CHP lideri Özgür Özel, Suriye ile ilgili  "Benim için Esad her zaman diktatördü. Hiçbir zaman Esadcı olmadım. Bir Esad, bir Esed demedim. Ben her zaman Suriye'nin demokratikleşmesini savundum. Umalım Suriye rejimi Afgan rejimine evrilmez" dedi.  

Özgür Özel, Kürt sorununun çözümünün boyunlarının borcu olduğunu belirterek, "Türkiye’nin onlar ne kadar inkar etse de bir Kürt sorunu var. Bunun için atılacak tüm adımlar kıymetli. En kritik adım, Meclis odaklı bir süreç yürütmek. Yani hiçbir partiyi ve hiçbir aktörü dışlamamak" ifadesini kullandı.

Özgür Özel, Habertürk TV canlı yayınında açıklamalarda bulundu.

Özel'in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

'BU SÖZÜ BEN SÖYLEMİŞ OLSAM...'

"Cumhurbaşkanlığı sitesinde 6'sında ne söylenmiş. 'Esad'a çağrımız olmuştu, ne yazık ki olumlu cevap alamadık. İdlib zaten tamam ama Humus muhaliflerin elinde. Bu sıkıntılı yürüyüşler arzu ettiğimiz şekilde değil, gönül bunları istemiyor maalesef bölge sıkıntıda'. Ertesi gün zafer. Erdoğan'ın elinde MİT var, sahada Türkiye Cumhuriyeti'nin birçok elemanı var. Biz ana muhalefet partisiyiz. Sağ olsunlar devletin bilgisi, belgesini kendilerine özel gibi tutuyor. Erdoğan 'durum hiç istemediğimiz gibi ilerlemiyor, muhalifler Şam'a doğru ilerliyor' diyor. Bu sözü ben söylemiş olsam, bugünün 10 katı eleştiri alırdım. Ben ne dediğimin çok farkındayım. O gün değil pazartesi Şam düşseydi, kimse Özgür Özel bunu dedi, demezdi. Kilis'teyim o arada. O konuşmayı yaptıktan 16 saat sonra Esad'ın ülkeyi terk ettiğini öğrendik.

'HTŞ'NİN KATLİAM YAPMAYACAĞINI KİM GARANTİ EDEBİLİR'

Şimdi enteresan durum şu; ben o konuşmayı yaparken dünya kadar akrabası Hatay'da yaşayan Arap Aleviler var. Diplerinden geçip Şam'a gittiler. O gidenler kim? HTŞ. İdlib'den geçtiler. Şam'a gittiler. Lazkiye'nin dibinden geçtiler. 8 yıl önce ne görüntüler vardı. o HTŞ içinde unsurlar var. Şam düşünce neler olabilir?

İçinde dünya kadar selefi unsurların olduğu HTŞ'nin yakıp yıkmayacaklarını, Lazkiye'ye gidip, katliam yapmayacaklarını kim garanti edebilir? Bunu ancak Esad'la temas sağlanabilirse uluslararası güvenceler sağlanırdı. TSK bu noktada üstüne düşeni yapabilirdi. O gün olmayacağını birimiz garanti edebilir miydik? Cihatçılar haldır huldur gidiyor. Erdoğan 'hiç istediğimiz gibi gitmiyor' diyor.

'BEN DEDİM Kİ 'ESAD'A ÇAĞRIMDIR, ERDOĞAN'LA TEMAS KURULMALI'

Şimdi hepimiz açısından korkulanların olmadığı konuya gelince. Benden bir gün önce adam diyecek ki 'Her an Şam düşebilir, keşke Esad bizle konuşsaydı' diyecek, buna kimse bir şey demeyecek! Ben dedim ki 'Esad'a çağrımdır, Erdoğan'la temas kurulmalı' diyorum. Ben Erdoğan'la yaptığım görüşmede de KKTC Cumhurbaşkanı, sayın Aliyev'le yaptığım telefon görüşmesinde bir yerinde şunu söylerim 'CHP şu anda ana muhalefet son seçimin galip, Türkiye'nin birinci partisi; ama yurt dışına gittiğinde Türkiye'nin partisi' derim.

