Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edilen 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin görüşmeleri Meclis Genel bugün başladı.
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Genel Kurul’da bütçe görüşmelerinin başlaması üzerine TBMM’de bir basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
2025 yılı bütçesi üzerinden iktidarı eleştiren ve “2025 yılı bütçesi, adlı adınca bir Yenidoğan Çetesi bütçesidir” ifadelerini kullanan Baş, basın toplantısında Suriye’de yaşanan gelişmelere de değindi.
SURİYE'DE YÖNETİM DEĞİŞİKLİĞİ: Suriye'ye ilişkin bir çift söz söylememiz gerekiyor. Söylenecek ilk şey ‘Şam düştü, Esat devrildi, cihatçı terör örgütü HTS kazandı’. Buna sevinenler var, bunlara ‘Gözünüz aydın’ diyoruz. Peki kim sevindi? Amerika Birleşik Devletleri sevindi, İsrail sevindi, 50 yıl sonra Suriye'ye girdi. ABD'yle, İsrail'le, onlar kadar çok sevinenler arasında kim var? Adalet ve Kalkınma Partisi, Saray, Saray havuzunun çevresinde sözde gazetecilik yapanlar… Hepsine ‘Gözünüz aydın’ diyoruz. Bölgedeki cihatçıların ve selefilerin hamisi rolü pek yakıştı. Hani Tayyip Erdoğan'ın sözü geliyor hepimizin aklına, değil mi? ‘Kimler, kimlerle beraber’… Bir tarafta Netanyahu, bir tarafta Trump, onlarla birlikte onlarla aynı şeye gülme onursuzluğu da bunlara layık oldu. Açık söyleyeceğim, sadelik iyidir, aynıların aynı yerde olması iyidir. Buradan tüm yurttaşlarımızın dikkatini çekmek istiyorum, herhangi bir yandaş kanalı açın, sevinç gösterileri diye paylaşılan görüntüler var. Bir tane kadın görebiliyor musunuz? Yani bu HTS'nin egemen olmasına, bu şeriatçıların Suriye'yi ele geçirmesine mutlu olan bir tane kadın görebildiniz mi? Başka bir şey anlatmaya gerek var mı? Yani kadını hapseden, kadını düşman gören, kadını yok sayan bir anlayıştan herhangi bir ülkeye, bölgemize, dünyaya olumlu bir işe gelme imkanı var mı?
AMERİKAN PATENTLİ GERİCİLİĞE TESLİM OLMAYACAĞIZ: Buradan yurttaşlarımıza seslenmek istiyorum, çok ama çok önemli bir tarihsel dönem eşliğiyiz, hep birlikte karar vereceğiz. Türkiye'nin Amerikan planının bir parçası olmasını içimize sindirecek miyiz? Örneğin kendisine milliyetçi diyen yurttaşlarımıza, inançlı yurttaşlarımıza gerçekten sormak istiyorum: Şu tablo sizin içinize siniyor mu? Bu iktidarın dahil olduğu Amerikan planının, Türkiye'nin ve bölgenin büyük bir güvenlik sorunu haline geldiğini görmüyor muyuz? Bugün borsada çimento hisseleri inanılmaz yükselişe geçmiş durumda. Yani bu AKP'li müteahhitlerin, ‘İnşaat ya Resulallah’ diye gittikleri her yerde beton görenlerin ‘İşte şimdi daha fazla para kazanacağız’ demesi ya da damadın savaş oyuncakları daha çok satılacak, daha çok para kazanacak diye bir bölgenin istikrarsızlaştırılmasını, Türkiye'nin bu selefilikle, bu cihatçılıkla birlikte anılmasını kabul etmemiz bekleniyor. Sırf Saray sevinecek diye, sırf körfez sermayesi biraz daha para kazanacak, Amerikalı dostlarıyla iyi geçinecekler diye bize bunları yaşatmalara göz yummayacağız. O yandaş medyanın sefil görüntülerine rağmen Türkiye emekçilerine, Türkiye halklarına güvendiğimizi ifade etmek istiyorum. Biz yanı başımızda Türkiye'yi de etkisi altına alacak bu Amerikan patentli gericiliğe asla ama asla teslim olmayacağız. Buradan tüm yurttaşlarımızı uyarmak istiyorum: İktidar destekçilerinin, sözde muhaliflerin söylemlerine itibar etmeyiniz.
