Mevcut kayyumlardan geri adım atmalarını bekliyorum," ifadelerini kullandı. Ayrıca, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik çağrıları hakkında da açıklamalarda bulunan Özel, Bahçeli’nin sözlerinin ne anlama geldiğine dair yorumda bulundu.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara'da bir grup gazetecinin sorularını yanıtladı.
İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerine kayyum atanacağına yönelik iddialara yanıt veren Özgür Özel, "Ben böyle bir şeye kalkışacaklarını düşünmüyorum. Mevcut olanlardan geri adım atmalarını bekliyorum" dedi.
Özel, bir önceki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile aralarının açıldığına yönelik iddialar hakkında ise, "Son süreçlerde Kemal Bey bir başka çizgi benimsedi ve o bizi eleştiriyor'' şeklinde konuştu.
"NORMALLEŞMENİN İSİM BABASI BENİM"
Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
"Sosyal medya üzerinden olur olmaz eleştiriler, iddialar olduğu için algıyla olgu yer değiştirmiş durumda. Normalleşmenin isim babası benim. Aslında o sürece Sayın Erdoğan da bir isim takmaya çalışıyor 'yumuşama' diye ama toplumsal kabul normalleşmede karşılık buldu ve Erdoğan artık yumuşama demeyi bıraktı. Arada da bahsederse normalleşme diye bahsediyor. Şimdi esas mesele şu; 31 Mart akşamı CHP, 47 yıl sonra birinci parti olunca ben dedim ki artık bana düşer. Ülkenin birinci partisiyle ikinci partisi ya da ana muhalefet partisiyle yürütmenin başındaki bir kişi el sıkışır. Arada bir ihtiyaç görürse görüşür. Ben hangi sözü eksik söylemişim? Hangi adımı geri atmışım? Bu iktidarı yaptıklarının hangisinin karşısında geri çekilmişiz? Öyle bir şey yok.
'ERDOĞAN’IN ELİNİ SIKMAYA DEVAM EDECEĞİM'
Normalleşme lafına sosyal medyada, orada, burada çeşitli anlamlar yüklüyorlar. Yalan dolan. İstismar ediyorlar. Eksik yaptığım bir tek şey var. Ben Erdoğan’a ya da Sayın Bahçeli’ye hakaret, iftira ya da sokak kavgasında söylenmeyecek sözleri söyleyip; bu milletin siyaset kurumuna güvenini sarsacak, siyasetin itibarınızı edilecek işler yapmaktan kaçıyorum. Bunu oldum olası doğru bulmam zaten. O yüzden normalleşme bitti mi meselesine bitmedi, devam ediyor diyorum. Ben bütün liderlerin elini sıkıyorum. Erdoğan’ın elini sıkmaya devam edeceğim mesela. Gelecek bayramda yine Erdoğan’ı ararım, burada bir sorun yok. Ama normalleşmeyi şöyle pazarlamaya veya nitelendirmeye çalışıyorlar sanki bir koalisyon arayışı, birlikte koalisyon kurmak, birlikte ittifak yapmak, birlikte Anayasa değiştirmek... Bunların hiçbirisi yok."
"10 YIL ÖNCE FETHULLAH GÜLEN'LE TEMAS KURMAYAN NEREDEYSE HİÇBİR AKP’Lİ YOKTU"
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açtığı hakaret davasına ilişkin de konuşan Özel, şunları söyledi:
"Elinizi vicdanınıza koyun. Açın bir şikayet dilekçesine bakın hakaret ve iftira dediği ne var? İçinde hakaret yok. Ben demişim ki 'Sayın Erdoğan’ın ortaya koyduğu yaklaşımla bakarsak 10 yıl geriye gidip; 10 yıl önce terör örgütü üyesiyle konuşmak, irtibat kurmak suçsa AKP’de bir tane suçsuz kalmaz, hepsi FETÖ’den içeri girer'. Çünkü 10 yıl önce Fethullah Gülen cemaatiyle temas kurmayan neredeyse hiçbir AKP’li yoktu. Bütün davetlere, organizasyonlara, olimpiyatlara birlikte gidiyorlardı. Övüyorlardı. Bunu hakaret kabul ediyor. Bir gün önce sen bize söylüyorsun yani bu hakaret değil ki. Sen benim belediye başkanımı bundan görev alıyorsun. Benim hakaretten kastım gerçekten Anayasa Mahkemesi kararlarında hakaret kabul edilen sözler."