Özgür Özel33

'GEÇEN 13 YIL BOYUNCA HER ŞEY ONU HAKSIZ ÇIKARDI'

Biz dış politikaya böyle bakarken, Türkiye'nin çıkarlarını korumak için elimize düşen ne varsa yaparken, böyle meselede dönüp de 'partisinin içindeki karışıklıklar' diyorsa nezaketsizlik yapıyorsa, Erdoğan buna tenezzül ediyorsa hakikaten işi zor demektir. Erdoğan'ın bir gün önce ettiği lafı açıp da okuyunca kimsenin savunacak hali yok. Şimdi Erdoğan başardı etti deniyor. 13 yıl önce söylediği sözü sanki bugün onu haklı çıkarmış. Geçen 13 yıl boyunca her şey onu haksız çıkardı. 13 yıl boyunca, daha doğrusu 20 yıl boyunca Suriye'de inanılmaz zigzaglar yaşadı.

Ailecek görüştü Şam'da. O zaman da baskılar vardı Suriye'de. Sonra Esad'a Esed diyerek onu düşmanlaştırdı. Sığınmacı sorunu başımıza bela olunca 'Esad'la diyalog kur' deyince 'Ben eli kanlı diktatörle görüşmem' dedi. Son 1 yıl içinde 'Ben de Esad'la görüşeceğim' dedi. 'Esad'la görüşme istedim Esad kabul etmedi' dedi. Bunlar tutarsızlık. 13 yılda Türkiye 200 milyar dolar kaybetti. Resmi rakamlara göre 2 milyon 953 bin sığınmacımız var. Aylan bebekler karaya vurdu. Dünya kadar bebek, kadın öldü. 283 asker şehidimiz var.

'ORADA ASKER KAYBETMİŞSİNİZ, SONRA 'BEN HAKLI ÇIKTIM'

Sivil şehitlerimiz var. Türkiye'de bu kadar büyük felaketleri yaşadı. Sonunda dediğim oldu. 13 gün değil 13 yıl. Türkiye'de pek çok siyasetçiye, genel başkana, başbakana nasip olmayan bir iktidar süresini aşan sürede başaramamışsınız. Orada asker kaybetmişsiniz, sonra 'ben haklı çıktım'. Yok öyle şey. Şu anda yaşananlar, söylenenler, korkulanların daha gerisinde uzak bir tabloya işaret ediyor. Umut edelim aklı selim hakim olur. Bunu konuşuruz.
Ben tatile gitmedim ki yasını tutayım. Benim için Esad her zaman diktatördü. Her zaman Suriye'nin demokratikleşmesini savundum. Esad rejimi 61 yıl artı 12 günde yıkıldı. Cezaevinizde işkence varsa, siz zenginseniz halk yoksulsa, eninde sonunda rejim yıkılır. Esad babasının yaptıklarını da ödedi. Meseleyi Baas rejiminden demokrasiye evriltme noktasında fırsatı yakaladı, Erdoğan gibi çarçur ettiği gibi 13 yıl var. Ben hiçbir zaman Esad'çı olmadım, bir Esad bir 'Esed' demedim.

'SURİYE'YE GİDİP DE ESAD'A 'GEL TAVLA OYNAYALIM' DEMEYECEKTİM'

Dış politikada üçlü sacayağı dedik, komşunun iç işlerine karışma, devlet dışı unsurlarını muhatap alma dedik. Ben Şam'a gitseydim, Esad'la konuşsaydım, bu ülkede bu iktidarın sürmeyeceğini sonunun Irak'tan, Libya'dan, Kaddafi'den, Saddam'dan farklı olmayacağını, geçiş hükümetine iktidarını devretmesini, demokratik olarak Arap Alevilerin, Dürzilerin, Sünnilerin, Arapların, Türkmenlerin, Kürtlerin temsil edileceği demokratik meclisten bahsedecektim. Demokrasi varsa ekonomi iyiye gider. Ben Suriye'ye gidip de Esad'a 'gel tavla oynayalım' demeyecektim. Erdoğan da demez.

