Gezi Davası'nda ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırılan iş insanı Osman Kavala karar sonrası yaptığı ilk açıklamada "Kararı duyunca mide bulantısına benzer bir şey hissettim" dedi.

"Ciddi bir göz karartma durumu söz konusu. Bu kararın Yargıtay’da bozulacağına inanıyorum. Ama seçimlerden önce kararın bozulacağına ihtimal vermiyorum" ifadelerini kullananan Kavala, Halktv.com.tr'den Şirin Payzın'ın sorularını yanıtladı.

Sorulara Silivri Cezaevi'nden avukatları aracılığıyla yazılı olarak yanıt veren Osman Kavala'nın açıklamaları şöyle:

'BU KADARINI BEKLEMİYORDUM'

Ağırlaştırılmış müebbet cezasını duyduğunuzda ilk tepkiniz ne oldu. Şimdi ne hissediyorsunuz?

"Her ne kadar yargılama sürecinin sonunda, hukuksuz tutukluluk süresini kapsayacak bir ceza verilmesini bekliyor idiysem de, bu kadarını beklemiyordum. Diğer arkadaşların da ağır cezalar alıp tutuklanmalarını beklemiyordum. Daha önceleri, tutukluluğumun devamı kararı verilen duruşmalardan sonra, adaletsizlik duygusu hissederdim. Pazartesi günü ise mide bulantısına benzer bir şeyler hissettim, sanırım kötülüğü, üzerinde örtü olmadan görmüş olmaktan.

Avukatlarınız “Osman Kavala’ya soru bile sormadı hâkimler” dediler. Sorulsaydı mahkemede ne diyecektiniz?

Mahkeme, mahkeme olma işlevini yerine getirmedi. Ne tanıklar dinlendi ne deliller tartışıldı ne de suçlananlara soru yöneltildi. Avukatlarımın “soru bile sorulmadı” demeleri bu duruma dikkat çekmek içindi. İlk Gezi Davası'na 30. Ağır Ceza Mahkemesi bakmıştı, o heyet dosyalara hakimdi. 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin iddianamenin ekindeki evrakları, önceki davada yapılan savunmaları doğru dürüst incelemeden karar vermiş olduğu kanaatindeyim.

Hakimler heyetinde yer alan bir hâkim AKP üyesi, eşi de FETÖ itirafçısı çıktı. Ne diyeceksiniz?

Bir yargı mensubunun böyle bir duruma düşmesi acı verici. Ancak, itirafçılık meselesi olmasaydı da kısa süre önce aktif parti üyesi olan bir yargıcın, partisinin başkanının, liderinin taraf olduğu bir davada görev alması etik değil. Böyle birisinin suçlularla suç sayılan eylemler arasında bağın delillerle değil teorilerle kurulmaya çalışıldığı bir siyasi davada ağır cezalara imza atması tabloyu oldukça vahim hale getiriyor. Öğrendiğime göre heyet başkanı da Enis Berberoğlu ile ilgili AYM kararını yerine getirmeyen heyette bulunuyormuş.

'SERBEST KALIRSAM BU KURGU ZAYIFLAMIŞ OLUR'

Serbest kalırsanız ne olacak ki iktidar bu kadar çekiniyor?

Savunmamda da belirtmiştim, içinde benim ve Soros’un bulunduğu bir kalkışma kurgusu Gezi protestolarını kriminalize etmeye, protestolara katılanların iradelerini itibarsızlaştırmaya yarıyor. Gezi protestolarının dış güçlerce organize edildiği, finanse edildiği iddiasına dayanak olacak hiçbir delil yok, olmadığı için de benim perde arkası organizatörü olarak tanıtılmam, ilan edilmem aleyhimde delil varmış gibi cezaevinde tutulmam, suçlu olduğum algısı yaratmak için kullanılıyor. Serbest kalırsam bu kurgu zayıflamış olur.

Size ve diğer 7 isme verilen ceza seçim öncesi muhalefeti sindirme mi? Yoksa topluma bir mesaj mı? Seçim hesabı mı?

Tutuklanmam ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmamın, sivil toplum kuruluşlarına yönelik, iktidarı rahatsız edecek faaliyetlere kalkışmamaları yönünde bir mesaj olduğu açık. Bunun yanı sıra dış düşman odaklı bir ideolojik-siyasi söylemin kurulmasına ve kullanılmasına da hizmet ettiğini düşünüyorum. Sanırım seçim sürecinde, seçmen desteğini konsolide etmek için, asayiş vurgulu politikalar dış düşman odaklı bu söylemle bütünleştirilecek. Yani, olay sadece geçmişte olanlarla ilgili bir intikam alma meselesi değil, önümüzdeki siyasi süreçle de yakından alakalı.

