SAĞLIK

Korona virüsü ‘adil’ değil: En çok kadınları etkiliyor

Her acil durumda olduğu gibi Covid-19 da ırk, yaş, sınıf ve cinsiyet ayrımcısıdır. Dünya genelinde salgına verilen tepkinin de buna uygun olması gerekiyor.

Abone Ol

Helen Pankhurst

Korona virüsü salgınının ilk günlerinde, küresel bir salgının büyük bir dengeleyici gibi davranacağına ilişkin bir görüş hakimdi. “Bir virüs ayrımcılık yapmaz” dediler. “Hepimiz aynı gemideyiz.” Böylesine safça bir bakış açısının ortadan kalkması pek de uzun sürmedi.

Her acil durum ya da felaket gibi, Covid-19 da kesinlikle ayrım gözetiyor. Karşımızdaki, yaş, ırk, sınıf ayrımı yapan ve önceden sağlık sorunları olanlar veya engelliler için en kötüsü olabilecek virüslerden biri.

ERKEKLERİ VE KADINLARI FARKLI ETKİLİYOR
Virüs, aynı zamanda erkekleri ve kadınları farklı biçimde etkiliyor, kadınlara oranla daha fazla erkek doğrudan virüs nedeniyle ölüyor. Ne var ki bu, hikâyenin yalnızca ilk kısmı. Toplumsal politikalar sebebiyle, virüsün sosyo-ekonomik etkileri en çok kadınları vuruyor. Virüs, bir kez var olan (toplumsal/ç.n.) hiyerarşilerle örtüştüğünde, bizleri geleneksel güç dengesizliklerine geri döndürüyor.

Bu hafta, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, BM’nin 75'inci yıldönümünü kutlamak için toplanırken, Care International tarafından hazırlanan yeni bir rapor dünyada neler olup bittiğine dair bu türdeki ilk örnek olarak soruna ışık tutuyor.

Kırk ülkede 10 binden fazla insanın bakış açılarını göz önünde bulundurarak, Covid’in kadınlar ve kız çocuklar üzerindeki etkilerinin açık bir kanıtını ortaya koyan küresel bir çalışma yürütebilmemiz aslında sinir bozucu; ve yine de -birçok kadının doğru olduğunu bildiği şeyi destekleyecek verilere sahip olmak ne kadar değerliyse artık- sonuçlar çok acımasızca öngörülebilir türden.

Covid-19’un kadınların geçim kaynaklarını yok etme ihtimali daha yüksek. Ayrıca, kadınların kayıt dışı sektörlerde çalışma olasılığı da daha yüksek ve işsizlik yardımlarına erişimleri daha az olduğu için, erkeklerdeki yalnızca yüzde 34’lük oranla karşılaştırıldığında, kadınların bildirdiği gelir kaybı yüzde 55’e kadar ulaşıyor. Kadınların aç kalma olasılığı da daha yüksek: Kadınların yüzde 41’i ve erkeklerin yüzde 30’u, Covid-19’un yetersiz beslenmeye yol açarak yaşamları üzerinde önemli bir etkisi olduğunu dile getirdi.

KÖKLEŞMİŞ SORUNLARIN BİR TEZAHÜRÜ
Bu farklılık, yerel ve küresel gıda sistemlerindeki kökleşmiş cinsiyet eşitsizliklerinin bir yansımasıdır. Ve belki de en trajik ve en çarpıcı farklardan biri, erkeklerdeki yalnızca yüzde 10’luk orana kıyasla kadınların yüzde 27’sinin Covid-19’un önemli bir etkisi olduğunu bildirdiği ruh sağlığı etrafında kümeleniyor.

Kadınlar, geçim kaynakları, beslenme ve sağlıkla ilgili endişelerinin yanı sıra, bu stresin kaynağı olarak özellikle de ödenemeyen bakım masraflarındaki inanılmaz artışa işaret ediyorlar.

Bu şekilde olması gerekmiyor ve bu rapor aynı zamanda nasıl daha etkili bir Covid-19 yanıtının verilebileceğine ve nüfusun yarısının çıkarlarını göz ardı etmeyen bir gelecek için nasıl bilgilendirme yapılabileceğine ilişkin öneriler sunuyor.

Kadınlar ve kız çocuklara kulak vermeli, neye ihtiyaçları olduğunu öğrenmeli, sosyal koruma programlarına ve insani yardımlara erişim söz konusu olduğunda onlara ve diğer olası dışlanmış gruplara öncelik tanımalıyız. Buna, cinsiyete dayalı şiddete karşı mücadele, cinsel sağlık ve üreme sağlığı ile anne ve yenidoğan sağlığını korumaya öncelik vermek de dahildir.

NÜFUS BİR BÜTÜN OLARAK DEĞERLENDİRİLMELİ
BM genel kurulundaki liderleri Covid-19 koordinasyon ve planlamasının her kademesindeki kadın liderlere yatırım yapmaya çağırıyoruz. Karar vericiler, nüfusu bir bütün olarak yansıtana dek, hiçbir zaman nüfusun tamamını temsil edemeyecekler.

Herkesi temsil eden verilere dayanan bir Covid-19 yanıtı talep ediyoruz; bu nedenle de veri açığını tamamlamamız gerekiyor. Bu, salgın karşısındaki yanıt çabalarını planlarken ve yürütürken cinsiyet ve yaşa bağlı verilerin toplanması, yayınlanması ve bunlara uygun hareket edilmesi anlamına geliyor.

Liderlerimiz, karar vericilerimiz ve insani yardım aktörlerimiz kadınlara ve kız çocuklara karşı sorumlu olmalı, sözleri eylemlerle uyumlu hale getirmelidir.

Feministler, nesillerdir bu tür şeyleri talep ederek, yürüyüşler düzenliyor ve dilekçeler veriyorlar. Virüs yeni olabilir ama miyopluk hastalığı ziyadesiyle eski.

*Dr. Helen Pankhurst, Manchester Metropolitan Üniversitesi’nde profesör, ActionAid’de Mütevelli Heyeti Üyesi ve insani yardım kuruluşu olan Care International’da danışmanıdır.

Yazının orjinali Science Alert sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)