Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve beraberindeki heyet, “Ekmek ve Adalet Buluşmaları” kapsamında Adana'daki günlük temaslarının sonucunu İnşaat Mühendisleri Odası'nda (İMO) yaptıkları emekliler buluşması ile noktaladı. Hatimoğulları buluşmada emeklilerin sorunlarını dinledi.
‘EMEKLİNİN ADİ YOKSULLUK OLMUŞ’
İlk olarak DEM Parti Mêrdîn Milletvekili Kamuran Tanhan söz alarak, AKP'nin iktidara geldiği süreçte ilk olarak emeklilere saldırıp, haklarını ellerinden aldığını dile getirdi. Tarhan, emeklilerin hakları ve insanca yaşam için bir araya gelip ortak mücadeleyi yükseltmesi gerektiğini belirtti.
Buluşmada söz alan emekliler de aldıkları maaşla geçinemediklerini belirterek, insanca bir yaşam talep etti. İktidarın 2024 yılını emekli yılı ilan edip, “Emeklileri öldürdüğünü” belirten emekliler, insanca bir yaşam ve hakları için mücadele vurgusu yaptı. Emeklilerden biri, “Emeklinin adı yoksulluk olmuş” diyerek durumlarını özetledi. Bir başka emekli de yaptığı konuşmada, “Bu ülkede temel sorun adalet sorunudur, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ cezaevinde olduğu sürece bize ekmek yok” dedi.
'MÜCADELEDE HEP BİRLİKTE OLACAĞIZ'
Emeklilerin sorunlarını dile getirmesi sonrası Hatimoğulları, söz aldı. Tüm kesimlerin hakları için alanlarda olup mücadele ettiklerini ifade eden Hatimoğulları, bu ülkede 16 milyon emeklinin olduğuna işaret ederek, "16 milyon emeklinin hakkını savunmak DEM Parti'nin de herkesin de boynunun borcudur. Şu bilinsin ki biz DEM Parti olarak emeklilerin hakkı için ne gerekiyorsa gerek parlamentoda gerekse de siz değerli arkadaşlarımızın alanlarda yürüttüğü mücadelede hep birlikte olacağız" dedi.
'BEDELİNİ BİZLER ÖDÜYORUZ'
Derinleşen ekonomik krize ve yoksulluğa değinen Hatimoğulları, "Sizlerin de bildiği üzere 2008’den beri dünya ağır bir ekonomik krizle karşı karşıya. Sermayenin yaşadığı derin krizin bedelini, biz Türkiye’de; açlar, yoksullar, işçiler, emekçiler ödüyoruz. Dünya ölçeğinde milyarlar bunun bedelini ödüyor. Bugün sermayenin içinde bulunduğu kriz için çıkış yolları olarak neyi arar? Daha çok kemer sıkma, daha çok İMF politikaları, geniş kitleler yani milyarlarca işsizin emekçinin, işçinin, dar gelirlinin daha fazla boğazına sarılarak daha fazla kemerini sık diyerek müdahale ediyorlar. Oysa şu bilinmelidir ki Türkiye’de dahil dünya ölçeğinde artık yoksulun, yurttaşın, insanların sıkacak kemeri kalmamıştır. İnsanlar artık dişini sıkıyor. İnsanlar artık öfkeli. Bugün alanları kitleler doldurmuyor olabilir, 89 bahar direnişleri gibi, Tekel direnişleri gibi bir dönemin tıpatıp aynısını yaşamıyor olabiliriz. Ama dişini sıkan yoksullar, emekçiler, o domates, çay üreticileri, fındık üreticileri, polonez işçileri, carforsa işçileri ve burada sayamadığım pek çok işçinin, Ankara’da madenciler grev hakkını, eylem hakkını kullandıklarını biliyoruz. Grev emekçinin işçinin hakkıdır. Ama bunu engelledi bu iktidar. Bu iktidar küresel sermayenin bütün ihtiyaçlarını karşılamak için Türkiye’de adımlar attı. Çeşitli yasal değişikliklere gitmiştir bu iktidar. Bugüne kadar işçilerin emekçilerin eylemleri ile kazandıkları hakları ipotek altına koymuştur. Bugün bu iktidar neyi yapıyor; sermayeyi koruyor. Bugün bu iktidar Şimşek programı ile İMF’siz İMF’yi Türkiye’de uyguluyor. Bugün bu iktidar 16 milyon emekliye 12 bin 500 TL’yi hak görüyor, yeterli görüyor" diye konuştu.