'BU İŞİN NEREYE GİTTİĞİ GÖRÜLÜYORDU'

Bu işin sonuna geldiği görülüyordu. Bu işin nereye gittiği görülüyordu. Belki 10 gün 20 gün, 50 günde düşecekti. Bir doğru çıkış planı bulunsaydı, Lazkiye'de onlara otonom bölge sağlanıp, Esad'ın da güvenliği sağladığı bölge temin edilerek iktidarı devretmesini. Suriye'de geçiş hükümetine, demokrasiye adım atsaydı bu hale gelmezdi. Biz Suriye'de demokrasi telkin ettik.

MİT BAŞKANI İBRAHİM KALIN'IN EMEVİ CAMİİ'NDE NAMAZ KILMASI

İbrahim Kalın bir devlet memuru. AK Parti'nin temsilcisi değil. Fiilen bunu sekteye uğratacak işler yapsa da. AK Parti'ye sunum yaptı, kendisine mektup yazdım. 'Ne oluyoruz bize de gelmelisiniz' dedim. Verilecek bir bilgi AK Parti açısından kıymetli, son seçimlerin birinci partisi açısından ne olabilir dedim. Allah'ı var geldi. 29 Ekim törenlerinde. 'Sayın Başkan mektubunuzu aldım, hak veriyorum' dedi.

'ERDOĞAN'IN NAMAZININ KAZASINI YAPMAK DA MİT BAŞKANINA DÜŞMEZ'

Gününe karar verdik. İbrahim Kalın'a orada da dedim 'Biz Türkiye'nin menfaatleri neyi gerektiriyorsa orada dururuz' diye. Eleştireceğimiz zaman eleştiririz. Kurumları devletin kurumları sayarız. Bu kurumun başkanı Cumhurbaşkanı olabilir bir parti genel başkanı olabilir, bu da arizidir. O kurumun başında milli ismi vardır. Bize eşit mesafede olması gereken bir kurum olarak görürüm MİT'i. Bugünkü gidişini siyasi şov gibi değerlendirmek istemem. 2012 yılında Erdoğan'ın ağzından 'Çok yakında Emevi camiine gideceğiz' demişti. 12 yıl önce. Bu namaz o namaz değil. Şimdi kılarsa da o namaz değil. O kadar şehit, dünya kadar sığınmacı var. O namaz o günkü namazdı. Erdoğan'ın namazının kazasını yapmak da MİT başkanına düşmez.

Mazlum Abdi'den Süleyman Şah türbesi açıklaması Mazlum Abdi'den Süleyman Şah türbesi açıklaması

'ŞU AN İÇİN COLANİ İLE GÖRÜŞMEYİ DÜŞÜNMEM'

Şu an için Colani ile görüşmeyi düşünmem. Suriye'de demokrasiye doğru adım atılır, gerçek geçiş hükümet kurulursa, tüm kesimleri temsil ediyorsa biz de iletişim kurarız. İçinde dünya kadar cihatçı unsurların olduğu, BM raporlarında işkence yaptığı, insan kaybettiği söylenen bir terör örgütü olan, Türkiye'nin terör örgütleri listesinde olan bir yapı HTŞ. O yapının başındaki kişinin El Nusra'yı, çeşitli örgütleri kurduğu, İŞİD'çi olduğu gerçeği değişmedi. Kravat takmakla bu iş değişmez. Irak'tan, Libya'dan bu meseleyi tasarlayanların aldıkları dersten gereği, bunlara kadınlara karşı olumsuz tutum içinde olmamaları, devlet dairelerine saldırmamaları söylendi.

'ŞU ANDAKİ TUTUMLARI HTŞ'Yİ KENDİ HALİNE BIRAKSAN YAPACAĞI İŞLER DEĞİL'

Şu andaki tutumları HTŞ'yi kendi haline bıraksan yapacağı işler değil. Bunu Amerika ile İsrail yaptı. Bu HTŞ'den demokratik yapı çıkmaz. Bir terör örgütü olarak tarihteki yerini alacak. Bu devrim bayrağına yeni isim verilecek. Bir yandan da PYD de aynı bayrağı kullanmayı karar vermiş. Erdoğan'a sormak lazım 'PYD terör örgütü mü, değil mi?' diye. Bundan sonra Fırat'ın doğusundaki devrim bayrağı kullanan yapıyı, PYD'yi terör örgütü olarak mı görecek mi, görmeyecek mi? Bence Erdoğan'ın bu soruya hızlı bir yanıt vermesi lazım.

