Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nin (ESP) 4’üncü Olağan Kongresi, Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı İnşaat Mühendisleri Odası’nda başladı. Kongreye katılan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, kongreye ve ülkedeki gelişmelere dair konuştu. 

Kongreye başarılar dileyerek sözlerine başlayan Bakrıhan, ortak mücadele vurgusu yaptı. Bakırhan, “Hasan Ocak, Polen Ünlü, Ezgi Saadet’in yoldaşlarıyla bir arada olmaktan büyük bir mutluluk ve onur duyduğumu belirtmek istiyorum. Bu vesileyle Suruç’ta yaşamları elinden alınan, katledilen 33 düş yolcusunu da saygı ve minnetle anıyorum” dedi.

‘SİSTEMSEL BİR KRİZ VAR’

Dünyada ve Türkiye’de sistemsel bir kriz yaşandığını söyleyen Bakırhan, kapitalist emperyalist sistemin kendisini artık devam ettiremediğine dikkati çekerek, ekledi: “Ciddi bir kriz var. Bu krizi örtmek, pastadan büyük pay almak için başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın dört bir yanında çatışmalarla, savaşlarla kendilerini ayakta tutmaya çalışıyorlar” diye belirtti.

KUZEY VE DOĞU SURİYE’YE DÖNÜK SALDIRILAR

Türkiye’nin, Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük 23 Ekim’de başlattığı saldırılara değinen Bakırhan, “Bu saldırıların kimseye bir faydası yok, hastaneler bombalanıyor ve bu bir zafer olarak sunuluyor. İktidarı uyarıyoruz; bu bir çözüm değil. Bir taraftan emperyal hegemonik güçler orayı dizayn etmek istiyor. Bir taraftan da ulus devletlerin inkarcı politikalarıyla karşı karşıyayız. Biz ne hegemonların oluşturmaya çalıştığı sistemi destekliyor ne de ulus devletleri destekliyoruz. Rojava’da olduğu gibi halkların, kadınların bir arada özgürce yaşayabileceği bir sistem hayal ediyoruz. Bu umut kaynağını büyütmek ve yaşatmak için mücadele edeceğimizi belirtmek istiyorum” ifadelerini kullandı. 

‘YÖNETENLERİN KARAR VERMESİ GEREKİYOR’

Bakırhan, konuşmasının devamında da şunları belirtti: “Türkiye’de kimi tartışmalar oluyor, hep birlikte izliyor ve takip ediyoruz. AKP ve özellikle Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile yöneticileri her gün çağrılar yapıp duruyor. Tabi bu tartışmaların birçok nedeni var. En önemli nedeni bugün buradaki birliğimiz ve mücadelemizdir. Birçok neden sayabilirim. İç ve dış nedenleri sıralarsak bir saat sürebilir ama kısaca hepsinin toplamının çözülmeyen Kürt sorunu olduğunu ve Kürt sorununun artık Türkiye’de mevcut anlayışı yürütemeyecek bir noktaya geldiğini belirtmek istiyorum. Asıl sebebi Kürt sorunudur. Dolayısıyla bu kriz ve kaostan çıkışın en önemli yolu Kürt meselesini demokratik yollarla çözülmesidir. Bakın Kürt meselesi, bugüne kadar 42 Başbakan, 13 Cumhurbaşkanı gördü. Dünya kadar içişleri, dışişleri bakanı ve bürokrat gördü. En önemlisi de 3 trilyon doların heba edilmesine neden olan bir sorun haline geldi. İşte emekçilerin ve ezilenlerin, insanca geçinebilecekleri bu ücret Kürtlerin başına top, mermi olarak yağdı. Dolayısıyla bu tartışmalarda ortaya koyacağımız en önemli duruşlardan birisi artık bu ülkenin ekonomisini, siyasetini, yaşamını zehirleyen çürüten bu anlayışı bir kenara bırakarak, bu sorunun demokratik yollarla, müzakereyle diyalogla çözülmesini savunma ve bunun mücadelesini yürütmektir. Ülkeyi yönetenlerin bir karar vermesi gerekiyor. İkinci yüzyıla Türkiye halkları ve emekçilerinin ayaklarında prangalarla mı gireceğiz ya da Cumhuriyetin ikinci yüzyılında çözüm ve demokratik bir cumhuriyetle mi gireceğiz? Bu soruya tartışmayı başlatanlar bir cevap bulmalı. Bulmuş oldukları cevapları da halklarımız ve emekçilerle paylaşmaları gerekiyor.

‘HALKLAR KAZANIR’

 Tarihsel Kürt ve Türk ilişkilerinin demokratik bir zemine kavuşması gerektiğini söylüyoruz. Kürt kazandıkça Türk kazanır. Türkiye halkları kazanır. Türk kazandıkça Kürt emekçileri kazanır. Biz barışı ve çözümü kimseden beklemiyoruz. Barışı, Kürt sorununun demokratik yollarla çözümünü getirecek olan bu salondaki birlikteliğimizdir. Dolayısıyla bu meseleyi siyasal ikballerle araçsallaştıran anlayışlara karşın barışı toplumsallaştırma gibi bir görev önümüzde duruyor. Barışı toplumsallaştırmak için Samsun’dan Hatay’a kadar ittifaklarımızı bir arya getirerek sonuç alacağımıza inanıyorum.

Gergerlioğlu: "Bir Türk olarak Kürtçe Konuştum, Bir Kürt Olan Bozdağ Sesimi Kesti" Gergerlioğlu: "Bir Türk olarak Kürtçe Konuştum, Bir Kürt Olan Bozdağ Sesimi Kesti"

BAŞ MÜZAKERECİ SAYIN ÖCALAN’DIR

Geçen gün Sayın Öcalan ile milletvekilimiz Ömer Öcalan bir görüşme gerçekleştirdiler. Sayın Öcalan hukuki zemin oluşursa çözüm için her türlü rolü üstleneceğini belirtmişti. Biz de iktidara diyoruz ki; bu meselenin baş müzakerecisi Sayın Öcalan'dır. Açın İmralı'nın kapılarını Sayın Öcalan'ın düşünceleri halkla buluşsun. Çok sıkıntılı bir süreçteyiz. Kendimize inanıyoruz, güveniyoruz.”