HDP'nin Eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 108 kişinin yargılandığı Kobanê Davası’nda avukatların tüm talepleri reddedildi.

Aralarında Ahmet Türk'ün de bulunduğu birçok kişinin sunduğu sağlık sebebiyle mazerete ilişkin raporların yeniden incelenmesine karar verildi. Ankara Sincan Cezaevi Kampüsü'ndeki dava, taleplerin reddi ile verilen ara karar üzerine pazartesi görülmeye devam edecek.

Öğrenciler 'den KYK Burslarına Tepki: "Koşulsuz 9 Bin TL Burs İstiyoruz" Öğrenciler 'den KYK Burslarına Tepki: "Koşulsuz 9 Bin TL Burs İstiyoruz"

IŞİD’in Kobanê yönelik saldırısı sonrasında Kürt illeri ve Türkiye’nin pek çok kentinde 6-8 Ekim 2014 yaşanan halk protestoları nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 27’nci periyod duruşmasının, verilen üçüncü oturumu, kaldığı yerden devam etti. Duruşmaya siyasetçi Ayla Akat Ata ve Sabahat Tuncel yanı sıra birçok tutuklu da duruşma katıldı. Duruşmayı Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Milletvekili Ali Bozan ve Sırrı Sakık da izledi.

RELATED VİDEO
Play Video
POLİS DELİL YARATTI

Dün suçlamalara ilişkin beyanları yarıda kalan Gülfer Akkaya’nın avukatı İbrahim Ergün, iki polis tarafından olaylardan 5 yıl sonra düzenlenen ve “araştırma tutanağı” olarak adlandırılan evraka dikkat çekti. Mütalaada yer alan bu evrakın müvekkilinin gözaltına alınmadan 10 ay önce hazırlandığını dile getiren Ergün, bu evrakın delil olarak sayılamayacağını söyledi. Evrakın “kesin delil” olarak ele alındığını ancak 2020’de hazırlanmış benzer bir evrakın delil olarak mütalaaya konulmadığını paylaştı. Mütalaada polis tutanağın “kesin delil” olarak ele alındığını ancak buna eklemeler yapıldığı ve çarpıtıldığını dile getiren Ergün, “Birinci evrak soruşturmaya dair hazırlanmış. İkinci evrak ise müvekkilimin gözaltına alındıktan sonra hazırlanmış. Madem ki delil var gözaltına aldınız nasıl oluyor da bir gün sonra geriye dönük paylaşımları alıp, bu paylaşımlardan delil yaratıyorsunuz. Bunun adı tam olarak delil yaratmaktır. Bunlar düzenleme evraklardır ve delil değildir. Bu tarihi itibari ile ele alınmaz” dedi.


SAVCI OLMAYAN ‘PARA LİSTESİ ÜRETTİ

Akkaya’nın bilgisayarına el konulduğunu ve buna dair Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün bir rapor hazırladığını paylaşan Ergün, raporda Aleviler ile ilgili yayınlanan ve Akkaya’nın altına imza attığı bir bildirinin yanı sıra bir telefon ve mail adreslerinin de yer aldığı listenin bulunduğunu dile getirdi. Ergün, raporda bazı isimlerden para topladığına dair bir liste olmadığını ancak bu bağlamda yorumda bulunulduğunu paylaştı. Ergün, “Dosyadaki resmi bilirkişi raporu tahrip edilmiştir. Siz de bakabilirsiniz paraya ilişkin bir liste yok. Olsa ne olur? Bir memur bunu yapsaydı suç duyurusunda bulunacaktık. Ancak savcıyı savcıya şikayet edemiyoruz” diye kaydetti.

DAVA İLE BAĞI NE?

Savcının bunu yapma hakkının olmadığını söyleyen Ergün, “Varsayalım böyle bir şey var ve doğrudur. Bu para niçin toplandı? Bu olay, dava ile bağı nedir? Bu parayı toplamayı nereye bağlıyorsunuz? Bu para ile Kobanê olayları mı yapılmış? Bu sorulara herhangi bir yanıt da yok. Telefon ve mail listesinin olması suç gibi ele alınmış” diye belirtti. Raporun sonuç bölümüne de değinen Ergün, Akkaya’nın Alevilere dönük makale, röportaj ve benzeri çalışmaları üzerinden cezalandırılması talep edildiğini söyledi. Ergün, “Bir yazarın Alevilerle, kadınlarla, feminizm ile ilgili çalışma yapması ve bu konuda çalışanların numaraları, mailleri bilgisayarında neden olmasın?” diye konuştu.

SUÇUN KAYNAĞI NE?

Akkaya’ya ilişkin “yasaklı” yayınların suçlamaya da değinen Ergün, müvekkilinin evinde herhangi bir şeye el konulmadığını aktardı. El koyma tutanağına işaret eden Ergün, sadece telefon ve bilgisayarın bu tutanakta yer aldığını dile getirdi. Ergün, “Mütalaada genel yargılar var. Şahsileştiren bir şey yok. Sürekli soyut şeyler ile sonuca ulaşılmaya çalışılmış” dedi.

HDP’lilere dönük “halkı isyana teşvik etme” iddiasının olduğunu dile getiren Ergün, müvekkilinin buna ilişkin nasıl bir eylemde bulunduğunu sorarak, tepki gösterdi. Bu suç kapsamında bir eylemin olmadığını dile getiren Ergün, “6 Ekim 2014’te bir toplantı yapılmış ve burada bir karar alınmış. Akkaya’nın o toplantıda olmadığı ve olaylar sırasında da orada olmadığı söyleniyor. Parti mesajlarının ona gelmediği ve Akkaya’nın bu mesajları paylaşmadığı da mütalaada yer almadığı belirtiliyor. Peki, bunlara rağmen suçun kaynağı ne?” diye sordu.

