GÜNDEM

İptal edilen 'örgüt adına suç işleme' maddesi: Dört yılda Diyarbakır'da yaklaşık 300 bin kişi ceza aldı

Diyarbakır Baro Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir, 2015'ten sonra ağırlıklı olarak AYM'nin iptal ettiği 'Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç' hükmünden ceza verildiğini söyledi. Dört yılda Diyarbakır'da yaklaşık 300 bin kişi bu hükümden ceza aldı.

Abone Ol

Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 220/6 fıkrasında yer alan "Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemeyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır" ibaresi en çok yargılamama konusu yapılan maddeydi. Aralarında gazeteci, siyasetçiler ve aktivistlerin bulunduğu binlerce kişinin yargılandığı, cezalar aldığı bu hüküm Anayasa Mahkemesi tarafından "Anayasa'ya aykırı olduğu' gerekçesiyle iptal etti. Karar 4 ay sonra yürürlüğe girecek. Bu madde kapsamında davaların açıldığı yoğun kentlerden biri Diyarbakır.

2016-2020 YILI ARASINDA 243 BİN 834 KİŞİ CEZA ALDI

Diyarbakır Barosunun hazırladığı rapor bu madde kapsamında ceza alanların boyutunu gözler önüne seriyor. Adalet Bakanlığı verilerine dayandırılarak hazırlanan rapor 2016 ve 2020 yıllarını kapsıyor. Rapora göre, 2016 yılında bu madde kapsamında yapılan yargılamalarda 4 bin 949 kişi ceza aldı. 3 bin 36 kişi ise beraat etti. 2017 yılına gelindiğinde mahkûmiyet kararları neredeyse 4 katına çıktı. Yapılan yargılamalarda 14 bin 971 kişi ceza aldı, 11 bin 437 kişi beraat etti. 2018 yılında artış devam etti. Yargılamalarda 108 bin 412 kişi ceza aldı, 23 bin 970 kişi beraat etti. 2019’da 70 bin 848 kişi ceza aldı, 26 bin 175 kişi ise beraat etti. 2020 yılında 44 bin 204 kişi ceza aldı, 16 bin 516 kişi beraat etti. Verilere göre 2016-2020 yılları arasında Türkiye genelinde 243 bin 834 kişi "Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme" suçundan ceza aldığı görülüyor. Bu verilere 2021 ve 2022 yılı dahil değil.

AYM, AİHM’YE BENZER BİR GÖRÜŞTE HAREKET ETTİ

Artı Gerçek’e konuşan Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Mehdi Özdemir, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hükümle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) daha önce bir çok ihlal kararı verdiğini hatırlattı. AİHM’nin verdiği kararlarda TCK’nın 220/6’ıncı maddesinin uygulanmasıyla 314/2’inci madde kapsamındaki yargılamanın kendi içerisindeki kanunilik güvencesini kapsamadığını söylediğini hatırlatan Özdemir, “Yerel Mahkemeler, bir kişi üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suretiyle örgüt üyesi olarak yargılanabilmesi için örgütsel bir çağrı kapsamında o kişinin herhangi bir toplantı ve gösteriye katılmasını yeterli buluyordu. 2005’ten sonra çeşitli süreçlerde çok yoğun, çeşitli süreçlerde ise daha az sayıda dava dosyalarında yargılamalar yapılıyordu. Buna ilişkin olarak ta haklarında ceza kararları veriliyordu. Anayasa Mahkemesi’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesiyle benzer bir görüşte hareket etti” dedi.

'AYM 2021 YILINDA MECLİSTEN DEĞİŞİKLİK YAPMASINI İSTEDİ'

Bu meselenin yeni olmadığını, sürecin 2010 yılına kadar dayandığını ifade eden Özdemir, kamuoyunda ‘Üçüncü yargı paketi’ olarak bilinen, 5 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı yasanın 85’inci maddesini hatırlattı. Yapılan değişiklikle “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemekten” yapılan yargılamalara dair verilen mahkûmiyet kararlarında indirim koşulu sağlandığını söyleyen Özdemir şunları söyledi:

“Bir bölü iki oranında indirim yapabilirsiniz dediler. Ondan sonraki süreçte verilen cezalarda indirim uygulayarak 4 yıl 2 aya düşürüyorlardı. Ancak bu indirim tek başına bu suçu temel bir hakkı ihlal edici boyuttan kurtaramadı. İhlallerden kaynaklı yapılan başvuruların ardından Anayasa Mahkemesine 2021 yılında Hamit Yakut kararını verdi. Bu karar pilot karardı. Kararda, ‘Ben bu yasa maddesi üzerinden, doğrudan kendisinden kaynaklı olmak üzere toplantı ve gösteri hakkı yönünden ihlal kararı veriyor. Devam eden başvurulara ilişkin bir yıl boyunca karar vermeyeceğim. Meclis bu konuda yasal değişiklik yapsın’ dedi. Meclis yasal değişiklik yaptı mı? Hayır yapmadı."

