- Eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı ve eski HDP Urfa Milletvekili Osman Baydemir, Maraş merkezli depremlere ilişkin değerlendirmesinde "Faili meçhul kalma riski içeren bir toplu cinayetle de karşı karşıyayız şu anda" dedi. Baydemir, binaların yıkılması konusunda sadece müteahhitlerin sorumlu tutulmaması gerektiğini vurgulayarak, iktidara "Peki delili kim toplayacak? Delil toplandı, kim kimi yargılayacak? Allah aşkına, kim kimi yargılayacak? Hakim de o, savcı da o, parlamento da o, müteahhit de o" tepkisini gösterdi.
RELATED VİDEO
'HERKES YETKİSİ ORANINDA MESULDÜR'
Gazeteci Erdal Er'in YouTube yayınına katılan Baydemir, yıkılan binaları kimin yaptığının, hangi belediyeden ruhsatlandırıldığının, hangi beton santralinden betonun satın alındığını bilindiğini belirtirken, "Dolayısıyla aşağı yukarı deliller ortada. Deliller bir yere gitmiyor. Peki esas soru bu, silsile bu. Ankara'dan tutun müteahhite kadar, mimara kadar, mühendise kadar. Herkes yetkisi oranında mesuldur" diyerek şu soruları gündeme getirdi:
"Peki delili kim toplayacak? Delil toplandı, kim kimi yargılayacak? Allah aşkına, kim kimi yargılayacak? Hakim de o, savcı da o, parlamento da o, müteahhit de o. E hepsi o. Kim kimi yargılayacak? O açıdan ben açık söylüyorum, yüreğim kanayarak söylüyorum, bir faili meçhul kalma riski içeren bir toplu cinayetle de karşı karşıyayız şu anda.
'BİZ NEREDE HATA YAPTIK DİYE SORACAKLARI YERDE...'
Ve öyle görünüyor ki, hükümetin afet esnasındaki organizasyonuna, arama kurtarma faaliyetlerindeki organizasyonsuzluğuna, yer yer isteksizliğine ve şu andaki kimi politikalarına baktığımızda, bırakın bu yaraları sarmayı, cinayet mahalline gidip bir geçmişle yüzleşip, biz nerede hata yaptık bir daha böyle bir felaketi nasıl yaşamayız sorusunu sualini soracağı yerde, eleştirme ya da katkı sunma potansiyeli olan herkesi susturuyor."
'HÜKÜMET, SİVİL TOPLUMUN DENETİMİNİ ÖZELLEŞTİRDİ'
Baydemir, kendisinin 2004-2014 yılları arasında Diyarbakır belediye başkanlığı yaptığı dönemde imar planları hazırlama sürecine bütün sivil dinamikleri dahil ettiklerini anlattı. Baydemir, depremlerde Diyarbakır’da yıkılan binaların tamamının 2000 yılı öncesi dönemde yapıldığını, kendi dönemlerinde yapılan binaların ise yıkılmadığını anlattı. Baydemir, "Bu planlama safhasından sonra yapılan hiçbir yapı, içinde yaşayanı öldürmedi" derken, iktidarın Mimarlar Odası'nın ve belediyelerin inşaat denetimi yetkisini aldığını ve ticari firmalara verdiğini hatırlattı:
"Bugün bu depremin bu kadar ölümcül yıkıma maruz bırakmasının bir nedeni de, hükümetin mimarlar odasının, inşaat mühendisleri odasının, elektrik mühendisleri odasının, makine mühendisleri odasının, jeoloji mühendisleri odasının yetkilerini elinden alıp, o denetim yetkisini özelleştirmiş olmalarından kaynaklıdır."
'DİYARBAKIR'DA DENETİME KARŞI ÇIKANLAR İLÇE BELEDİYELERİNE SALDIRDI'
Hükümetin sivil toplumun denetim mekanizmasını özelleştirerek ortadan kaldırdığını vurgulayan Baydemir, kendi döneminde kaçak yapıyla mücadele etmeye çalışan ilçe belediyelerinin saldırıya maruz kaldığını da anlattı. Baydemir, söz konusu dönemde Diyarbakır'da tepkilere rağmen denetim yapan yetkililere teşekkür etti.
'MÜKELLEFİYET SİLSİLESİ ORTAYA ÇIKARILMALI'
Doğal afetler öncesinde hazırlık yapılması gerekliliğinin altını çizen Baydemir, "Doğa öncesi hazırlığı yapmakla kimler mükellef? Bir kere buna bakmamız lazım. Eğer mükellefiyet silsilesini ortaya çıkarabilirsek, benim kanaatim şudur, depremde yitirmiş olduğumuz bütün canlar aslında bir doğa olayının kurbanı değil, bana göre aynı zamanda bir cinayet kurbanıdırlar. Merkezi hükümetten tutun, o ilin belediye başkanına kadar, belediyesine, mimar mühendis odalarına, müteahhide kadar herkes yetkisi oranında mesuldür bu cinayetlerden" ifadelerini kullandı.
