyor. Belki orada bir tehdit de var. Çünkü bu köyün 90’larda devletin silah deposu olduğu da söyleniyor.

'AMCAYI KURTARACAKLARINI DÜŞÜNÜYORUM'

- Bunlar hep söylenti ama. Sizin elinizde söylentinin ötesine geçecek bilgi ya da belge var mı?
Biz 90’ları çok yakın yaşadık. Bu söylentilerin doğru olma ihtimalini biliriz. O ‘ailenin’ diye kamuoyuna sunulan metnin başkalarının hazırladığı bir açıklama olduğunu düşünmem de bundan. Bir çocuk ölümünden sonra içinde bir tane ‘üzüntü’ kelimesinin geçmediği bir metin. Tamamen bağlamından kopartılmış bir ‘biz devlete yakınız’ vurgusu. Daha soruşturma devam ederken, çelişkili ifadeler varken ‘bir kişinin suçu’ ifadesi kullanılmış. Yani şimdiden suçu ‘bir kişiye’ indirgeme çabası. Bütün bunlardan benim çıkardığım şu; suç ya itirafçıya ya ağabeye yüklenecek. Amcayı kesinlikle buradan kurtaracaklar. Benim görüşüm bu yönde.

- Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?
Bu tür dosyaların davalarına çok girmiş bir hukukçu olarak bizlerin de birtakım öngörüleri olabiliyor. Bu süreçte bu aile mutlaka korunacak. Ben bunu görebiliyorum. Maktulün bulunmasına rağmen hiçbir şeyin ortaya çıkmaması çok ilginç. Silinen konuşma kayıtları geri getirilebilirse belki birtakım şeyler ortaya çıkar. Biliyorsunuz, yanında çalışan bir işçisi amcaya attığı mesajda “Henüz bende değil, daha ölmemiş” diyor. Amca kesin işin başında. Ama bu soruşturmada ben daha çok şeyin değişeceğini düşünüyorum.

'AMCA HEM MUHTAR HEM DE ORANIN EKONOMİSİNDEN SORUMLU, ORADA YAŞAYAN KİMSE ONA KARŞI GELEMEZ'

- Narin’in cesedi Adli Tıp morguna götürülürken bir kadının “Gidin yalan konuşun” diye bağırdığı bir görüntü izledik. Sonra kalabalık içindeki bir adamın o kadına bir yumruk attığını da gördük. O iki kişi çok belli ki ya ailenin içinden ya da ailenin yakını. Siz Narin’in annesinin ve yengesinin cezaevinde korunması gerektiğini söylerken, gözümün önüne o görüntüdeki kadın da geldi.
Belli ki bütün köy de biliyor. Ama sadece bir kişi herkesin yalan söylediğini söylemeye cesaret ediyor, oracıkta hemen susturuluyor. Yine Galip Ensarioğlu’nun o ilk açıklamasına döneceğim. “Bilsek de konuşamıyoruz” dediği o ilk açıklama. Konuşamıyor, çünkü ailenin devletle ilişkileri var. Devlet aileyi on yıllarca korumuş, aile de devleti koruyor. Bu ailenin devletle ilişkisi, Kürt siyasi hareketine karşı olma noktasından gelişen bir ilişki. O çok net. Narin’in amcası Salim Güran oradaki bütün ekonominin de başında olan birisi. Bizim aldığımız bilgilere göre oradaki herkes bir şekilde amcaya borçlu. Tefeci gibi birisi. Bir de üzerine oradaki en büyük mülki amir yani muhtar. Yani herkesin korktuğu birisi. O denklemde o mahallede yaşayan kimse ona karşı gelemez. O kadını susturmak için atılan yumruk bu gerçekliğin göstergesi.