EMPERYALİSTLERİN PLANLARINDAN BARIŞ VE HUZUR GELMEZ: Açık konuşalım, hem bölgemiz hem ülkemiz düne göre daha büyük risklerle karşı karşıyadır. ABD'yle, İsrail'le iş tutmak bütün bölge halklarına zarar verir. Türkler, Kürtler, Araplar, Acemler ve tüm halklar daha büyük bir ateşin ortasına atılmak isteniyor. Deneyimle sabittir, emperyalistlerin planlarından barış gelmez, emperyalistlerin planlarından huzur gelmez. Emperyalistler bölgemizde siyasal İslamcılığı kullanır, etnik ve mezhepsel farklılıkları derinleştirerek halkları birbirine düşman etmek ister. İşte tüm bu planlara karşı söylüyorum: Biz buradayız. Emeğin, özgürlüklerin, laikliğin ve barışın savunulması için her zamankinden daha büyük bir sorumlulukla görevimizin başındayız. AKP iktidarı başta olmak üzere ve emperyalizmin güdümündeki aktörlerden ülkemizi ve bölgemizi kurtarmak için mücadeleye dünden daha kararlı bir şekilde devam ediyoruz. Ülkemizin yanı başında cihatçı, şeriatçı bir çetenin ABD, İsrail ve Tayyip Erdoğan desteğiyle iktidarı ele geçirmesine sevinenler aynısını Türkiye için hayal ediyorlar. Onları da uyarıyoruz: Burası Türkiye, burası 100 yılı geçkin cumhuriyet ve laiklik mirası olan, halkı bu değerlerle barışık bir ülke. Burada ülkesini ve geleceğini, çocuklarını, cihatçı şeriatçılarının eline bırakmayacak emekçiler var, kadınlar var, gençler var, ilericiler var, devrimciler var. O yüzden kimse hayal kurmasın, Türkiye'de şeriata geçit vermeyeceğiz! Ülkemizde cihatçılara geçit vermeyeceğiz! Emekçiler, devrimciler, ilerici yurttaşlar bu emperyalizm ve Siyonizm destekli gericiliğe şimdiye kadar nasıl direndilerse bundan sonra da öyle direnmeye devam edeceğiz. Halkımız cihatçı hayaller kuranlara karşı özgürlüğünü, laikliği, barışı mutlaka kazanacak.
ADLI ADINCA BİR ‘YENİDOĞAN ÇETESİ BÜTÇESİ: Tekrar bütçemize dönelim. Bir siyasi parti genel başkanı olarak değil, bir bilim tarihçisi olarak ifade etmek istiyorum. Çünkü kimi dönemler vardır, o döneme damga vuran olaylarla anılır. Kimi zaman o çarpıklığı ifade etmek için saatlerce, günlerce konuşmak yerine bir kavramla açıklarsınız. Şu önümüzdeki 2025 yılı bütçesi adlı adınca bir ‘Yenidoğan çetesi bütçesi’dir. Öyle münferitmiş gibi 3-5 rezil insanın sorumluluğunda göstermeye çalıştıkları, o ‘Yenidoğan skandalı’ dedikleri aslında Saray Rejimi’nin gerçekliğinin tüm çıplaklığıyla ortaya çıkışıydı. O yüzden açıkça söylüyorum: Sektör değişir, katliamın boyutu değişir, toplumsal etkisi değişir, ama değişmeyecek tek şey bu bütçeyi getirenlerle o çeteleri var edenler aynı zihniyetin ürünüdür. O yüzden bizim açımızdan 2025 bütçesi en başta bir Yenidoğan çetesi bütçesidir. Yani kar uğruna bebekleri ölüme yollayanların, bundan haberi olup da bebek ölümlerini izleyenlerin bütçesidir.
BU BÜTÇEDE MEMLEKETİN DERTLERİNE DERMAN OLACAK BİR ŞEY YOK: Hangi bakanlığa bakarsanız bakın, hangi kuruma bakarsanız bakın, göreceğiniz aynı şeydir. Her şeyi ama her şeyi piyasanın ve patronların keyfine terk eden, patronlar bebekleri de işçileri de rahatça öldürebilsinler diye hazırlanan bir bütçedir, bir ölüm bütçesidir karşımıza konulan. Neden ölüm bütçesidir? İliç'te madende madenciler hayatlarını kaybederken, onların daha kırkı çıkmadan onları katleden patronların vergilerini affediyorlar bu bütçelerle ve bunlar patronlara işçileri öldürdükleri için vergi affı veren bir iktidarın bütçesini getirmişler karşımıza koymuşlar. O yüzden bu bütçe sadece kendisine yaşam hakkı gören, kendisi dışındakileri kendisine hizmet edecek köleler olarak değerlendiren Saray etrafının bütçesidir. Bu bütçede, açık söylüyorum, tek kalem anlamlı bir rakam göremiyorsunuz, memleketin dertlerine derman olacak herhangi bir şey bu bütçede yok. Ama ne var bu bütçede? Mesela yurtları, öğrencilerin en temel ihtiyaçlarından bir tanesini nasıl müteahhitler için rant alanına dönüştürebilirim hesaplamaları var bu bütçede. Bu bütçede ne var biliyor musunuz? Açıyorsunuz daha ilk sayfalarda hemen bütçenin 3 trilyon lira vergiden vazgeçtiğini görüyorsunuz. Tekrar ediyorum, 3 trilyon lira vergiden, trilyonlarına trilyonlar katanları patronların ödemesi gereken vergiden vazgeçmişler. Ne yapıyorlar? Patrondan almaları gereken vergiden vazgeçerken işçinin, yoksul köylünün, emekçinin alın terine çöktükleri yetmiyormuş gibi boğazından geçen son lokmaya da daha fazla nasıl alırız diye dert etmiyorlar. Şunu yapıyorlar, adam trilyonlarca lira para kazanmış, bunun vergisini ödemesi gerekiyor, o ödediği vergiyle de bu ülkedeki tüm yurttaşların ihtiyaçlarının giderilmesi, yurttaşa hizmet olarak o vergilerin dönmesi gerekiyor. Bizim hakkımız olanı servetlerine katanlara diyorlar ki ‘Sen bunu verme, o sende kalsın’. Ama bunun karşılığında bizim ödediklerimiz yetmiyormuş gibi ek vergi üzerine ek vergi, ek vergi üzerine ek vergi!