'KONUT TEMEL İNSAN HAKKIDIR, BU DA BİR YAŞAM HAKKI İHLALİDİR'
"Tek başına müteahhidi sorumlu tutmak cinayetin üstünü örtmektir" diyen Baydemir, "Aslında gelecek açısından bir kez daha böyle bir sorunla karşı karşıya kalmayı kabul etmek demektir. Silsile itibarıyla söylüyorum, bir kere, sahibini öldüren, içinde yaşayanı öldüren bir binanıın başına gitmek gerekiyor" diyerek şöyle devam etti:
"Cinayet mahalline gitmek gerekiyor. Çünkü o binanın yıkımına vesile olan etmenleri açığa çıkarmak lazım. Çünkü siz genelleme olarak her şeyin yüküme de bir odağa atarsanız, o da açıkçası sonuca gitmemizi önleyecektir. Dolayısıyla, bu bir yaşam hakkı ihlalidir. Konut çünkü bir temel insan hakkıdır ve o konutun içerisinde yaşayan insanlar masum insanlardır."
RUHSAT MEMURU, İNŞAATÇI, HÜKÜMET, BAKAN, İMAR AFFINA ONAY VERENLER...
Baydemir, "Dolayısıyla burada korkunç bir cinayet var aslında" diyerek "O binanın ruhsatını verenden, denetimini yapandan, projesini çizenden ve aynı zamanda imar affına uğratana kadar, - şüphesiz ki onun demiri, çimentosu, kalıbı, statiği, yani mimarı mühendisi izin veren belediyesinden tut, eğer kaçak bir yapıysa, o kaçak yapıya imar affı getiren hükümetine, ilgili bakanına ve itirazımıza rağmen parlamentoda onaylayan milletvekillerine kadar herkes bu cinayetin bir parçasında sorumludur. Belediye başkanı kim olursa olsun, ben de olursam olayım, sorumludur. Kimin varsa mesuliyeti, o mesuliyet sahibini bulmadır" dedi.
'BİZ OY KAYBETMEYİ GÖZE ALMASAYDIK YIKIM DAHA BÜYÜK OLACAKTI'
Kendi döneminde Diyarbakır'ın Kayapınar ilçesinde yaşanan gerilimi de hatırlatan Baydemir, " Eğer biz o gün, o 10 yıllık süre içerisinde Kayapınar bölgesinde rant çevrelerinin belediyeye silahla saldırmalarını göze almamış olsaydık, veya siyasi olarak oy kaybetmeyi göze almamış olsaydık, bugün Diyarbakır'daki tahribat çok daha büyük olacaktı. Çok ama çok daha büyük olacaktı" diye konuştu. Baydemir, depremle mücadele etmek istediğini söyleyen belediyelerin şehircilik politikalarını oy kaygısı gütmeden planlaması gerektiğini söyledi.
'BİZ ASLINDA BİRDEN FAZLA MEDENİYETİ YİTİRDİK'
Baydemir, depremlerdeki yıkımın ve can kaybının büyüklüğü hakkında "Biz aslında bir medeniyeti yitirdik. Biz aslında birden fazla medeniyeti yitirdik" ifadelerini kullanırken, "Bir bütün olarak tahribatın boyutuna baktığımızda, aslında Anadolu'da, Mezopotampa'da medeniyetleri ortadan kaldıran felaketlerden bir tanesiyle karşı karşıyayız" dedi.
BARZANİ YARDIM VAKFI'NA TEŞEKKÜR
Programda Maraş depreminde verdiği destekten ötürü Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Barzani Yardım Vakfı’na de teşekkür eden Baydemir, "Ben hem Rojava Yönetimi’ne hem Güney Kürdistan Hükümeti’ne hem Barzani Vakfı’na hem Heyva Kurdistana Sor’a içtenlikle teşekkür ediyorum. Hakikaten de bu organizasyonlar da Kürt halkını birbirine yakınlaştırıyor. Bu kardeşlerin kardeşlere destek elini uzatması da siyasi rekabeti birbirine yakınlaştırıyor. Siyasi soğumaların tabiri caizse hafiflemesini bir kez daha bir diyalog zemininin, kardeşlik hukukunun inşasına kapılar aralamış oluyor" dedi.