DEM Parti Eşgenel Başkanı Tülay Hatimoğulları partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalar yaptı.

Hatimoğulları, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Öcalan için "Tecrid kaldırılırsa gelsin, DEM Grup Toplantısı'nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın" şeklinde çağrısına yanıt verdi. Hatimoğulları, "Kürt sorunun çözüm yolu bellidir. Ortadoğu ve Türkiye'de barışın muhatabı İmralı'da ağır tecrit altında bulunan sayın Abdullah Öcalan'dır. Çözümün yolu TBMM'dir. Biz inisiyatif almaya hazırız. Bir başlangıç olarak tecrit kaldırılsın" açıklaması yaptı. 
 

Tülay Hatimoğulları'nın açıklamalarından başlıklar şöyle: 

'ÇELİK KUBBE' İÇİN VERGİ: "İktidar 'çelik kubbe' bahanesiyle borçtan vergi almaya yeltendi. 100 bin TL üzeri limiti olan kredi kartlarından 750 TL vergi alacaklarını duyurdular. İktidar yediğimiz içtiğimiz her şeyden zaten vergi alıyor. Kazandığımız 3 kuruştan zaten vergi alıyor. Zaten yoksulun küçük üreticinin üzerine yıkılmış bir vergi sistemi var ama bununla da yetinmiyor elini yine cebimize uzatıyor ve borç olarak alınmış sayılan kredi kartındaki paranın limiti üzerinden bile para almaya çalışıyor. Bunu da çelik kubbe oluşturmak için de formüle etmekten hiç utanmıyorlar. Güvenlik adıyla toplumun işini aşını çaldılar. Bir avuç zenginin kasasını doldurdular. Hazine ve Maliye Bakanı, 'Savunma projelerine kaynak gerekiyor. '750 lira vergiyi çelik kubbe için alıyoruz' diye bir açıklama yaptı. Herkese tavsiyemiz, bu iktidar milli güvenlik deyince herkes elini cebine atsın ve baksın. Bu iktidarın hırsız eli senin cebinde mi değil mi? Bu gerçekten söylüyoruz şaka olsun diye söylemiyoruz. Çünkü onlar her milli güvenlik dediklerini ellerini cebimize uzatıyorlar. Yurttaşın yoksulun cebine uzatıyorlar. Daha yoksullaşmaya hep birlikte karşı çıkarak, 750 TL’nin kredi kartı limiti üzerinden kesilmesine karşı çıkarak bizler bunu şimdilik erteletmiş olduk. İktidar her 'milli güvenlik' dediğinde elini cebimize atıyor. Dertleri milli güvenlik değil 5'li çetesinin kasasını doldurmak.

ÇOCUKLARIN KATLEDİLDİĞİ ÜLKE: Kadınların çocukların katledildiği bir ülkeye dönüştük. Bu iktidar bu ülke için en büyük milli güvenlik sorunudur. Bugün bu kubbenin altında en büyük yaşam mücadelesini kadınlar veriyor. Silopi’de anneler dünyanın en temiz talebi olan barışı talep ettiler. Polis onları ablukaya aldı ve devlet şiddetinin en karanlık yüzüyle karşılaştılar. Şiddete maruz kaldılar. Beyaz tülbentleri ile barış talep eden anaların tülbentlerine bu iktidarın kolluk kuvveti aracılığıyla kan sıçratmıştır. Hayatlarımıza, haklarımıza daha çok sahip çıkma için daha çok örgütlenip yan yana duracağız. Biz kadınlar birlikte kazanacağız, başaracağız. Bu da bu ataerkil devlet anlayışına ders olsun.

SAĞLIK BAKANI'NA İSTİFA ÇAĞRISI:Yenidoğan bebek bile bu ülkede güvende değil. Bu bebek ölümlerinden hepsi sorumludur. Bakan, 2023 yılında başladığını söylüyoruz. Oysa biz 2022'de yenidoğan ünitelerinde yaşanan sorunları gündeme getirmiştik. Uyarımıza rağmen bebek katliamları durdurulmadı. Kapatılan hastanelerden birine de bebek dostu unvanı vermişler. Sağlık sistemini özelleştirdiler, kokuşturdular. Sağlık Bakanına sesleniyorum Bir gün bile o koltukta kalamazsın derhal istifa et.