CHP'NİN DIŞ POLİTİKA YAKLAŞIMI

Orada bir Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı diye partinin parlak fikri vardı. Şöyle bir gerçek var dış politika başka bir şey, bununla paralel dış ilişkiler diye bir şey var. Ben kurultaya aday olduğumda en temel vaatlerimden güçlü dış politika ekibi, güçlü dış ilişkiler. İlk ziyaretimi KKTC'ye yaptım. Son Zafer Bayramı'nda sayın Aliyev, CHP'nin bugünkü tutumunun çok doğru olduğunu ve beni Bakü'de ağırlamak istedi. Önceki dönemlerde dış politikadan sorumlu genel başkan yardımcımızın sürçi lisan ederek 'Orada Zafer Bayramı'nı 10 Kasım'da kutluyorlar' demişti.

'AB'YE TAM HEDEFİ OLAN ETKİN BİR POLİTİKA İSTİYORUZ'

Karabağ'da verilen büyük mücadelede orada birtakım maalesef cihatçı unsurlar da savaşıyor gibi ifadesi vardı. O ifadeler hızlı telafi edilmedi. Oradan gergindiler. Bir önceki dönem ve CHP genel başkana eleştiri olmasın. CHP'nin her genel başkanı Azerbaycan'a 'tek millet iki devlet' gözüyle bakarız. Üzüldüler, gerildiler. Böyle olunca da biz ilk günden beri Azerbaycan'la ilişkilerimizin olması yere gelmesi için gayret sarfettik ve iyi bir noktaya geldim. 12 dış gezi yaptım. Şimdi Fas'a gidiyorum. Bulgaristan'a gideceğim. Hem Balkanlar hem Avrupa, Ortadoğu, Türki Cumhuriyetler, Rusya ve Çin'le ilişkisini sürdüren AB'ye tam hedefi olan etkin bir politika istiyoruz.

Benim sosyalist enternasyonelde başkan yardımcısı seçilmem. Örneğin enternasyonelde Filistin'i tanıma çağrısı yapmamız, dünyadaki 110 ülkedeki, 24 ülkede iktidar olan ülkelere Filistin mektubu yazmış olmam. Azerbaycan meselesinde arabuluculuk üstlenmeye çalışmamız. Bütçe konuşmam sırasında Cumhurbaşkanı yardımcısı oradaydı. Şu an 100. saatteyiz daha. Ne olacak, ne bitecek göreceğiz. Cevdet Bey'in attığı tivit vardı.

'BİR KARIŞ TOPRAĞI VERMEYİZ BAŞKASININ BİR KARIŞ TOPRAĞINDA GÖZÜMÜZ YOK DEDİK'

Genel başkan yardımcısı İlhan bey, grupta yaptığı sunumda kıymetlendirdi. Hep karşıda olacağız diye bir şey yok. Biz Suriye'nin toprak bütünlüğünü, hızla demokrasiye adımlar atılmasını, bütün yapıların temsil edilmesini savunuyoruz. Araplar, Kürtler, Türkmenler en başta. Herkesin temsil edilmesi. Cumhurbaşkanı yardımcısının bu üç noktaya vurgusu vardı. Bazı iktidara müzahir kalemler, Twitter hesaplar, fetih, toprak kazandık, orayı aldık vs. Bir karış toprağı vermeyiz başkasının bir karış toprağında gözümüz yok dedik.

'ERDOĞAN 'SURİYE'DEKİ YAPIDA KÜRTLERİN TEMSİLCİSİ OLMAZ' DERSE YANLIŞ YAPAR'

Gerçekten Suriye'de Alevisi ile Sünnisi ile Kürdü'yle Türkmeni'yle bütün yapıların geleceğini hep birlikte birlikte yaşayacakları formüle katkı sağlarsak. Bu konuda Suriye yaşanabilir bir yer olursa, hükümet doğru adımları atarsak biz destekleriz. Eğer Erdoğan 'Suriye'deki yapıda Kürtlerin temsilcisi olmaz' derse yanlış yapar. 'Bugüne kadar Arap Alevileri yönetti, biraz da burası yönetsin' derse yanlış yapar. Lazkiye'de yaşayan Arap Alevileri dünyanın en iyi insanları. Savaşın en mağdurları. Bu kadar diken üstünde yaşamak. Onlar da demokrasiyi hak ediyor."