'AYM 2022 YILINDA 199 DOSYA İLE İLGİLİ İHLAL KARARI VERDİ'

"Meclis gereken düzenlemeyi yapmadı ancak bu madde üzerinden verilen ceza dosyaları da arttı. AYM’nin bir yıl geçtikten sonra, 2022 yılında toplu olarak yaklaşık 119 dosya üzerinden birleştirerek ihlal kararı verdiğini belirten Özdemir, “Bu ihlal kararının gerekçesinde ‘Bu yasa sorunlu bir yasa. Toplantı ve gösteri, düşünce ve ifade hürriyetini ihlal edici boyuttadır. Öngörülebilir kanun ilkesini karşılamıyor. Ben buna ilişkin olarak bu dosyalar üzerinden ihlal kararı veriyorum. Eğer ki mahkemeler Anayasaya aykırılık bulursa, dosya gelirse, ben bu yasa maddesini iptal ederim’ dedi. Patnos Ağı Ceza ile İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi Anayasaya aykırılık iddiasında bulundu. Bunan sonraki aşamada ivedilikle yasanın iptaline karar verdi”

YASA MADDELERİNİN KENDİSİ SORUNLU

Bu noktada asıl önemli olan, ihlallere neden olan uygulamaların ‘Terörle Mücadele’ mevzuatı kapsamında yürütülen yargısal faaliyetler olduğuna işaret eden Özdemir, “Yani politik temelli yargılamalar. Şimdi ‘örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım etmek’ suretiyle ‘örgüte üye olma’ suçu var. ‘Cumhurbaşkanına hakaret’, ‘Devletin kurumlarını alenen aşağılama’, son dönemde karşılaştığımız yoğun yargı pratiklerinde var olan ‘örgüt üyeliği’ suçu var. Bu dört suç kapsamında bakıldığında aslında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tümden yasa maddelerinin kendisini kusurlu buluyor. Türk Ceza Kanunun Terörle Mücadele Mevzuatının kendisini sorumlu tutuyor” diyerek AİHM’nin verdiği ihlal kararlarında bu yasa maddesinin değişmesini istediğini söyledi.

'YASA DIŞI ÖRGÜT ÜYELİĞİ' VE AİHM KARARLARI

“Yasadışı örgüt üyeliği” suçu ile ilgili AİHM’nin verdiği Demirtaş-Türkiye kararını hatırlatan Özdemir, “Çok açık bir şekilde ‘siz toplantı ve gösteri hakkı kapsamında yer alan, düşünce/ifade hürriyeti kapsamına bulunan kimi söylem ve eylemlere, toplantı ve gösterilere katılmasını yasa maddesini yorumlayarak örgüt üyeliği suçuna konu edemezsiniz” dediğini aktardı.

“Yasa dışı örgüt üyeliği” suçundan yapılan ve mahkûmiyet kararı verilen davaların yoğun olarak 2015 yılı ve sonrasında yaşandığını belirten Özdemir şöyle konuştu:

“’Yasadışı örgüte üye olmamakla birlikte yardım etmek suretiyle üye olmak’ suçlaması. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tıpkı ‘üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’ suçlamasında olduğu gibi şunu söylüyor. ‘Yasa maddesi kapmasında, siz hangi eylemin, hangi suç kapsamında değerlendirilebileceği noktasındaki muğlaklığı gidermelisiniz. Yurttaş olarak ben bir suç işleyeceksem eğer, suçu işledikten sonra hangi cezayla karşılaşabilirim, hangi eylem hangi suç kapsamında bilmem lazım. Buradaki muğlaklık giderilmeden bu yasa maddesi üzerinden yapılan yargılamalar kendi içerisinde hukuksuzdur’ diyor. Şimdi Terörle Mücadele Mevzuatına baktığımız zaman, politik yargılamalar bir bütün olarak aslında temel hakları ihlal edici boyutta. Yargı pratiği bu işin bir tarafında, yasa maddelerinin sorunlu olması diğer tarafta. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Venedik Komisyonu, kendi içerisinde bir bütünen bu yasa maddelerinin tamamını sorunlu buluyor”

YARGITAY’IN LEYLA ZANA KARARINDAN SONRA CEZALAR ARTTI

2015 yılına kadar genellikle ‘Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” suçlarından
yargılamaların yapıldığını hatırlatan Özdemir, o zamana kadar “örgüt üyeliği” suçunun hiyerarşik ilişki içerisinde değerlendirilen bir suç tipi olarak ele alındığına dikkat çekti.

