Bugün, 12 Eylül darbesinin 44'üncü yıl dönümü. Darbe sonrası resmi rakamlara göre 650 bin kişi gözaltına alındı, 230 bin kişi askeri mahkemelerce yargılandı, 171'i cezaevlerindeki işkencelerde olmak üzere yaklaşık 300 kişi öldürüldü, 48 kişi idam edildi.
Sendikalar, dernekler ve siyasi partiler kapatıldı. 12 Eylül darbesi bugün de toplumsal hayata etki eden derin yaralar açarken, pek çok kişinin de yaşamına derin izler bıraktı. Darbenin yıldönümünde, 44 yıl önce işkenceden geçirilen, hayatı derinden etkilenenlerle darbe dönemini, yaşadıklarını ve darbenin bugünün Türkiyesine etkilerini konuştuk.
'ASLA PES ETMEDİK'
Suluova Devrimci İşçi Köylü Derneği saymanı Hıdır Sevindi, Devrimci-Yol davasında idamla yargılandı, müebbet hapse çarptırıldı, Suluova Et ve Balık kurumunda ağır işkence gördü, on bir yıl cezaevinde yattıktan sonra şartlı tahliyeyle 1 Ağustos 1991’de tahliye oldu. Darbe dönemindeki işkencecilerin yargılanması için hukuk mücadelesi başlatılsa da bunun sonuç vermediğini belirten Sevindi darbe sonrasında yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
“12 Eylül darbesiyle örgütlü toplumu yok ettiler. 12 Eylül askeri darbesinden önce bu güne göre daha örgütlü bir toplum vardı. Sol, işçiler, öğretmenler örgütlüydü, güçlü sendikalar vardı, hak arayıp, tepkisini ortaya koyuyorlardı. Bizler yurtsever insanlarız, halkımızı, yurdumuzu seviyoruz, hakkın, hukukun, adaletin, eşitliğin egemen olduğu bir toplum hayali kurduk. Bunun için ağır işkencelerden geçtik, bizlerin ruhsal bütünlüğümüzü bozdular. Mücadelemiz eşitlik, daha insanca bir yaşam için mücadele ettik. On bir yıl cezaevinde kaldım, baskılara, işkencelere maruz kaldık. Dışarı çıktığımızla hayat ile ilgili zincirin halkası kopmuştu. Arkamızda iki sivil polis geziyordu. Buna rağmen yaşam mücadelesini sürdürdük, hayata yeniden başladık, asla pes etmedik.”
'İŞKENCECİLERDEN HESAP SORULMADI'
"Amasya’da Suluova Et ve Balık Kurumu İşkence Davası'na Amasya’da müdahil olduk, yıllarca yargılama sürdü. İşkenceciler hakim önüne çıkarılamadı, defalarca savcı, hakim değişti ve sonunda da zaman aşımından dava düştü. 1961 Anayasası daha demokratik, ilerici bir anayasa idi. Bizi 1961 anayasasını yıkmakla suçlayıp, yargılayanlar bu anayasayı yıkıp yerine daha gerici, daha antidemokratik ve yaşadığımız bu günleri hazırlayan bir anayasa yaptılar. Ben hep 12 Eylül işkencecilerin yargılanıp, halka hesap vermelerini istedim ama bu olmadı. Benim amacım intikam almak değil ki. Ülke kötüye gidiyor, bugün bana yaptılar, yarın sana yapabilirler. Ancak adil bir yargılama yapılmadı, işkencecilerden hesap sorulamadı."
'DERBECİLER YARGILANIYORMUŞ GİBİ YAPILDI, YARGILANMADI'
AKP döneminde darbecilerin yargılanacağı sözlerini hatırlatan Sevindi, bugün yaşanan hukuksuzlukların 12 Eylül'e uzandığını belirtti ve şöyle konutu:
“Bugün yaşadığımız haksız, hukuksuz düzenin taşları 12 Eylül Askeri Darbesiyle döşendi. Bugün ülkeyi yöneten iktidar 12 Eylül’ün devamı şeklindedir. Bu iktidar, 12 Eylül darbecilerini yargılıyormuş gibi yaptılar ama davalar zaman aşımından düşürüldü. Aslında bir yargılama yapmadılar. Darbeciler yaşlanmış, çoğu ölmüş, yaşamla ilişikleri kesilmiş, bunları yargılasan ne olur. Yargılıyormuş gibi yapıp, toplumun, bazı çevrelerin gazını aldılar. Bizim bazı sol çevreler 12 Eylül darbecileri yargılanacak mantığı ile destek verdiler o dönemde, çok büyük hata yaptılar. Ben kişisel olarak bu yargılamalardan bir sonuç, adalet çıkmayacağını öngördüm ve bunda da yanılmadım."
