Tuğluk’un avukatları Reyhan Yalçındağ Baydemir ve Serdar Çelebi’nin 13 Eylül’de yaptığı başvuru üzerine TTB; nöroloji, adli tıp ve psikiyatri uzmanlarının içinde yer aldığı bir bilirkişi heyeti oluşturdu.

Bianet’in haberine göre bilirkişi heyeti, Seka Devlet Hastanesi, Kocaeli Üniversitesi Adli Tıp Kurumu, İstanbul Üniversitesi Nöroloji Ana Bilim Dalı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun hazırladıkları raporları ve Tuğluk'la aynı koğuşta kalan Gültan Kışanak ile avukatlarının gözlemlerini içeren yazıları inceledi.

DEM Parti: Ülkede Her Beş Çocuktan Biri Aç, Her Dört Çocuktan Biri Okula Aç Gidiyor DEM Parti: Ülkede Her Beş Çocuktan Biri Aç, Her Dört Çocuktan Biri Okula Aç Gidiyor

"Tedavisi cezaevinde yapılamaz"

Uzmanlar, incelemelerinin sonucunda, Tuğluk'un tedavisinin "cezaevi koşullarında sağlanamayacağını, kişinin muhakkak üçüncü basamak bir sağlık kuruluşunda takibinin yapılması gerektiğini ve ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceği"ni belirttiler.

Tuğluk'un "orta evrede demans" olduğu, "bilişsel bozuklukların yanı sıra hastalığın parçası olan depresif belirtilerin de bulunduğu” ifade edildi. Raporda, "muayene kayıtlarının kronolojik incelemesinde bilişsel ve kognitif yetilerde hızla ilerleyici tarzda bir yıkım olduğu" vurgulandı.

Bilirkişi raporunda şu ifadeler yer aldı:

"Kişide mevcut olan klinik tablonun anne kaybı gibi ağır bir emosyonel stres ile tetiklendiği ve cezaevi gibi moral, sosyal ve uygun tıbbi destekten yoksun ortamların klinik tabloyu daha da kötüleştirdiği, uygun şartlarda ve profesyonel bakım yapılamayan koşullarda hastalığın hızlı seyretmesinin beklenir bir durum olduğu, hapishanede kalıyor olmasının demans sürecini hızlandırıp sağlık durumunun daha da kötüye gitmesine neden olacağı, ayrıca depresif duygu durumun tedavi ve takibinin yapılmamasının seyri daha da kötüleştireceği…

"Aysel Tuğluk’ta var olan demans tablosunun nadiren tedavi edilebilir nedenlerinin olduğu, bu tedavi edilebilir nedenlerin ise hızla tanısının konmadığı ve zamanında tedavi edilmemesi durumunda ağır sekelli, geri dönüşsüz veya ölümcül olabildiği, demans tablosunun tedavisinin mümkün olmadığı durumlarda ise kronik bir hastalık olduğu ve hızla ilerleyerek kişinin günlük hayatında daha fazla yakınlarına bağımlı hale gelen bir seyir gösterdiği, bu nedenle cezaevi koşullarında sağlanacak tıbbi destek ve bakımın yeterli olamayacağı, kişinin muhakkak üçüncü basamak bir sağlık kuruluşunda takibinin yapılması gerektiği, ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceği kanaatini bildirir uzman hekim heyetinin bilimsel görüşüdür.”