'TEPKİLER TATMİN EDİCİ'

Muhalefetin özellikle 6’lı masanın yaklaşımından tatmin oldunuz mu?

Bazı partiler oldukça yüksek sesle, bazıları daha alçak perdeden tepkilerini ifade ettiler. Yekun olarak bu tepkilerin tatmin edici olduklarını düşünüyorum.

Davanın delilleri yetersizdi yine de ceza verildi. Muhalefetin 6’lı masasının birleşeni olan Babacan ve Davutoğlu o dönem iktidarın içindeydiler. Bugün konuşurlarsa çok şey değişir der misiniz?

Fırat Sarı'nın Savunması: "Bu Sistemi Ben Kurmadım, Ama Çalıştırdım" Fırat Sarı'nın Savunması: "Bu Sistemi Ben Kurmadım, Ama Çalıştırdım"

Sayın Davutoğlu ve Sayın Babacan’ın, daha erken bir tarihte, iddianamedeki komplo teorileri ve yargı sürecindeki hukuksuzluklar ile ilgili konuşmaları, kamuoyunda davanın daha iyi anlaşılmasına katkı sağlardı. Sayın Mustafa Yeneroğlu bunu yaptı. Liderler, yargıyı etkilemeye çalışıyorlar ya da Sorosçu'yu destekliyorlar türü bir suçlamaya maruz kalmaktan çekinmiş olabilirler. Söyleyecekleri davanın seyrini etkiler miydi, pek sanmıyorum. Cumhurbaşkanının doğrudan taraf olduğu, suçlu olduğuma dair demeçler verdiği, böyle bir ekiple yürütülen bu dava, hukuk kurallarına göre işlemiyor, gerçekleri ortaya çıkarmak gibi bir amacı da yok. Zaten gerçeklere değil, komplo teorilerine dayanıyor. Sayın Kılıçdaroğlu Nazi mahkemesi benzetmesi yapmış. Gerçekten de yargı sürecindeki bazı uygulamalar Nazi dönemi ceza hukukunu akla getirir nitelikte. Bu nedenle Ahmet Şık’ın, duruşmaya kitlesel katılım olsa bu karar verilemezdi düşüncesine de çok katılmıyorum. Ciddi bir göz karartma durumu söz konusu.

AB’ye ya da ABD yönetimine karşı pazarlık unsuru yapıldığınızı düşünüyor musunuz?

4,5 yıldır tutuklu kalmam sanırım bu teoriyi geçersiz hale getirdi. Baştan itibaren de çok mantıklı değildi. Yurttaşlarının can güvenliğini ve özgür yaşama haklarını korumak, hukuk devletinin yükümlülüğüdür. Bir hükümet, adil yargılanma olmadığı değerlendirmesini yaptığı bir ülkede tutuklanmış olan yurttaşını kurtarmak için o ülkenin hükümetiyle pazarlığa girişebilir. Rehineleri kurtarmak için illegal gruplarla görüşme yapılması gibi. Ben Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olduğum için, ABD, AB veya başka ülkeler, benim serbest bırakılmamı talep ederler, ancak pazarlığa girişmezler.

'BU KARAR İKTİDAR TARAFINDAN KULLANILMAK İSTENECEK'

Ne zaman serbest kalacağınızı düşünüyorsunuz, umudunuzu koruyor musunuz?

Bu kararın Yargıtay’da bozulacağına inanıyorum. Ama seçimlerden önce kararın bozulacağına ihtimal vermiyorum. Zira bu kurgu ve karar önümüzdeki süreçte iktidar tarafından kullanılmak istenecek kanaatindeyim. Seçimlerden sonra bir iktidar değişikliği olması ve yeni iktidarın, 6 partinin mutabakat metninde vurgulandığı gibi, evrensel normlara göre çalışan bağımsız bir yargının tesisine öncelik vermesi halinde, sadece Gezi Davası'nda mahkûm olanlar değil hukuksuz olarak tutuklanan, hüküm giymiş olan bütün yurttaşlarımızın özgürlüklerine kavuşmalarının da yolu açılabilir. Bu kararın, yargının içine düştüğü durumun vahametinin, bunun tüm yurttaşlar için yarattığı tehlikenin olanca açıklığıyla anlaşılmasına katkı yaptığını düşünüyorum. Bu bağlamda sözlerimizin daha dinlenebilir olduğunu düşünüyorum. Bağımsız, evrensel hukuk normlarına göre çalışan yargının demokrasinin temel şartı olduğunu daha etkili biçimde anlatabileceğimize inanıyorum."