'BU SÜREÇLE İLGİLİ KALIN'DAN BİR ŞEY DUYMADIK'

Özel, "Tekrar bir bilgi almayı düşünüyor musunuz Kalın'dan Suriye'deki gelişmelerle ilgili talebiniz olacak mı?" sorusunu; "İhtiyaç duyarsak geri durmayız ama Sayın Kalın'ın bize yaptığı ziyarette PKK, IŞİD ve FETÖ konusunda üç ana bilgilendirme vardı ama bugün Suriye'de yaşananlarla ilgili o günkü Suriye dengelerini anlattığı, orada bir kusur atfetmem kendisine ama bugün olanlarla ilgili biz böyle yaşanacak bu süreçle ilgili İbrahim Kalın'dan bir şey duymadık" diye yanıtladı. Özel, "Şam'dan dönecek. Tekrar görüşme düşünceniz var mı?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Aslında MİT'e döndüğünde ya bütün parlamentoyu ya da parlamentoda bulunan siyasi partileri başta ana muhalefet partisini bilgilendirmek düşer. Doğrusu budur. Ben yapacaklarını düşünüyorum. Bizim çağrımızla gelip bir sunum yapsalar bunu samimi görmeyiz ama bu süreçle ilgili bilgilendirme yapmak isterlerse MİT'in kuruluş gayesine de geleneğine de uygun bir iş olur. AK Parti döneminde terk edildi MİT'in, Dışişleri Bakanı'nın tüm partilere bilgi vermesi. Biz bunları yapmayı söylüyoruz, istiyoruz, anlatıyoruz ve yapıyoruz CHP olarak."

'SURİYE'NİN DÖNÜLEBİLECEK DURUMA GELMESİ İÇİN ASGARİ BİR İSTİKRARIN SAĞLANMASI GEREKLİ'

Özel, "Biz sahadan istihbarat alabilen bir yapı değiliz o devletin elinde ama sahadan gelen her bilgiyi değerlendiyoruz, kurmamız gereken temasları kuruyoruz. CHP'nin Suriyeli Türkiye'deki statüsü ne olursa olsun sığınmacıların mümkün olan en kısa zamanda memleketlerine dönmesiyle ilgili iradesi var. Suriye şu an dönülebilecek durumda olsa o zaman 'hadi' diyelim. Suriye'nin dönülebilecek duruma gelmesi için orada asgari istikrarın sağlanması lazım. Ardından siyasi istikrarın sağlanması ve insanların ilk önce ailelerden belki birer erkek gidecek bakacak evim duruyor mu diye. Bunlara bakması lazım ve ona göre gitmesi lazım yoksa öbür türlüsü boş laf. Gitmez kimse gitmiyor da zaten. Yok öyle ilk günler Çin'den otoban görüntüleri, kapıdan görüntüler... Gidenlere önce yanlış yaptılar; gidersen dönemezsin dedi kimse gitmedi. Çoluğu çocuğu var nasıl dönmeyecek? Bir kere bunun yapılması lazım. Türkiye'deki vergi borcunu, varsa trafik cezası ödemeden salmıyorlar. Adam gidecekse bırak gitsin. Bunları tahsil etmeye kalkmışlar. Bir an önce gidilecek ortamın oluşması lazım. Türkiye için hükümete önerim ve biz de çalışıyoruz bunu somutlaştırarak sunacağız; Suriyeli sığınmacılar için eve dönüş paketi önermeliyiz. Ve şu çalışılmalı odak gruplarla; gidecek misin gitmeyecek misin, gideni ne motive ediyor kalanı ne motive ediyor? Benim siyasi okumalarım, arkadaşlarımızın bana raporları şunu gösteriyor; çocuğu Türkiye'de doğmuş olanlar, küçük çocuğu olanlar, belli bir yaşta olanlar sağlık kaygılarıyla gitmek istemiyorlar" diye konuştu.

