KÜLTÜR SANAT

İdris Baluken’in yeni kitabı çıktı: Sincan’dan Edirne’ye Hasbıhal-Name

Milletvekiliyken 2016’da tutuklanan HDP'li İdris Baluken’in kaleme aldığı yeni kitabı 'Sincan’dan Edirne’ye Hasbıhal-Name' raflarda yerini aldı.

Abone Ol

Sincan F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Milletvekili İdris Baluken’in üçüncü kitabı “Sincan’dan Edirne’ye Hasbıhal-Name” Dipnot Yayınları’ndan çıktı. Bu gün tüm kitapçılarda yerini alan Sincan’dan Edirne’ye Hasbıhal-Name kitabını Baluken, “İnsanlık adına onur ve umut mücadelesi yürüten bütün özgür tutsaklara…” ithaf ediyor.

'HAPİSHANEDEKİ BEŞİNCİ KIŞIMIZ BU'

Dipnot Yayınları internet sitesinde Baluken’in kaleme aldığı “Sincan’dan Edirne’ye Hasbıhal-Name” kitabından kısa bir bölüm de aktarıldı:

“Hapishanedeki beşinci kışımız bu. … Beş yıl boyunca ne yaptık sorusuna tek kelimeyle cevap vermem istenseydi, buna “yaşadık” derdim. Dışarda olmamız halinde nasıl yaşayacaksak, burada da öyle yaşadık. İki kelimeyle tanımlamama izin verilseydi “direnerek yaşadık” derdim. Mektubumu Sincan Hapishanesi’ndeki hücreden ruhunun çalkantılı sularına saldığı kâğıttan gemisiyle yapılmış bir yolculuk olarak görmeni isterim. Yoldaşının yol boyu gördükleridir yazdıkları.

Yazmaya ara verdiğim saatlerde de adeta Sincan hapishanesindeki hücreme nakledilmiş gibi karşımda duruyordun. Kâh sohbeti derinleştiriyor, kâh bir yerlere gezmeye çıkıyorduk. Kırklar Dağı’nın sakinliğini huzur içinde seyredip, on gözlü köprünün altından Dicle’nin nazlı akışına birlikte baktık mesela. Munzur Gözeleri’nde Düzgün Baba’nın sitilinden dökülen süt köpüklerine dalarken karanlık basmadan Ana Fatıma’ya yetişip çıralarımızı yakmanın telaşına düştük.

Tecrit yalnızlığını yerle bir eden en coşkulu mitingleri Lice’de, Gewer’de, Cizre’de gerçekleştirdik. Van Gölü’nün cennet güzelliğiyle, Ağrı Dağı’nın efsanevi heybeti avuçlarımızın içindeydi. Bingöl dağlarının rengarenk çiçek desenli yeşil giysisini giydiği bir bahar havasında “Feqiriye Çolik mı vira ne şına” türküsünü birlikte söyledik.

Dışarıdayken defalarca planlayıp farklı gerekçelerle gerçekleştiremediğimiz Palu ve Gökdere köylerini aceleye mahal vermeden rahat rahat ziyaret ettik. Asi ve asil yangın yürekli insanlarımızla gürül gürül yanan teneke kuzinelerin başında sabahlara dek sohbet ettik.

Közde patates ikram ettiler bize, tereyağı gezdirilmiş bol soğanlı kavurmalı loller, kömbeler, börekler de. Hani’de arabalarımızın bagajlarına ağzına kadar tandır ekmeği, pestil ve ceviz koydu yoksul köylülerimiz. İtirazlarımız kar etmedi. Piran’da, Dare Heni’de Şeyh Sait’i, Şeyh Şerif’i, Faqi Hasan’ı yad ettik. Peygamberler diyarı Riha’da yanık sesli çocuklar dengbej havasında öyle stranlar, klamlar okudular ki…”