'DİRENMELİ, ÖRGÜTLENMELİ, YILMADAN MÜCADELE ETMELİYİZ'
Tüm yaşadıklarına rağmen mücadele etmekten vazgeçmediğini vurgulayan Hıdır Sevindi, tüm toplumsal kesimleri de direnişe çağırdı:
“Gelinen noktada hiçbir zaman mücadeleyi bırakmamak gerektiğini düşünüyorum, direnmek ve örgütlenmek lazım. Bugün insanlık yok oluyor. Doğa yok ediliyor, çocuklar eziyetle, işkence ile öldürülüp, gömülüyor, kadınlara yönelik şiddet artmış, ayrımcılık hat safhaya ulaşmış durumda. Bütün bu ayrışmadan, çatışmadan beslenenler var. Kral olsan ne olur, şu an karşımda Kral Kaya Mezarları var ama krallar var mı orada, yoklar. Hayat kısa, bir pencereden bakıp gidiyoruz, o zaman doğru bakın pencereden, insanların geleceklerini yok etmeyin, insanca, adaletli bir dünyada yaşasınlar. Çok acılar çektik ve acılar bize çok şey öğretti, insanların empati yapmasını istiyorum. Şu an normal toplum olmaktan çıktık, 1980 öncesi toplumdan daha kötü bir durumdayız. Daha örgütsüz, güvensiz, belirsiz, daha karanlık bir sürece girdik, insanlar daha zalimleşti. Herkes başını önüne alıp düşünmeli, daha örgütlü, hakkın, hukukun, eşitlik ve özgürlüğün egemen olduğu bir toplum için korkmadan, yılmadan çalışmalı, mücadele etmeliyiz.”
'DARBECİLERİN AÇTIĞI KAPI HÂLÂ AÇIK'
12 Eylül 1980 Askeri darbesinde Amasya Türkiye İşçi Partisi’nin İl Başkanı olan Abidin Koç da TİP Davasından yargılandı. Derinliğine Araştırma Laboratuarı (DAL) olarak bilinen Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün zemin katında ve daha sonra gönderildiği Suluova et ve Balık kurumu Kombinesinde ağır işkenceler gördü. İdam ile yargılandı, daha sonra 15 yıl ağır hapsi istendi, beş yıl Metris Cezaevi'nde yattıktan sonra tahliye oldu.
'YASAL BİR PARTİNİN İL BAŞKANIYDIM, İDAMLA YARGILANDIM'
İşçi Partisi'nin yasal olmasına rağmen, partililerin muhalif olduğu için ağır işkencelerden geçtiğini, cezaevlerinde yattığını belirten Abidin Koç darbe döneminde yaşadıklarını şöyle anlattı:
“İstanbul’daki tutuklanmamda ben yasal olarak yaptığım şeyleri anlattım. Toplantıya katıldım, yürüyüş yaptım, konuşmalar yaptım. Darbe 12 Eylül saat 04,00’te yapılmış ise ondan önce yapılan parti çalışmaları yasaldır. Nasıl ki o zamanki Adalet Partisi, CHP’si, MHP kendilerini yasal sayıyorsa, çünkü siyasi partiler yasasına göre kuruluyorsun, çalışıyorsun, seçimlere giriyorsun, sonucunu alıyorsun. Ben de aynı şeyi yaptım Amasya’da. Benim de genel merkezim var, yönetim kurulu üyelerim var. İlim, ilçem, üyem var, seçimler kanunu var, dernekler yasası var. Ama biz ayrı tutulduk. Niye? Muhalif olduğumuz için. Yanlışa karşı doğruları dile getirdiğimiz için. İki iddianamede iki defa ayrı ayrı idamdan yargılandım. Sonra 15 yıla düştü. Savunmamı yaptım. Yaptığım işler meşrudur, kanunlar çerçevesindedir diye. Öbür partiler kendilerinin ne kadar yasal olduklarını düşünüyorlarsa ben de o kadar yasaldım. Kanunlara göre kurulmuş bir parti.”