'BİZİM SURİYE İÇİN BİR PAKET ÖNERİMİZ OLACAK'

Özel, "Bizim Suriye için bir paket önerimiz olacak. En başta birincisi Türkiye'de doğmuş çocuklar için ileride üniversite okumak istediklerinde yabancı öğrenciler arasında öncelik belli kontenjanlar verilebilir. Türkiye'ye tatil için gelmek istediklerinde tatil vizesi verilebilir. Özel kimlikle Türkiye'de doğmuş çocuklar için ileride Türkiye'ye geldiklerinde belirli indirimlerden, ayrıcalıklardan yararlanabilirler. Türkiye'de sağlık sistemi iyi, Suriye'de sağlığında çözülmeyen bir sorun olursa Türkiye'ye sevk edilirse biz size yine bakarız yeter ki Suriye'den gelsin. Suriye'de tedavisi mümkün olmayan hastalıkların, acil durumların tedavisi için Türkiye bir şeyler önerebilir. Her yere büyük hastaneler yapmakla övünüyoruz ya en büyüğünü Suriye sınırına yapalım. Türkiye'de asgari ücret alan için çok düşük veren için çok yüksek hele hele ihracat yapıyorsa. O yüzden fabrikalar Mısır'a taşınıyor. Mısır'a taşınmak yerine Suriye'ye taşınacak fabrikalar. 'Efendim Suriyeli işçi ucuz, Suriyeli işçi çaşıltırsın' diyor bazı AK Parti'ye yakınlar. Bu fabrikalar Suriye'de Suriyeli işçi çalıştırsın. Yakın yerlere taşıyalım. yeter ki gitsinler, memleketlerinde yaşasınlar, kazansınlar ve barınsınlar. Böyle bir paketi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin düşünmesi lazım" ifadesini kullandı. 

'ONLAR NE KADAR İNKAR ETSEDE TÜRKİYE'NİN BİR KÜRT SORUNU VARDIR'

Özel, "Bugün yaşananlar MHP Liderinin Öcalan çağrısıyla ilişkilendiriliyor. Sizce ilgili mi? MHP Lideri bunu biliyor muydu?" sorusu üzerine, "Kendilerine sormak lazım onlar ne zaman anlamış diye. Ben bu meseleyi bu vasattan tartışmayı doğru bulmuyorum. Türkiye’nin onlar ne kadar inkar etse de bir Kürt sorunu var. Olmasa, çözmeye uğraşmazsınız; bir sorun olmasa neyi çözmeye çalışıyorsunuz? Türkiye’de biz terörün bitmesini, terör örgütünün silahları öyle gömmesini değil gömmek başka bir taahhüttür, geri alabileceği şeyi gömerler, onun için silah bırakmasını bu çok dikkatli kullanılmış bir terminoloji. ‘Silahların gömülmesi’ dediler. Uluslararası çatışmalı süreçlerde ‘Anlaşamazsak, geri alınsınız’ şartıyla silah gömdürülür. Bu silahların bırakılması lazım ve Türkiye’ye bir barış gelmesi lazım. Bu barışın Türkiye’de terör örgütünün bırakıp ve Türkiye’nin Suriye’de de Türkiye’de de Atatürk’ün dediği gibi ‘yurtta barış, dünyada barış’ı savunması lazım. Bunun için atılacak tüm adımlar kıymetli" ifadesini kullandı. Özel, şunları kaydetti:

'HİÇBİR AKTÖR DIŞLANMAMALI'

"En kritik adım, Meclis odaklı bir süreç yürütmek. Yani hiçbir partiyi ve hiçbir aktörü dışlamamak. Sadece anadilde eğitim konuşmak, sadece onu konuşmak, bunu konuşmak bu sorunu çözümsüzlüğe götürdüğü için dünya bu süreçleri nasıl çözdüyse, öyle çözmek lazım. Buna ‘müzakere süreci’ diyorlar. Bir müzakere öncesi dönemi var, müzakere öncesi dönemde yapılması gerekenler var. Müzakere öncesi dönem ile müzakereye geçerken güven artırıcı adımların atılması lazım. Sonra müzakere döneminin katılımcı, şeffaf ve toplumsal mutabakata dayalı yürümesi lazım. Buradaki şartlar; hiçbir aktörün dışlanmaması, siyasetin tam temsili ve sahiplenmesi. Sonra da alınan kararların bir takvim dahilinde uygulanması lazım.