2015 sonrası, Yargıtay 16’ıncı Ceza Dairesinin Leyla Zana’ya dair verdiği kararın ardından bunun değiştiğini söyleyen Özdemir şu değerlendirmelerde bulundu:

“Yargıtay ‘belli sayıda toplantı ve gösteriye katılma durumu söz konusuysa bu toplantı ve gösteriye katılmanın bir bütünen yasa dışı örgüt üyeliğine konu edeceksiniz’ dedi. Ondan sonra, yani 2015 sonrasında ‘yasa dışı örgüt üyeliği’ suçuna dair yargılamalar çok arttı. ‘Üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme’ suçlaması ile ilgili yargılamalar neredeyse durma noktasına geldi. Yargılamaya konu olan eylem aynıydı. Çağrı niteliği kimi zaman siyasi parti, kimi zaman sivil toplum örgütlerinin yapmış olduğu eylem ve etkinlikler. Örgütsel çağrı olarak nitelendirilen hususlar ise kimi basın organlarında çıkan haber içerikleri. Suça konu fiil, ona dayanak maddesi, gerekçesi aynı. Ama suçlama konusu değişti. Yurttaş açısından aslında daha ağır bir muayedenin oluşması açısından değişti”

SAVCILIKLAR CEZALAR İSTİYOR, MAHKEMELER KARARLAR VERİYOR

"Üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” suçu ile değerlendirilen eylem-etkinliklerin toplantı
ve gösterilerle ilgili olan 2911 sayılı kanun kapsamında yargılamalara konu edildiğini belirten Özdemir, “Toplantı ve gösteri açısından muhalefetten de kişiler yargılanabiliyordu. 2911 sayılı kanundan yapılan yargılamalarda alınabilecek ceza miktarı kendi içerisinde 5 ay, 6 ay ve bir yıl. Bunların hepsi ertelemeli cezalara dönüşmesi gereken hususlar. Verilebilecek ceza miktarı 3 yıl 1 ay 15 gün. Ama ‘örgüt üyeliği’ suçundan yapılan yargılamada kişi 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar yargılanıyor. Yani olandan daha geniş yorumlamak suretiyle ortaya çıkan bir yargı pratiğidir. Aslında yasa maddesi bu hususta bir kişinin hangi koşullarda örgüt üyesi olarak nitelendirilebileceğini ifade ediyor. Mahkemeler ise, yargı pratiği kendi içerisinde yasa maddesini çok geniş yorumlayarak hüküm kuruyor. 2015 sonrasında çok yoğun bir şekilde yasa dışı örgüt üyeliği suçundan verilen mahkûmiyet kararlarıyla karşılaştık. Savcılıklar bu madde yönünden belli sayıda toplantı ve gösterilere katılanlar açısından bu madde yönünden ceza istiyor. Mahkemelerde bu madde yönünden kararlar veriyor” diye konuştu.

BUNDAN SONRA NASIL BİR SÜREÇ İŞLEYECEK?

Tartışma konusu olan, en temel demokratik eylem ve etkinliğe katılımın bile suça konu edildiği "Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” hükmü AYM tarafından iptal edildi. AYM’nin bu kararı binlerce kişiyi etkileyecek. AYM iptal kararından sonra mevcut dosyalar açısından nasıl bir süreç işleyeceğine ilişkin Özdemir, şu cevabı verdi:

“Davası devam edenler var. Davası devam edenler açısından yerel mahkemelerde olabilir, Yargıtay’da yada İstinaf mahkemelerinde olabilir. Dört ay sonra iptali sağlanacak bu yasa maddesine göre bekletici mesele yapmaları gerekir. Tutukluluk durumu söz konusuysa tahliye kararı vermeleri gerekiyor. Devam eden yargılama süreci içerisinde varsa bir mağduriyet, giderilmesi gerekiyor. Eğer infaz devam ediyorsa, kararı veren yerel mahkeme tarafından yapılacak başvuruyla, veya infazda tereddüt hasıl olmasından kaynaklı Cumhuriyet Başsavcılıklarınca yerel mahkemeye başvurmak suretiyle infazın durdurulması kararı verilmesi gerekiyor. Dört ay sonra yasanın iptali yürürlüğe gireceği için, yasanın iptalinden kaynaklı ceza verilmesine yer olmadığına dair karar vermeleri gerekir. Eğer infaz tamamlanmış ise yasanın iptali ile birlikte hükmün tüm sonuçlarının ortadan kaldırılması, ardından yerel mahkemeye başvuruda

bulunmaları gerekiyor. Buna dair varsa adli sicil, varsa başka mağduriyet bunların tümünün ortadan kaldırılması lazım.”