'DARBEYLE AÇILAN KAPI AÇIK VE HÂLÂ ORADAN İLERLİYORLAR'
Abidin Koç da, bugün yaşananların temellerinin 12 Eylül'de atıldığını vurguladı ve şöyle konuştu:
“Kırk dört yıl önce 12 Eylül darbesiyle açılan kapı hâlâ açık ve oradan hâlâ ilerliyorlar. Bugün çalışanların, emeklilerin güvencesi kalmamış, adaletsizlik, adam kayırmalar, toplumda her geçen gün derinleşen bir ayrışma, hukuksuzluk, adaletsizlik var. Doğaya, kadına, çocuklara, yaşam alanlarımıza, yaşam tarzımıza yönelik ciddi saldırılar var ve bütün bunların karşısında da örgütsüz, kendini savunamayan bir toplum var. Tam da istedikleri gibi bir toplumsal düzen yarattılar. 12 Eylül darbesinden önce daha örgütlü, her şeye rağmen hakkını savunabilen, bir araya gelebilen bir toplum vardı. Kırk dört yıl sonra gelinen noktada örgütsüz ve tepkisiz bir toplum var ve istedikleri yağma ve sömürü düzenini kurdular. Yağma, denizde, doğada, hayatın her alanında var. 44 yıl önce darbe ile açılan kapıdan toplum yürümeye devam ediyor.”
“31 Mart yerel seçimleri bu kötü gidişe karşı toplumda ciddi bir umut uyandırdı ve bu düzenin artık böyle gitmeyeceği, değişmesi gerektiği umudunu güçlendirdi, insanlara nefes aldırdı. Asıl önlerindeki engel, anayasanın değiştirilemez maddelerini değiştirmek istiyorlar, bütün dertleri anayasa. Anayasa yapmak istiyorlar ancak mevcut anayasayı uygulamıyorlar, keyfilik hat safhada. Toplumda baskı devam ediyor. Belediyelere yardım etmemek baskı değil mi? Muhalif güçlerin toparlanması, örgütlenmesi, yaşam ve mücadele iradelerini ortaya koymaya, mücadele etmeye devam etmeleri gerekiyor.”
'44 YIL ÖNCE EKİLEN TOHUMLAR BUGÜN MEYVESİNİ VERMİŞ DURUMDA'
O dönemde Devrimci Gençlik Derneği Amasya Şubesi Başkanı olan Celal Özder de Devrimci Yol davasından yargılandı. Suluova Et ve Balık Kurumunda ağır işkenceler gördü, on bir yıl sekiz ay cezaevinde yattıktan sonra tahliye oldu.
Celal Özder de 12 Eylül darbesi ile bugünün yolunun açıldığını belirtti ve şöyle konuştu:
“Örgütlülük, sendika, hak, hukuk, adalet yönünden bugün daha geriyiz. 12 Eylül darbesi bu topluma yapılmış en büyük ihanettir, bugün sonuçları ortada, bugünkü gibi bir düzen olsun egemen güçlerin desteği ile yapılmış darbedir. 12 Eylül darbesiyle 44 yıl önce ekilen tohumlar bugün meyvesini vermiş durumda. Bugün yurdun dört bir yanında maden şirketleri doğaya, yaşam alanlarına saldırıyor. İnsanlığa, kadınlara, çocuklara, eğitime, bilime karşı gerici saldırılar tüm hızıyla sürüyor. Adeta ahlaktan yoksun bir toplum olduk. Örgütsüz bir toplum olduk. Emperyalizm örgütlü, duyarlı, tepkili bir toplum istemiyor ve bugün bular yaşansın diye bu darbe örgütlü topluma, sendikalara, hayata soldan, haktan hukuktan, özgürlük ve adalet penceresinden bakanlara yönelik yapıldı. Bütün okullar neredeyse imam hatip oldu, din okulu adı altında tepkisiz, biat eden bir toplum yarattılar. Bilimi eğitimden uzaklaştırdılar, her şeyi kadere bağladılar. Emperyalizme teslim olmuş, ülkenin kaynaklarını, doğasını yağmalayan, hak ve hukuktan uzaklaşmış, insanları adeta köleleştirilmiş sistem sürdürülemez. Geleceği umutla bakmak istiyorum ama toplumda bir hareket de göremiyorum. Ama bu ülkenin aydınlık, özgürlükçü, bilimden, haktan, hukuktan yana güçlerini teslim alamayacaklar.”