‘İKTİDAR YÖNETME EHLİYETİNİ KAYBETTİ’
EYT hakkını emeklilerin alınteriyle aldığını belirten Hatioğulları, bu hakkın kriminalize edilmesine tepki göstererek, “Bizler bu buluşmalarımızda şunlarla karşılaştık. Bu ülkede sermayeye uygun politikalar izleyen, uluslararası sermayenin Türkiye’de adeta görevlisi gibi çalışan AKP ki bu nedenle bu kadar iktidarda kaldı yarattığı dönüşümün tarım ve hayvancılıkta bizlere nasıl döndüğünü bir kez daha gözlemleme şansına sahip olduk. Tarımı bitirdiler, çiftçiyi tükettiler. Bugün çiftçiler, 'Biz artık üretemez bir hale geldik' diyor. Daha bu sabah Karagöçer'e gittik, Karataş’a gittik. Orada tarlalarda işçi ve üreticilerle bir araya geldik. Şunu söyledi oradaki üreticiden biri; 'Muhtemelen bizim son günümüz.’ Orada gerçekten yüzlerce dönümlük arazi hepsi biber tarlası. ‘Ama biberin satışı olmadığı için biz artık biberleri toplamayacağız. Çünkü işçiye verecek parayı dahi çıkaramaz bir hale geldi' diyorlar. Çoğu insan çocuğunun beslenme çantasına bir parça kek, ekmek bile koyamıyor. Bugün onların ortaya attığı askıda defter, askıda kalem. Biz bu iktidara bir kez daha sesleniyoruz. Sen askıdasın ey iktidar. 50 milyona yakın insanın açlık ve yoksulluk sınırında yaşadığı bir ülkede bu iktidar artık yönetme ehliyetini ve kabiliyetini kaybetmiştir, artık askıdadır. Onu o askıdan alıp sökeceğimiz günler yakındır."
'POLATLAR SERBEST AMA SİYASETÇİLER İÇERDE'
"Demirtaşlar, Yüksekdağlar içeride milyonlarca lirayı aklayan Polatlar serbest" diyen Hatimoğulları, verginin; yurttaş ve esnafın belini büktüğünü, esnafların her gün siftah yapmadan dükkanlarını kapatmak zorunda kaldığını belirterek, azdan az çoktan çok vergi alınmasını istedi. Hatimoğulları, iktidarın uyguladığı politikalarıyla Çukurova'yı kurutup, üretimi bitirdiğini, göç alan kentin; göç veren kent haline geldiğini vurguladı. Kıdem tazminatına dair konuşan Hatimoğulları, "Kıdem tazminatı hakkı için alanlarda hep birlikte direnmeliyiz" ifadelerini kullandı.
‘MUTLAKA BAŞARACAĞIZ’
Hatimoğulları son olarak şöyle konuştu: "Biz DEM Parti olarak bütün bu hakların merkezi hükümet ve yerel yönetimler nezdinde karşılanması için elimizden gelen bütün çabayı yürütmeye devam edeceğiz. Ücretsiz bir şekilde ulaşımın sağlanması, ki belli başlı kolaylıklar olsa da asla yeterli değil. Lokaller, kültür yaşam merkezleri lokanta yaşam bakım merkezleri ve tesisslerinin acilen kurulması gerekir. Bununla ilgili yerel yönetimlere tam anlamıyla yetki verilmeli fakat bunun finansmanı da merkezi hükümet tarafından ayrıca karşılanmalıdır. Belediyeler yapsın deyince bu yetmiş, elbette yerel yönetimlerin sorumluluğu var ama bunda merkezin hükümetin önemi çok büyüktür. 5510 sayılı yasa kesinlikle kaldırılmalıdır. Biz DEM Parti olarak yönetime geldiğimizde yapacağımız ilk iş bunu ortadan kaldırmaktır ve intibak düzenlemesini hayata geçirmek olacaktır. Emeklilerin sendikal örgütlenmesi. Bizleri ziyaret eden çok sayıda sendika var bizim o sendikaların tamamı meşrudur. Her ne kadar yasal olarak kuruluşları muhatabiyetleri kabul edilmiyor olsa da bizim nezdimizde halk nezdinde işçiler emekçiler nezdinde oldukça meşru ve hak olarak kurulan sendikaların tüzel kişiliğe kavuşturulması için de emeklilikte daha ciddi pozitif ayrımcılığa ihtiyaç var. Çünkü kadınlar o kadar çok çalışıyor ki, biz kadınlar sadece gittiğimiz fabrikalarda tarlalarda çalışmıyoruz. Biz kadınlar gözümüzü açtığımız ilk andan itibaren evde işe başlıyoruz. Fabrikada ve diğer alanlarda çalıştıktan sonra da ev işlerini yapıyoruz. Başaracağız, mutlaka başaracağız. Yeter ki örgütlenelim, yeter ki dayanışalım, yeter ki el ele verelim. Doğanın o güzel kokan kokularını hep birlikte teneffüs etmeyi başaralım."