Hiç şüphesiz, bir toplumun niteliği o toplumun yöneticilerinin niteliğine bağlıdır. Düşünce ve toplum kültürü değişmeden davranışlar değişmiyor. Bilgiden başka hiçbir şeyde düşünce ve davranışı değiştirmiyor.
Nasıl siyaset yaptığınız siyaseti nasıl tanımladığınız ve birazda siyasetten ne anladığınıza bağlı. Siyaseti ‘toplumun etkilenmesi’ olarak görmek ve bu yönde adımlar atmak ancak netice getirebilir. Yani mutat yada mevcudun dışında farklı bir siyaset tarzı lazım. Siyaset temsil kabiliyeti yanında, dönüştürme kabiliyetini de gerektirir. Bunu da gönüllere girerek ikna gücüyle başarılır.
Bizim toplum her zaman sosyolojik tahlillerini geç yapmış bir toplum. Yerel siyasete yapılacak eleştiriler en isabetli eleştirilerden biri olacaktır. Siyasal ve toplumsal hayatta, güç bir ihtiyaçtır, bir güvencedir, bir özgüven aracıdır. Şehrimizde bu güç gösterisi genellikle düğün ve taziyeler aracılığıyla kendini ispat etme ihtiyacı duyar. Siyasi, birey, cemaat, grup, aşiret ekseninde hemen her düzeyde, güven ve güç arasında bir ilişki olduğu muhakkaktır.
Kabul etmek gerekir ki; kültürel gelişmeyi tamamlayamamış toplum mutluluğun aracı ve varoluşun, ön koşullarından birisi kendini güçlü ve güvende hissetme duygusudur.
Düğünler, siyasilerin kendilerini ispat edebileceği en uygun mekanlar olarak görülür ve bunun dışında topluma dokunduklarını söyleyemeyiz. Esasında bu siyasetçilerin heybesinde neler var, toplum pek bilmez. Düğünler üzerinden yapılan güç gösterisi çoğu basit, ilkel, niteliksiz, ham hatta pespaye gözüküyor. Geleceğe yeni bir şey taşımayan bir siyaset söz konusu.
Toplumsal talebi, beklenti ve arzuları siyasal zeminde ifade edemeyen siyasiler düğünleri tutunacak bir dal olarak görüyor. Siyasilerimiz bugün bir değer üretemiyor. Asıl sorun siyasal parti farkı gözetmeksizin gelecekte de değer üretecek gibi görünmüyorlar. Siyasilerimiz değer üretmediği süre bu kentin ahvali ve kaderi hep kadük kalacaktır. Mağazalar bile vitrin değiştiriyorken, Hakkari siyasi aktörlerin siyaset yapma tarzlarını değiştirmemeleri üzücüdür.
Siyasette halkı kazanacaksın, topluma temas edeceksin, bireylerle tek tek dokunacaksın yoksa başkalarını taklit ederek bir başarı elde edemezsin. Heyecansız bir siyaset olmaz. Yönetim değişiklikleri de siyasette değişim ve heyecan yaratmıyor. Kamusal alanda, sahada ve örgütsel düzeyde topluma ulaşma yolları aramak yerine kestirmeden güç gösterisi siyaset üretmiyor.
HDP/DEM’nin düğünlere katılımı ve kimi zaman var olan düzeni altüst etmesi (cergebez) elbette eleştiriyi hak ediyor. Yine de bu partinin bu siyaset tarzını bir yere kadar anlarız. Çünkü devlet görsel medyadan yazılı medyaya kadar tüm alanları muhalif partilere kapatmış ve propaganda yapma imkanı kısıtlamış durumda. Ancak AK Parti, öyle değil iktidarın verdiği avantajla, devletin tüm imkanlarını fütursuzca kullanmaktan geri durmuyor. Bütün bu avantajlara rağmen yerelde HDP/DEM’yi taklit etmesinin adı siyasetsizliktir. Bu kentin sakinleri üzerine bir kabus gibi çöken düğünleri abartması, halay esnasında sahne alan sanatçıya bahşiş verilmesi ve sanatçının bunu sık sık anons etmesi, düğünden ayrılırken herkesin gözü önünde kameracının eline 50 TL sokuşturması bir siyaset değildir. Ama hakkını teslim etmek lazım. Türk Lirasının değer bulduğu tek yer Hakkari düğünleridir. Çünkü verilen bahşişin on misli anons edilmektedir. Maalesef Hakkari özelinde siyaset güdük kalıyor. Zihniyet değişmeden davranış değişmiyor. Tabii olarak siyaset yapmak içinde bilgiye gereksinim vardır. Düğünler bazı siyasiler için esin kaynağı haline gelmemeli. Bu toplumda adı şanı, olmayan birileri düğünlerini bir gösteriş aracı kılarak, sanatçıya bahşiş vererek yer edinmeye çalıştıkları bir tespit olarak söylemekte bir beis görmüyorum.
Burada iki mesele var. Biri zihniyet meselesi, öbürü siyaset tarzı. Vicdanın kabul etmediği suçlamalara yer yok. Nihai kertede değer ve ilke odaklı değil, güç odaklı bir tavır, doğru bir yaklaşım değildir. Bazen, insan kendi yaptığı işleri, kendisinden daha önemli görse de hayatın merkezinde insan var. İnsanların hayatını çekilemez kılmak kimseye fayda vermiyor.. Daha iyisini, daha niteliklisini, daha güzelini talep etmek sosyal ve kültürel gelişmenin gereğidir. “Anlam, anlamlı etkinlikler sonucu oluşur” (Tolstoy)
Yüzeysel tahliller yerine; tartışma kültürünü egemen kılmak fikri bazda kendini yenilmek daha değerlidir.
Toplumsal çöküntüyü tetikleyen ama normal vatandaş için ‘doğal ve normal’ algılanan bu gerçeklere dur demek en çok siyasetçilere düşer. Düğüne, katılım sağlayıp halay başı çekmek yeni bir siyaseti formüle etmiyor.
“Okunsun diye değil, dokunsun diye yazılır bazı şeyler.” (Franz Kafka)