29 Ekim resepsiyonun Çankaya Köşkü'nde yapılması için Cumhurbaşkanını çağrı yapan Özel, bu çağrıyı yapmasının nedenini şöyle açıkladı:
"Siyaset normal seyrinde devam etseydi başka şeyler olabilirdi. Ama büyük bir hamle yaptılar. Dediler ki 'Abdullah Öcalan’ı çağırın. Abdullah Öcalan’ı çıkaracağız. Meclis’e gelecek konuşacak'. Ben de o sırada dedim ki ilk önce Abdullah Öcalan’ın çıkartılmasına, Meclis’e gelmesine itirazım var. Ama dedim ki bir el sıkışma vardı. Devlet Bahçeli gitti. Abdullah Öcalan mevzundan önceydi bu. Ben dedim ki madem el sıkışıldı... Sıkışılması doğrudur. Çok da bir sürü de siyasi risk aldım yani. Devlet Bahçeli'nin bu manevralarını olumlama gibi anlaşılıyor. Dedim ki 'bu el sıkışma doğrudur.' Zaten normalleşme de budur. Bu eller sıkılmalıdır, havada bırakılmamalıdır. Erdoğan’a da düşen Çankaya Köşkü’nde bir Cumhuriyet resepsiyonu ya da tebrikat töreni yapması ve hepimizin oraya gelmesidir. 'Bu tarihi fırsatı kaçırmayalım' dedim. Erdoğan bunu reddettikten sonra benim 29 Ekim törenine Saray’a gitmem doğru olmazdı. 10 Kasım'da Çankaya’da bakanlar kurulu yapıyor. Demek ki bizim bu çağrımızın bir karşılığı var veya o çağrımıza karşılık bizim dediğimizi yapmıyor ama kendi Çankaya Köşkü'ne dair bir şey yapıyor.''
"'MECLİS'TE BİZİM BU AYAĞA KALKMAMA İŞİ DOĞRU DEĞİL' DEDİM"
Bu normalleşmenin insani yönden olduğunu ancak icraat kısmında mücadele edeceklerini vurgulayan Özel, halk tarafından da bunun olumlu karşılandığını yineledi. Seçim döneminde vatandaşların kahvehaneyi boşaltarak kendisine 'ya ben seni ne dinleyeceğim? Sen benim seçtiğim adamı dinliyor musun' dediğini aktaran Özel, Meclis açılışında Cumhurbaşkanı kürsüye çıktığında ayağa kalkma tartışmasına ise şu yanıtı verdi:
"Ben o gün bunu yaşadıktan sonra geldim ve MYK’da dedim ki, 'bizim bu ayağa kalkmama işi doğru değil'. Millet seçtiğime saygısızlık diye bakıyor. Kimse şey diye bakmıyor. Efendim işte 'tarafsız Cumhurbaşkanı öyle karşıladık böyle uğurladık falan anlatamıyoruz' dedim. Bu ayağa kalkma meselesinde daha önce ilk ölçümde toplumda CHP'lilerin 62’si doğru 38’i yanlış diyordu. Toplumun yüzde 70’i doğru diyordu.''
"SON SÜREÇLERDE KEMAL BEY BİR BAŞKA ÇİZGİ BENİMSEDİ"
Gazetecilerin "Kemal Kılıçdaroğlu ile aranıza mesafe mi koydunuz? Artık pek anmıyorsunuz" sorusuna ise Özel, şu yanıtı verdi:
"Şimdi eski süreçlerde Kemal Bey'le kurduğumuz ilişki önceki genel başkanımıza vefamızı, iyi niyetimizi, kendisinin iyi olmasına ilişkin temennimizi söylediğimiz bir ilişkiden başka bir şey değildi. Son süreçlerde Kemal Bey bir başka çizgi benimsedi ve o bizi eleştiriyor. Ben de her yerde şunu söylüyorum; 'mevcut genel önceki genel başkanın mevcut genel başkanı koruma kollama ve ona onu sakınma görevi yok. Ama mevcut genel başkan, önceki genel başkanları sakınma görevi var ve ona karşı saygıda kusur etmeme görevi var.' Ben o saygıda kusur etmemeye çalışıyorum o yüzden.''
