MAKALE

Hakkari'de Gazetecilik ve Kentin Sorunları: Bir Dönüşümün Hikayesi

2004 yılında Hakkari’de gazeteciliğe adım attım. O günden bu yana birçok olaya tanıklık ettim, sayısız haberin peşinden koştum ve her geçen gün mesleğimde daha fazla tecrübe kazandım. Ancak, bugün geldiğimiz noktada, gazeteciliğin zorlukları ve kalemin gücünün azaldığını üzülerek kabul ediyorum. Eskiden, gazetecilerin doğruyu yazma gücü toplum üzerinde daha büyük bir etkiye sahipken, artık bu etki giderek zayıflıyor.

Abone Ol

MİMAR KAYA / YAZDI

Gazetecilik, yalnızca hak ihlalleri ve siyasi aktörlerin kalemşörlüğü yapmakla sınırlı kalmamalıdır. Aynı zamanda bir kentin tanıtımına, kültürüne ve turizmine de katkı sağlamalıdır. Fakat, son yıllarda Hakkari’deki gazetecilik ortamı giderek zorlaştı. Rekabetin arttığı ve gazetecilerin birbirine düşman gibi baktığı bir ortamda, gazetecilik mesleğinin kendine özgü değerleri de erozyona uğramış durumda.

Şehrimizde bir gazeteciler cemiyeti varken, bir diğer dernek olan 2. Gazeteciler Derneği de kuruldu. Bu durum, kentin basın camiasında bir ayrışmayı, kutuplaşmayı ve meslek adına bir kimlik bunalımını işaret ediyor. Herkes başkanlık ve öncülük yarışına girmiş durumda, ancak bu çatışmaların merkezinde basın kimliği olmayan kişiler bulunuyor. Bu kişiler, gazeteciliğin gerektirdiği etik değerleri ve mesleki sorumlulukları göz ardı ederek, kendi kişisel çıkarları doğrultusunda hareket ediyorlar.

Kentte sadece gazetecilikle ilgili değil, neredeyse her sektörde iki ya da üç dernek kuruluyor. Doğa derneklerinden, turizmle ilgili oluşumlara kadar birçok yeni yapılanma ortaya çıkmış durumda. Ancak, bu derneklerin çoğu kentin turizmini ve doğal kaynaklarını geliştirmek yerine, rant ve çıkar amaçlı hareket ediyorlar. Her biri, adeta birbirini geride bırakmak için yarışıyor ve "Tepeleri ben yarattım, bu bölge benim" edasıyla hareket ediyorlar. Örneğin, bir mağara keşfedildiğinde, o mağara bir derneğin sahipliğine sunuluyor ve diğer dernekler bu bölgeye program düzenleyemiyor. Bu durum, iş birliği ve ortaklaşa hareket etmeyi engelliyor, aksine birbirini dışlayan ve rekabetçi bir ortam yaratıyor.

Siyasi partiler ve dönem dönem seçilen milletvekilleri de bu tür yapılanmaların içinde önemli aktörler olarak yer alıyor. Ancak, kentimizin gelişmesi ve kalkınması için politikaların oluşturulması yerine, çoğu zaman ideolojik görüşler ve kişisel çıkarlar ön planda tutuluyor. Bölgenin ekonomik ve sanayileşme sorunları, siyasi aktörlerin ilgisini çekmiyor. Onların tek amacı, bu süreçlerden nasıl kar elde edebileceklerini düşünmek. Kadro ve ihale gibi meseleler, adeta onların temel sermayesi haline gelmiş durumda. Bu durum, kentin en büyük sorunlarının görmezden gelinmesine neden oluyor.

Hakkari’deki bu ayrışma, kutuplaşma ve dar çıkar hesapları, kentimizin gerçek sorunlarını çözmekten çok, daha fazla çatışmaya ve tıkanmaya yol açmaktadır. Oysa, toplumsal sorumluluk anlayışı ve iş birliği ile şehirdeki her alanı geliştirmek, Hakkari’nin daha parlak bir geleceğe doğru ilerlemesini sağlayacaktır.

Ancak, bunun için önce gazetecilik, dernekler, siyaset ve toplumun ortak bir paydada buluşması gerekmektedir. Bu buluşma, Hakkari’nin gerçek anlamda kalkınmasını ve sürdürülebilir bir gelişim sürecini başlatacaktır. Bu duygu ve düşüncülerle tüm meslektaşlarımın bu özel ve anlamlı günlerini kutluyor, kalemlerine güç, yüreklerine huzur, nefislerine irade, bileklerine kuvvet versin diyorum.