AK Parti bir fikir ve kadro hareketi olarak başladığı siyasi hayatına lider partisi olarak devam etmektedir.

Bu bağlamda aşağıdan gelen önerilerin değer görmemesi  ve en önemlisi de partide entelektüel derinliği olan siyasetçilerin sayısının gittikçe azalması ya da tasfiye edilmesi irtifa kaybını kaçınılmaz kılıyor. Dolaysıyla değer katan ekipler yerine sadakat gösteren ve örgüt içinde iç çekişmeler, çatışmalar, yaratan ekipler muktedir konuma geliyor. Bu anlamda AK Parti nevrotik bir örgüte doğru dönüşme eğilimi göstermektedir. Tecrübeli, bilgi brikimi olan kişilere fırsat verilmemesi örgütsel adalet duygusunu zedeliyor.  Zira bu durum kurumsal hafızayı da zayıflatıyor, neticesi de ister istemez partinin performansına yansıyor. Yenilikçi düşüncelerin ortaya çıkamaması, yeni fikirlere yer verilmemesi siyasi sıkışmışlığa yol açıyor. Genel siyaset söylemi bir türlü kendini yenileyemiyor, parti içinde farklı yaklaşımlar açıkça tartışılamıyor. Bireysel haklar ve hukuk yerine beka, hamaset, ihanet vs. gibi kavramların  sürekli öne çıkarılıyor olması sadra şifa olmuyor. Yanlışları düzeltebilecek eleştirilerden sürekli kaçmak iyi netice vermiyor.

İlimiz özelinde bir değerlendirme yapacak olursak; AK Parti 2019 yılında %15.10, 2014 yılında %26.10, 2019 yılında %33.25 ve 2024 yılında %46.58 oy oranına ulaşmış durumda. HDP/DEM Partisi ise; 2009 yılında, %80.20, 2014 yılında %66.7, 2019 yılında 59.97, 2024 yılında 48.92 oy almıştır. Görüldüğü üzere AK Parti Hakkari’de oylarını her seçimde artırırken, DEM Parti’si sürekli bir düşüş trendi yaşamaktadır. Bu durum DEM Parti için endişe bulutlarının dolaşmaya başladığını gösterir.

Hakkari, çok enteresan bir kent. 1989 yılında Türkiye’de SHP belediyelerin çoğunluğunu kazanıp oylarını artırırken, Malatya, Bitlis ve Hakkari belediye başkanlıklarını ANAP kazanıyor. 2024 yılında CHP büyükşehirleri, il belediyelerinin önemli bir kısmını kazanırken oylarını da ciddi oranda artışmış olduğu halde, Hakkari ilinde AK Parti oy oranını artırmıştır. Bu veriler ışığında siyaset ve toplum bilimcilerinin bu kentin sosyolojisi üzerine çalışma yapmaları gerekir diye düşünüyorum. Bir arkadaşımın tabiriyle; bu bir göç sosyolojisi sonucudur! gibi görmek mi lazım? Ya da milliyetçilik irtifa mı kaybediyor?

Çürüme, yozlaşma, küflenme bir yerde başladı mı orada kalmaz. Küf hızla çoğalır, dağılır. Tepeden başlayan çürüme en alt kademelere kadar yayılır gider.

Peki devletin tüm imkânlarının seferber edildiği, belediye başkan adayının kendi imkânları ile yaptıkları, neden seçim kazandırmadı derseniz: Kentin temel sorunlarına çözüm üretecek projelerin açıklanmaması, seçimi kazanması halinde, hangi kadro ve ekiple çalışacağını kamuoyu ile paylaşmaması başat sebep olarak gösterilebilir. Belediye başkan adayının: Seçilmem durumunda belediyeden maaş almayacağım, makam aracına binmeyeceğim, misafirlerime ikram edeceğim çay parasını cebimden ödeyeceğim gibi klişe, klasik ve demode söylemlerin karşılık bulmasını beklemek çok saflık olurdu. Dahası bu bir siyaset tarzı değil, bir kasabalık zihniyetinin tezahürü olarak görmek lazım.   

Piyasadaki parayı, karşılığında bir üretim olmadan arttırırsanız paranın değeri düşer. Siyaset biliminde bir fikir üretmezseniz siyasi tıkanmıştık yaşarsınız. AK Parti ve adayının, yaşadığı da tam da budur aslında. Yeniyetme siyasetçiler toplumu doğru tahlil edemiyor. Siyasete ilişkin konuları siyasi kavramlarla konuşmayıp geleneksel dille boğarsanız neticesi böyle olur.   

Yardım kolilerinin dağıtma şekli, anlaşma yapılan marketlerin fiyat artışları, ev ziyaretlerinde insan onuruna yakışmayan tutumlar, (mağdur ailelerinin iftar sofralarının sosyal medyada paylaşılması gibi) rantçı aşiret liderlerinin karşılık bulamayan destek açıklamaları, “Kimin ekmeğini yersen, onun türküsünü söylersinnin ötesinde bir anlam ifade etmediği gün yüzüne çıktı.   Çakma kanaat önderlerinin menfi duruşları, oportünist sivil toplum örgütlerinin destek ziyaretleri gibi taban bulamayan filler, DEM Parti’sinin  genç seçmeninde ciddi bir kenetlemeye yol açtı.  

DEM’in galibiyetinde kendi artıları kadar rakibinin eksilerinin de payı var. Hakkari’de bir dönem il başkan olan bir zat, tüm belediye başkanlarını tabiri caizse haraca bağlamış ve her ay belediye başkanları aidat öder gibi il başkanına düzenli ödeme yapmaya başlamış, belediye başkanlarından biri bu duruma itiraz edince, il başkanından azar işitmiş ve sonraki seçimde aday gösterilmemesinin sebebi il başkanının genel merkezde aleyhine yaptığı çalışmanın belirleyici olduğu iddia edilmektedir.  

Teşkilat örgütlenmesinden habersiz her kademedeki yöneticilerin liyakatsiz olmaları, kendi ikbali dışında hiçbir şey düşünmeyen, Gençlik kolları, Kadın kolları ve ilçe başkanlarının, tutum ve davranışları, siyasi düşünce ikliminden yoksun bir kısım il yönetimi, iktidar partisi adına bir eksiklik olarak öne çıktı.

Her şeye rağmen; DEM Partisi kazandı. Evet DEM Parti’si bu neticeye sevinebilir, gönlünce kutlayabilir elbette. Nihayetinde haklı bir galibiyet aldı. Ancak asıl imtihanın yeni başladığını unutmamak gerekir. Bir siyasi düşünce ne kadar kaliteli olursa olsun onu kitlelere ulaştıracak, bir kadro yoksa bekleneni veremeyecektir.

Seçimi siyasi düşünce kazanmış olabilir ama hizmet etmenin bununla bağdaşır bir yanı yok. Kentin sorunlarını çözecek projelerin üretilmemesi, DEM partinin sonunu hazırlayabilir. Çünkü belediyeler ideoloji merkezi değil, hizmet üretme yerleridir. 

Yeni seçilen belediye başkanı ve ekibi, eğer gerçek manada belediyecilik yapmaz, hizmet üretmez ve kentin kronikleşmiş sorunlarına bigane kalırlarsa şimdiden masalarını toplasınlar, çünkü artık her şeye rağmen oy veren bir seçmen kitlesi yok.  DEM  bu sonuçları doğru değerlendirmezse, yandı gülüm keten helva.