'ADALET VE KALKINMA PARTİSİ KENDİNİ ODAĞA KOYDU'

Eğer bu süreçte hata yaparsanız, çatışma süreci çok daha hızlı şekilde geriye döner. CHP hakkını teslim edelim, önceki süreçte de doğruyu söyledi: ‘Biz bu sürece Meclis’te olması ve toplumsal mutabakat aranması, birbirinize veremeyeceğiniz sözler tutulmaması, siyasi çıkarlara alet edilmemesi, samimiyetle yürütülmesi şartıyla kredi açarız.' Bu söz söylendiğinde sabah saat 10.40’tı, akşam 16.30’da ‘Al kredini başına çal’ dedi Erdoğan. O süreçten parlamento dışlandı. Bir parti ile adadaki bir terör örgütü lideri arasında müzakereler yürütüldü. Adalet ve Kalkınma Partisi, kendini odağa koydu. Başarılı olursa buradan bir siyasi parti çıkar umuyorsa, o süreç başarılı olmaz zaten. Ülkenin çıkarının umuluyor olması lazım."

'HEPSİNİN GÜLEN CEMAATİ İLE İRTİBATI VAR' 

Özel, "Kürt sorununun temeli nedir? Ne olursa Kürt sorunu yoktur dersiniz?" sorusu üzerine, "Bir cevapla çözülecek olsa bugüne kadar çözülürdü zaten. Bu sorunun müzakere edilmesi lazım. Kürt kendini niye mutsuz hissediyor, niye eşit vatandaş hissetmiyor, niye ayrımcılığa uğruyor ve öyle hissediyor diye. Örneğin memleketim Manisa’da belediye başkanı seçebiliyorsun. Memleketiniz Salihli’de belediye başkanı seçebiliyoruz. Ama geçen dönemi düşünün. Diyarbakır’da seçemiyorsunuz. Seçtiğinizin yerine kayyum atıyorlar. İstanbul Esenyurt’ta Ahmet Özer, 10 yıl önceki telefon görüşmesinden sorumlu tutuluyor. AK Parti’nin belediye başkanları, 10 yıl önceki telefon görüşmeleri olsa FETÖ’den içeri girerler. Şu anki AK Partili belediye başkanlarının en az bir FETÖ’cü ile bir telefon görüşmesi yapmama ihtimali yok 10 yıl önce. Hepsini görevden alabilirsiniz. Hatta yarın seçim olsa, biz iktidarı alsak, bu kanunlar böyle dursa, biz ‘Bu yetkiler ele geçti’ desek, bir tane AK Partili belediye başkanı bırakmayız, hepsinin geçmişte Fetullah Gülen cemaati ile irtibatı var. O yüzden bu işleri sakin ve makul bir yerden tartışmak lazım" ifadesini kullandı. Özel, şunları kaydetti:

'O SORUNU ÇÖZMEK HEPİMİZİN BOYNUNUN BORCU'

"Türkiye’de Kürtler, ‘Biz eşit hissetmiyoruz’ diyorlarsa o sorunu çözmek hepimizin boynunun borcu. Ama onu hep birlikte oturup müzakere edeceğiz. Benim toplumsal mutabakatta bir şartım var. Bütün partilerin olması, davet edilmesi lazım. Bir de ilk gün ve son gün ‘Şehit aileleri ve gazilerin gözünün içine bakarım’ dedim. Bunu, Bahçeli konuştuktan 45 dakika sonra söyledim. Kimsenin bayrağa, kimsenin ülkenin adına ya da Anayasadaki vatandaşlık tanımına itirazı yok. Ama uygulamada eşitsizlikler var, bunları düzeltmek lazım. Kanunlarda düzeltmeler yapmak lazım ve hep beraber toplumsal mutabakat yaratmak lazım. Söylenmeden önce kimsenin söylemediği bir şeyi; ‘Abdullah Öcalan gelsin, bu kürsüde konuşsun, terör bitsin.’ Öyle bitiyor olsa öyle bitirirler terörü, bitmiyor işte öyle.