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Öcalan çıkışından Erdoğan'ın bilgisi olup olmadığının sorulması üzerine Özel, şu ifadeleri kullandı:
"Ben bir partinin genel başkanı olduğum için başka partilerin genel başkanlarının pozisyonlarıyla ilgili hani varsayımsal ve böyle tahmine dayanan 'bence şöyledir' gibi sözler söyleme imkanım yok. Öyle bir konfor olanım yok bunu yorumcular, gazeteciler, önceki dönem siyasetçiler falan yapar da benim demem doğru bir şey olmaz. Şöyle cevap verebilirim her iki ihtimalde de bir kötü yönetim söz konusu. Yani birbiriyle uyumsuz bir şekilde birbirlerine hatta dendiği gibi işte aslında destek verir gibi yapıp meydan okuyorlar. Destek verir gibi yapıp işte rest çekiyorlar. Bu kötü bir yönetim ve Türkiye'ye hiç faydası yok."
"DEVLET BAHÇELİ'NİN, MHP'NİN VE AKP'NİN MİLLİYETÇİLİĞİNİN MASKESİ DÜŞMÜŞTÜR"
Özgür Özel, Bahçeli'nin Öcalan'ın cezaevinden çıkabilmesinin önününü açabelecek 'umut hakkı' önerisine ilişkin de şunları söyledi:
"Umut hakkı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) bir başka ülkedeki bir başka sanık hakkında verdiği bir karar. Biliyorsunuz AİHM kararları bir istikrar içeriyor ama bir başvuru olmaksızın başka ülkedeki benzer durumları uygulanamıyor. Yani dosya bazında bakılıyor bunlara. O yüzden de aslında Sayın Bahçeli'nin kurduğu denklemde bir kere o kürsüye çıkması için affa uğraması lazım. 'Konuştuğu şey hoşumuza giderse umut hakkından da yararlansın' diyor. Bunun bir hukuki karşılığı yok. Kemal Bey'le birlikte o zamanki HDP grubuna gitmiştik. 'Terör örgütünden destek istediler' dendi. Sivil bir otobüsün üstüne çıkıyorsun, 'DEM ile aynı otobüsün üstünde buluştular' gibi şeyler söylüyorlar. Buna yeltenen, adamlar sırf Erdoğan'a bir kez daha seçilme hakkını sağlamak için Abdullah Öcalan'ı serbest bırakmaya niyetliler. Bu mu şimdi MHP'nin milliyetçiliği? Hani çok serttiler, çok katıydılar. Ben sırf 'yahu kardeşim bu üst bölgesinde bu çocuklar niye ölüyor? Ben imza atmadan önce gelin, bunu anlatın' dedim diye Manisa'da şehit cenazesinde bir sürü insanı bana saldırtmışlardı. Sonradan o camide 800 kişiyle bayramlaştık ilk bayramda. Devlet Bahçeli'nin, MHP'nin ve AKP'nin milliyetçiliğinin maskesi düşmüştür. Takke düşmüştür, kel görünmüştür."
Partinin genel başkanı olmasından bu yana sadece eylül ayında kurultay gündemi nedeniyle içe dönüldüğü için partinin oy kaybettiğini belirten Özel sözlerini şeyle sürdürdü
"Parti içe döndükçe oy düşüyor. Şimdi ben 'hodri meydan bir kurultay yapalım' desem iki ay da onunla meşgul olacağız. Bin 200’e karşı karşı 50 oyla kurultayı kazanacağım. Özgür Özel güçlü lider olacak ama partinin oyları içe döndüğümüz için yine düşecek. Bunu mu istiyorlar? Partinin oyunu düşünmek pahasına kimse benden kurultay dilenmesin. Gücü olan gitsin kurultaya. En iyi kurultayda bile parti içe döndü diye güç kaybediyoruz. Benim işim Erdoğan'ı erken seçime zorlamak, birilerinin işi beni kurultaya zorlamak ama gücü yok benden istiyor. Benden rica ediyor. Senin gücün yok, kuvvetin yok, kudretin yok. Geçmişte ezdiğin örgüt karşına geçmiş, yanında değil. Sen dönmüşsün benden kurultay talep ediyorsun. Bunun karşında ne olacak? Parti yine kendini tartıştıracak, Erdoğan nefes alacak. Gücü olan buyursun, kendisi çıksın, benden talep etmesin.