‘BİR SİYAH BİR BEYAZ DİYOR’

Ergün, “Sayın yargıçlar bu mütalaaya göre karar yazamazsınız. Çünkü sürekli renk değiştiriyor. Bir siyah diyor bir beyaz diyor. Yanı sıra MYK’nın paylaştığı mesajın Kandil tarafından gönderildiği ve okunduğu şeklinde ifadeler yer alıyor. Ancak nasıl, ne şekilde geldiği ve bu bilginin nerede alındığına dair bilgi yok. Olan bilgilerin nereden alındığı bilinmiyor. Bu metin resmi hesaplardan yayınlandı. Toplantının resmi olmadığını da söyleniyor. Toplantı resmi ve normal değilse MYK’da olmayanları suçlayabilir misiniz? Niye suçluyorsunuz? MYK bir üyesinin sorumlu tutulabilmesi için normal ve resmi bir MYK toplantısı olması lazım değil mi? En azından mantık bunu diyor” dedi.

SAVUNMA DA SUÇ SAYILDI

Ergün, tüm MYK’nin suçlandığını ancak mütalaada ayrıca “bir kısım görevliler sorumlu” olduğuna dair ifadenin de yer aldığını dile getirdi. Ergün, bu ifadeler ile tüm MYK’nın suçlanamayacağını söyledi. Ergün, “Hukuk içinde bunu tartışarak zamanını almak istenmiyorum. Bunun hukuk ile ilgisi yok” diye belirtti. Mütalaada yer alan Akkaya’ya ait mahkeme beyanlarına işaret eden Ergün, bu beyanların “örgütsel” olarak nitelendirildiğini söyledi. Ergün, “Örgütsel davranmak diye bir saptama yapılıyor. Artık sonuç olarak ikna oldum ki mütalaanın çalışanlarının Alevilik ve feministlik üzerine konuşmayı suç sayıyor. Akkaya dün de kim olduğunu anlattı. Ve bunu mahkeme suç olarak görüyor. Müvekkilimin dönük suçun asıl dayanağı bu bulmuş. Sanık savunmasının suç olamayacağını size saatlerce anlatabilirim” diye belirtti.

SUÇ TALEBİ VAR CEBİR YOK!

Mütalaada müvekkilinin “Pendik olayları” şeklinde olaylar nedeniyle suçlandığını ancak böylesi bir olayın yaşanmadığını ve İstanbul’dan bu dosyaya gelen tüm evraklara baktığını ve böylesi bir olayın yer almadığını dile getiren Ergün, “İstanbul dışındaki olaylara ilişkin beraat isteniyor. İstanbul için ise somut bir talep yok” dedi. Müvekkilinin “Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmadan” ceza talebinde bulunulduğunu dile getiren Ergün, bu suça ilişkin dayanak gösterilen bir “cebirin” gösterilmediğini söyledi. Ergün, sanal medya paylaşımlarının bu kapsamda olup olamayacağını da sorarak, tepki gösterdi.

HDK-A SUÇLAMASI

Müvekkilinin Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Avrupa yazısının yer aldığı bir etkinliğe katıldığını ve etkinlik tarihinin 2017 olduğunu dile getiren Ergün, bu etkinliğe ilişkin Akkaya’nın fotoğraf paylaştığını ve bu fotoğraf üzerinden suçlandığını söyledi. “HDK-A” kavramının dosyanın hiçbir yerinde yer almadığını ancak mütalaada yer aldığı ve dosya ile ilişkilendirildiğini söyleyen Ergün, dosyada yer alana kitap tanıtımlarının da suç olarak yer almasına tepki gösterdi. Ergün, davanın aralıksız sürmesine tepki göstererek, ara verilmesi ve beraat talebinde bulundu.

TALEPLERDE BULUNDU

Söz alan tutuklu siyasetçi Nazmi Gür’ün avukatı Kenan Maçoğlu, duruşmaların adli tatilde sürdüğünü ve bu durum nedeniyle duruşmaya ara verilmesini istedi. Avukatların talebi ardından siyasetçi Ayla Akat Ata söz aldı. Kendisine ulaştırılan dosyanın eksik olduğunu ve tamamlanmasını istedi. Ata, bu eksik hususların 2011 ile 2015 tarihleri arasında Meclis’te yaptığı konuşma ve çalışmalar olduğunu söyledi. Bu konuşma ve çalışmalarda Demokratik Özerklik’i savunduklarını dile getiren Ata, suçlamaların da bu kapsamda olduğunu ve muhakkak bu konuşmaların kendisine ulaştırılması gerektiğini dile getirdi. Ata, da duruşmaya ara verilmesini istedi.

DİYANETE DAİR SUÇ DUYURUSU TALEBİNİ KABUL ETMEDİ

Mahkeme, talepleri değerlendirmek üzere duruşmaya ara verdi. 3 saat süren aranın ardından tekrardan duruşma salonuna gelen mahkeme heyeti, avukatların duruşmanın adli tatil sonrasına bırakılma talebini ve periyodlar şeklinde sürmemesine dair talebini reddetti. Mahkeme, Ayla Akat Ata’nın Meclis’teki faaliyetlerinin dosya arasına alınması ve kendisine gönderilmesi talebini reddetti. Davaya 11 Mayıs’ta katılma talebinde bulunan ve dosyaya dilekçe sunan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın HDP’lileri “Dinin temellerini sarsmak” ve “sapkın” olarak nitelendirmesine dair dilekçe nedeniyle avukatların mahkemeden suç duyurusunda bulunma talebini değerlendiren mahkeme, bu talebi de reddetti. Mahkeme, duruşmayı Pazartesi gününe kadar erteledi.