BÜTÇEDE HER KADINA 38 KURUŞ DÜŞÜYOR: Bütçe bu iktidarın politik tercihleri çerçevesinde yapılıyor. Kadının güçlendirilmesi için 5,9 milyar TL ayrıldı. Her bir kadına günlük 38 kuruş düşüyor. İşte kadına verdikleri değer ayırdıkları para kadar. Bütçeyi delik deşik ettiğini söyledikleri deprem bölgesine bütçeden sadece 584 milyar TL ayrılmış. Güvenlikçi politikalara 1 milyar 608 milyar TL ayrıldı. 47 milyar dolar savaş harcamalarına gidiyor. Bakın bunların dili başka söylüyor, yaptıkları başka. Ekmek ve adalet için bütçe sloganıyla sadece TBMM'de değil, her yerde mücadele edeceğiz. Gelin ekmek ve adalet için bütçe diyelim, mücadelemizi alanlarda, meydanlarda yürütelim. Adaletli bir sistemi her beraber kuralım. Silah, şiddet yerine müzakerenin geçerli olduğu yıllarda Türkiye, 50 milyar TL güvenlikçi politikalara harcadı, şimdi oldu 50 milyar dolar. Yani 9 senede 35 kat artış oldu. Türkiye eğer güvenli bir sınıra sahip olmak istiyorsa silahların bırakılması, Kürt sorununu barışçıl, demokratik yöntemlerle çözmesidir. Barış en güvenli olandır. Kürt halkı tarihsel kardeşimizdir, Ortadoğu'nun kadim halkıdır. Bir halkın anadilinde konuşması o ülkeyi bölmez. Demir kubbeler çözüm yolu olmadı. İsrail, Lübnan, İran'a baktığımızda demir kubbenin kimseyi korumadığını gördük. Oysa barış korurdu. Gelin gök kubbeyi barışla örelim. Halklar, barış, kardeşlik kazansın.

DEM Parti Bakanlık önünde 'Yenidoğan Çetesi' açıklaması DEM Parti Bakanlık önünde 'Yenidoğan Çetesi' açıklaması

BAŞLANGIÇ OLACAKSA TECRİT KALDIRILMALDIR: AKP'nin dış politikası iflas etti. Ama bölgede barış demek için Kürt sorununun çözülmesi bizlerin elindedir. Kürt sorunun çözüm yolu, yöntemleri ve muhatapları bellidir. Ortadoğu ve Türkiye’de barışın muhatabı İmralı’da ağır tecrit altında bulunan sayın Abdullah Öcalan’dır. Kürt sorunun çözüm yeri meclistir. Parlamentoda ve siyasette muhatap DEM Parti’dir. Demokratik zeminde siyasi partiler ve demokrasi güçlerinin tamamıdır, toplumun bizatihi kendisidir. Geçmiş deneyimlerimizden çok iyi biliyoruz ki toplumsallaşamamış barış ile gerçek olarak bir barışı gerçekleştirememiş, sağlayamamış oluyoruz. Barış bilinci toplumun bütün hücrelerine yayılmalı ki, bütün toplum tarafından benimsenmelidir gerçek bir barış olsun. Bir başlangıç olacaksa tecrit derhal kaldırılmalıdır. Kürt sorunun çözümünde pusula demokratik müzakere ve onurlu barıştır. Çözümü kimseden dilenmiyoruz. Onurlu bir barış için üstünlük almaya hazırız.

BAHÇELİ'YE YANIT: Bakın bugün MHP Genel Başkanı grup konuşmasında sayın Abdullah Öcalan için tecrit kaldırılırsa konuşsun mahiyetinde bir konuşma gerçekleştirdi. Tecrit 44 aydır devam ediyor. Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması için yıllardır mücadele ediyoruz. Demokratik kamuoyu yıllardır 'Tecrit kaldırılsın’ diyor. Öcalan üzerindeki tecrit kesinlikle kaldırılmalıdır. Fiziki olarak gelsin konuşsun diyoruz. Geçen hafta, ne diyeceğini hep birlikte görelim dedik. Bu hafta da aynı sözü tekrarlıyoruz. Bırakın tecrit kalksın Sayın Öcalan çıkıp konuşsun ve ne konuştuğunu hep birlikte görelim. Vakit geçirilmeden acil bir biçimde bu konuda adım atılmalıdır. Biz DEM Parti olarak onurlu bir barış için, demokratik cumhuriyetin inşası için ağır bedeller ödeyerek bugünlere geldik. Bu günden sonra da hangi bedeller ödenmesi gerekiyorsa, DEM Parti olarak üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzun altını buradan bir kez daha çiziyorum.
 
GÜZEL GÜNLER YAKIN: Söz veriyoruz; bu ülkeye onurlu bir barış gelecek. Hep beraber gururla barış türkülerini söyleyeceğiz. Hep beraber dışarıda mavi gök kubbe altında kuşlar, ağaçlar barış türküleri eşliğinde dans edecek. O günler yakın ey güzel insanlık, o günler yakın ey güzel Anadolu, ey güzel Mezopotamya.

'KENDİ DİLİNDEN DUYMAMIZ GEREK'

Grup toplantısı çıkışında da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Hatimoğulları şöyle konuştu:

"Vakit geçmeden adım atılmalıdır. Kürt sorunun barışçıl yollarla çözümü için Öcalan'ın üzerindeki tecridin kalkması kendisinin çıkması gerekli mesajları verdik, bugün Bahçeli'nin ifade ettiğinin altını çizmiş olduk. Tecridin bir önce kalkması ve sayın Öcalan'ın ne konuşacaksa kendi dilinden duymamız gerektiğinin bir kez daha altını çizdik." 

Kaynak: Duvar