"BU İNSANLARA 'BENİM EVLADIM BOŞA MI ÖLDÜ' DEDİRTEMEZSİNİZ"
Bu süreci bizim açımızdan olmazsa olmazı şehit aileleri derken şunu söylüyoruz. İnsanlar biriketsiz, sıvasız evlerinden evlatlarını davulla, zurnayla, elinde kınayla yolladılar. Kırmızı al bayrakla geri gel. Bu insanlara 'benim evladım boşa mı öldü' dedirtemezsiniz. Bir meseleyi adım adım, bazı demokratik adımlar atılıp da karşılığında bir silah bırakma olacaksa buna şehit aileleri de 'biz yandık başkası yanmasın' rızası olabiliyorsa işte toplumsal mutabakat burada olur. Ben o yüzden çok önemli görüyorum. Çünkü öyle dört kişi ölmedi bu meselede. Dört kişi bile büyük çok sayıdır. Bu meselede hayatını kaybedenlerin annelerinin evlatlarının eşlerinin mütabakatı çok önemli."
Özel, "Bir lider olarak kendisini nasıl tanımladığı" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Ben olduğum gibiyim. Şöyle bir gerçek var; ben buraya kadar böyle geldim yani. Ben grup başkan vekiliyken de böyleydim. Farklı farklı şehirlerde 249 aday tanıttım. Meclisin en çok gezen, ile ilçeye giden grup başkanvekiliydim. Emeğimle ve bu enerjik halimle buraya geldim. Şimdi lider oldum diye yavaşlayacak, duracak, konuşmayacak halim yok. Bazen zararını görüyoruz. Çünkü ağzınızdan çıkan her kelimeyi istismar ediyorlar. Buna da alışacaklar. Çünkü bir süredir bu iş şuna dönüştü. Bu yapılan çarpıtmaların bir işe yaramadığı ortada. Geldiğim her noktaya olduğum gibi geldim. Görüşleri açık bir insanım. O yüzden hiç kendimi değiştirmeye niyetim yok. Trump gibi birisi öngörülemezlikle bir noktaya geliyorsa Özgür Özel gibi bir genel başkan da açık sözlülükle, çok hareketli olarak bir noktaya gelmeyecek diye bir şey yok. Trump’tan bir başarı hikayesi çıkıyorsa bizim samimiyetimizden de bir başarı hikayesi çıkar. Bir başarıyı nasıl elde ettiysen öyle sürdürmek gerekir."
"ANKARA VE İSTANBUL'A KAYYUM ATAMAYA KALKIŞACAKLARINI DÜŞÜNMÜYORUM"
Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerine kayyum atanacağına dair iddialar için de konuşan Özgür Özel, şu değerlendirmeyi yaptı.
"Ben böyle bir şeye kalkışacaklarını düşünmüyorum. Mevcut olanlardan geri adım atmalarını bekliyorum. Sayın Mansur Yavaş’a karşı son günlerde Melih Gökçek ve onun FETÖ’cü hesaplarından bir saldırı var. Sürekli imalar var. Sayın Başkanımıza da bir takım MİT’in içindeki bazı kişilere bazı talimatların gittiğine ilişkin bir hazırlık yapılmasına ilişkin bilgiler ulaşmış. Basın mensuplarına da ulaşmış bu bilgiler. Ben de sorulan bir soru üzerine MİT Başkanı’na yönelttim. MİT Başkanı’ndan bir cevap bekliyoruz. Konunun takipçisi olacağız. Bir randevu talebim olmayacak. Saraydan birileri MİT’in içindeki birilerine 'biraz araştırın, ABB’yi bu işe karıştırın' demiş. Öyle duyduk. O kadar, daha fazlası yok. Biz de 'bu konuyu netleştirin' diyoruz.