'MECLİS GÖZETİMİNDE DOĞRU BİR SÜREÇ YÖNETİLMESİ LAZIM'

O yüzden Devlet Bey'in de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin de MHP’nin de aklıselimle, hiç kimseyi dışlamadan, toplumsal mutabakat arayarak, doğru yapılış yöntemini takip etmesi lazım. Devlet Bey apandisit ameliyatı yapacak, Vikingler gibi yapmak istiyor; bıçağı çıkarıp saplayalım, ben elimi sokayım, apandisiti çıkarayım. Patlamazsa yaşar hasta. Ya patlarsa? Artık bütün dünya çatışmalı süreçlerden risksiz, kazasız, sonra hendek olayları olmayacak şekilde... Ama esas mesele toplumsal mutabakat olsaydı, TBMM gözetiminde olsaydı, bu noktaya gelemezdi iş. O yüzden Meclis gözetiminde, Meclis kontrolünde, doğru bir süreç yönetilmesi lazım."

'BU SÜREÇTE CHP'Yİ DIŞLAMANIN NE AK PARTİ'YE NE BİR BAŞKASINA FAYDASI VAR'

Özel, DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan'ın PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüştüğünün anımsatılması ve CHP'nin bu süreçte dışlanıp dışlanmadığının sorulması üzerine, "Geçmişte dışlandık bundan Türkiye menfaat görmedi. İki taraf da birbirini suçladı. Bu süreçte CHP'yi dışlamanın ne Ak Parti'ye ne bir başkasına faydası var. İYİ Parti'yi, Saadet Partisi'ni de dışlanmamalı, Meclis'te milletvekili olan hiçbir parti dışlanmamalı. Meclis dışı partilere düzenli bilgi verilmeli. Çünkü eğer CHP'yi dışlayarak diyelim ki; yeğeni gidecek gelecek haber getirecek ya da bir gün gelecek kendisine mikrofon uzatılacak veya çıkarılacak, konuşacak. Böyle bir çözüme Türkiye'de kaç kişi evet diyor? DEM seçmeninin bile yüzde 68'i bunu olanaksız görüyor, inanmıyor. Çünkü inanılacak gibi yürütülmüyor süreç. Oysaki Meclis'ten başlayıp adım adım ilerleyip, esas mesele demokratik açılımlar ve Kürt sorununun kökten çözümü olsa bu konuda atılacak tüm adımlarda mütabakat olsa herkes sürece inanır. Sonunda Türkler de kazanır Kürtler de kazanır" diye konuştu. Özel, "MHP ile yaptığınız görüşmede kayyumlarla ilgili bir sonuç aldınız mı?" sorusuna şu yanıtı verdi:

'MHP’NİN AÇIKLAMASINI BİZ OLUMLADIK'

"Biliyorsunuz bu kayyum meselesinde tarihi bir şey oldu. Parlamentodaki bütün muhalefet partileri ortak imza attı. Her birine ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. 10 partinin imzası var. MHP’den de bir açıklama geldi ‘Bu sorunun çözümü kanunda değişiklikle olur’ diye. Bardağın boş tarafına bakarsanız MHP’nin açıklamasında, diyorlar ki; ‘Hakkında soruşturma olanlar, aday olamaz’ ki böyle olmasın diye. O masumiyet karinesine çok aykırı bir şey. Ama dolu tarafı, ‘Sorunu kanun yoluyla çözebiliriz’ diyorlardı. Biz dolu tarafından baktık ve randevu istedik. Arkadaşlar görüşmüşler, kapalı kısımda yapılan görüşmelerde olumlu bir seyir olmuş. ‘Ama tabii genel başkanımıza, ilgili kurullarımıza götüreceğiz. Genel başkanımız bunu ittifak ortaklarımızla görüşür’ gibi konuşmalar olmuş, gayet normal. MHP’nin ‘Bu sorun kanun yoluyla çözülebilir’ demesini olumladık. 10 partinin altına imza attığı dört dörtlük bir teklifimiz var. Bardağın dolu tarafına baktık. MHP de yetkili kurullarına götürecek. Ama Sayın Akçay’ın şu ifadesi dikkatimi çekti; ‘Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi geçmişte, bir anayasa sürecinde bu işler de çözülür’ diye bir anayasa şartı koymuş gibi. Bu yaklaşım çözüm getirmez. Bir anayasa şartı gibi gördük ama tabii kendi değerlendirmeleri."

Kaynak: Gazete Duvar