GÜNDEM

Gözaltı ve Ev Baskınlarında Şiddet Artışı

Yapılan her ev baskını ve gözaltı işleminde yurttaşlar şiddet ve hakarete maruz kalıyor. İHD Amed Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz, hak ihlallerine karşı yurttaşların kendilerine başvurmasını istedi.

Abone Ol

Ev baskınları ve gözaltı merkezlerinde işkence ve hakaret gibi kötü muamele uygulamaları sürüyor. Sadece 6-12 Temmuz tarihleri arasında 42 kişi gözaltına alındı. Yaşanan gözaltıların tümünde işkence ve hakaret gündeme geldi. Êlih'ın Kercews (Gerçüş) ilçesine bağlı Bilêxşê köyünde 6 Temmuz'da 11 köylü gözaltına alınırken darp edildi. Riha'da 7 Temmuz'da N.H. ile oğlu 4 polis tarafından darp edildi. Aynı gün Mêrdîn’in Artuklu ilçesinde polis ve bekçilerin bir kişiye uyguladıkları şiddet yurttaşlar tarafından kayıt altına alındı. 

DARP, TACİZ, KÜFÜR…

Mêrdîn’in Nisêbîn (Nusaybin) ilçesine bağlı Marînê kırsal mahallesinde 9 Temmuz'da evlere yapılan asker baskınında darp gündeme geldi. Askerler, köyde bulunan kadınlara cinsiyetçi söylemlerde bulunarak, küfür, hakaret ve tehditler savurdu. 

Amed'de 9 Temmuz'da Rezan ilçesinde bir grup sivil polis, bir genci zorla kelepçelemek istedi. 12 Temmuz'da Riha'nın Serekanîyê (Ceylanpınar) ilçesinde A. R. (21), "örgüt propagandası yaptığı" iddiasıyla çalıştığı işyerinde gözaltına alındı. A. R.'ye, götürüldüğü emniyette “İstiklal Marşı” okutturulmaya çalışıldı. 

YILMAZ: GÖREV KÖTÜYE KULLANILIYOR

İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz, yaşanan birçok uygumanın Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'na dayandığını söyledi. Yılmaz, "Güvenlik görevlilerinin herhangi bir açıklama yapmadan, kendilerini bile tanıtmadan yurttaşların kimliklerini sormaları, üstlerini ve araçlarını aramaları uygulamalarıyla çok sık karşı karşıya kalıyoruz. Bu net bir şekilde kolluğun kendi görevini kötüye kullanma suçunu oluşturuyor. Bu görüntülerde yansıdığı şekli ile işkence ve kötü muamele suçunu oluşturduğu durumlar oluyor, kişilerin seyahat hakkını engelleme ve  bir yerden bir yere ulaşma hakkını engelleme fiillerini oluşturuyor" ifadelerini kullandı. 

'POLİSLER KENDİNİ TANITMALI' 

Üst araması ya da kimlik sorma gibi durumlarda polisin kendi kimliğini göstermesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, "Daha sonra da neden bu aramayı yaptığını açıklaması gerekiyor. Ama bölgenin tamamında bu usullerin hiçbirine uyulmadan yurttaşların direkt bir şekilde sert, kaba, emrivaki şekilde uygulamalara maruz kaldıklarını görüyoruz. İşte buna karşı tepki gösteren yurttaşlarda gözaltına alınabiliyor, işkence ve kötü muameleye maruz bırakılıyor" diye konuştu. 

İHD ve TİHV verilerine göre 2023 yılında 800’e yakın kişinin işkence gördüğüne dair başvuruda bulunduğunu hatırlatan Yılmaz, "Bunların büyük çoğunluğu gözaltı birimleri ya da gözaltı birimleri dışında yaşanan vakıalar, aslında polisin sokakta işlediği şiddet fiilleridir" dedi. 

‘GENİŞ YETKİ VERİLDİ’

Kobanê ve Gezi direnişleri sonrası çıkarılan "İç Güvenlik Paketi"yle polisin yetkisinin artırıldığını ifade eden Yılmaz, "Arama, durdurma, üst araması yapma ve kimlik sorma konusunda çok üst düzey yetkiler verildi. Geniş yorumlamaya mahal verecek kanuni düzenlemeler yapıldı. Bazı terimler konuldu ve bu çok geniş anlamlara gelebilecek terimlerdi. O dönemde itiraz ettik ve o günden bugüne kolluğun yetkisi her gün artırılmaya çalışıldı. Bölgede fazla yoğunlaşma olmasının sebebi, 2015'ten beri tekrar başlayan çatışmalı sürecin toplum üzerinde oluşturmak istenen baskıdan bağımsız düşünülemez" şeklinde konuştu.

'BİZE BAŞVURUN' 

Cezasızlık politikasının da yaşanan ihlalleri arttırdığını söyleyen Yılmaz, şöyle devam etti: "Türkiye'de yaşanan ihlallerin birçoğunda kamu görevlisi tarafsa eğer bir cezasızlık, kamu görevlilerini kollama ve koruma politikası devreye giriyor. Bu işkence suçunda da böyle, düşünce ifade özgürlüğünü engelleyen kamu görevlisi açısında da böyle işliyor. Bu sorun 1980'lerden bu yana devam ediyor. Nasıl ki 12 Eylül darbesinde yaşanan işkence, yaşam hakkı ihlalleri nedeniyle kimse yargılanmadıysa 2024 yılında sokak ortasında pervasızca suç işleyen kamu görevlileri aynı şekilde cezasız bırakılmaya çalışılıyor. Çünkü iktidarın, gerçek anlamda bir demokratikleşme ve gerçek anlamda evrensel hukuk standartlarına erişme gibi bir derdi yok. Aksine kolluk baskısı ile elindeki kolluk gücüyle toplumu bastırmak ve talepleri minimalize etmeye çalışıyor. Yargı da ne yazık ki buna alet oluyor." Yılmaz, son olarak işkence ve kötü muamele ile karşılaşan yurttaşların kendilerine başvurmalarını, alternatif rapor almak için TİHV'e başvurmalarını istedi.