Bu iddianın 17 Mayıs’ta Gülşen, 18 Mayıs’ta Murat Boz, 19 Mayıs’ta Mor ve Ötesi, ayrıca 7 gün boyunca o devasa sahnenin yükselmesinin, AOÇ’de etkinliklerde aktif olduğunu, yüzbinlerce kişiye hizmet eden o devasa dijital sahnelerin, ekranların 71 milyon liranın toplamı olduğunu ifade etmiştim. Başkanımız sanatçılara ödenen paranın bahsedilen paranın onda birinin altında olduğunu söylemişti. AK Parti’li belediyelerin bahsedilen bedeli bundan 3- 4 yıl önce kullandığını gördük. Kocaeli Belediyesi geçen yıl 198 milyon ödediğini ve kendisinden fazla ödeyen 30 AK Parti’li belediyenin örneklerini verdi. Sayın Mansur Başkanın bu açıklamalarına ikna olmakla birlikte, gelecek yıla dönük olarak SODEM üzerinden bütün belediye başkanlarımıza, özellikle yaz sezonunda hangi sanatçıyı, hangi şartlarda ve ücretle misafir ettiklerini sorduk. Sahne kurum şirketleriyle yapılacak görüşmelerle hedefimiz CHP’li 417 belediyenin kaç kişilik konseri ne kadar verildiğini ve bunun bize tek bir fiyat olarak önerilmesini, bunların genel merkez koordinasyonunda kamu kaynakları en makul şekilde kullanılması iradesini koyduk. Birkaç ay içinde bunları çalışıp 2025’te bir eşgüdüm ve standardizasyon getirme konusunda CHP olarak kararlıyız. Bütün renkler kirlenirken birinciliği beyaza verirler. AK Parti grisiyle yarışacak halimiz yok. Biz beyazlığımızı korumaya devam edelim."
"AK PARTİ’YE BU İŞE YELTENMEMESİNİ TAVSİYE EDERİM"
"İmamoğlu davası ve siyasi yasak iddiası yakın mı" sorusunu Özel, "Bunun yakınlaştığına ilişkin bir havanın teyidi, sinsi planların önünü açar. O yüzden bunu ihtimal dahilinde görmeyim. Bu meseleyle ilgili net bir yerde duruyoruz. AK Parti’ye bu işe yeltenmemesini tavsiye ederim. Bunun bir hukuki değil, siyasi karar olduğunu herkes bilir. Bunu 2019’da yaptıklarında millet ağır bir bedel ödetti. Bir şiirden dolayı yasaklı duruma düşüp, bu mağduriyetle iktidara geldiğini gören Erdoğan’ın herhalde benzer bir durumu Cumhurbaşkanlığı adayında olası ve en kuvvetli rakiplerinden birine yaşatmayı istemesi akılla bağdaşır değil. O yüzden akıllarını başlarına alsınlar. Böyle bir şeye kalkıştıklarında Türkiye’nin ne kredi notu ne itibarı kalır. Böyle bir kötülüğü ben İstanbul’a Türkiye’ye yapmasınlar diyorum" diye yanıtladı.
"ŞEYH SAİD KONUSUNDA NASIL SESSİZ KALABİLİRİM?"
Mardin Büyükşehir Belediyesi'ne kayyım atanmasının ardından DEM Parti otobüsünde konuşma yapmasına ilişkin tepkilere ise Özel, "Biz aynı anda otobüse çıkmadık. Hatta Mardin’e gittiğimde Ahmet Türk, 'Biz konuşmaları yaptık, otobüs sizin' dedi. 'Otobüs sivildir' dedi. Ben de 'Sana desteğe geldim, sen niye çıkmıyorsun' dedim. Kollarına girip, birlikte çıktım ama otobüsün üzerinde genel başkanlar yoktu" dedi.
Özgür Özel, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'ın Şeyh Said hakkındaki sözlerini ise şu şekilde değerlendirdi:
"Duymadım, duysaydım da otobüs üzerinden cevap vermezdim. Çünkü o otobüs Ahmet Türk’le ve Mardin halkıyla dayanışma otobüsü. Tuncer Bakırhan’a had bildirme otobüsü değil. Ama Tuncer Bey orada yanlış yapmış. O otobüs cumhuriyetle hesaplaşma otobüsü de değil. Bu yüzden benim Tuncer Bakırhan’ın kullandığı cümlelerle mütabakatım yok, itirazım var. Ama bunu da daha önce Meclis’te tartışmalarda ifade ettim. Şeyh Said konusunda nasıl sessiz kalabilirim? Terörle, cumhuriyetle, isyanlarla ilgili düşüncelerim belli. Buna cevap vermek yerine dokunulmazlık kaldırmak gibi meseleyi yine hak ihlaline dönüştüren aklın yarattığı sorun var ortada."