Devlet mekanizmasının 2018 yılı itibariyle hemen her alanda dejenerasyona uğradığına tanık olduk.

Yönetimin bir ucundaki kalitesizlik, diğer tüm uçları da etkiler.  Kuşkusuz devleti ayakta tutan kurumlardır. Her kurum kendi görev alanı içinde vatandaşa hizmet eder. Dolaysıyla kurumlar özgül ağırlığıyla öne çıkarlar. İyi bir yönetim düsturu kurum ve kurallar inkişafından geçer.

Üniversite dediğimiz yer sadece öğrenci ve hocalardan oluşmuyor. Üniversiteleri yöneten bürokratlar ve onlara hükmeden siyasi atanmışlar var. Bu yazının kişilerle hiçbir ilgisinin olmadığını belirtmek isterim. Amaç yönetilemeyen ve bir eğitim kurumu olan  üniversite yöneticilerinin asli görevleri dışında afra-tafra işlerle uğraşmaları ve bilim yuvası olması gereken bir kurumu nasıl işlevsiz  bıraktıklarına dair durum tespiti yapmaktır amacım.

Hakkari üniversitesinin  eski Personel Daire Başkanı, Eğitim Fakültesi Sekreteri, Güzel Sanatlar Fakültesi Sekreteri ve başka bir kaç bölümde görevli şube müdürleri, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'ne geçici görevlendirme ile gönderilmiş. Hakkari üniversitesinin kadroları  Hakkarili olmayan kişilere tahsis ediliyor, bu kadroların işlerini ise fiilen Hakkarili kişiler tarafından yürütülüyor. Hasılı kelam; işin külfeti Hakkarililer ülfetini de başkaları yaşıyor. 

Üniversitenin ilim ve fikir meselelerinde çözüm ortaya koyacağına, kendisi mesele haline gelmiştir. Bir Üniversitenin kalitesi, kabiliyeti ve iyi yönetilip yönetilmediği bilime yaptığı katkı ile ölçülür. 

Sadakatten başka vasfı olmayan düşük profilli kişilerle kurumsallaşma sağlanamaz. Onca yılın sonunda entelektüel ruhu olmayan bir üniversite ile karşı karşıyayız.   
Gönül isterdi ki üniversitemiz, bilime, ilme ve akademiye yaptığı katkılarla gündeme gelsin, sıradan bürokratik ve idari kadrolarla gündeme gelmesin! 
Kurumların işleyişi ne kadar bireysellikten uzak ve sistemli olursa halkın hizmet alma kalitesi o kadar artıyor.

Şimdi soruyorum;  bu kentin sivil toplum kuruluşları, sendikaları, meslek odaları bu konuda söyleyecek bir sözünüz yok mu? Yoksa sizde kendi adamlarımıza kadro alma peşinde olduğunuz için bu nobranlık vicdanlarınızı rahatsız etmiyor mu? 

Bu kente ikamet etmeyi içine sindiremeyenler bu kentin imkanlarından faydalanmayı da bir kenara bıraksın artık. Kentimizin geleceğini yolsuz bir yönetim anlayışının heveslerine bırakamayız. 

Bu uygulamalara karşı ahlaki duruş ve insani tepkiyi gösterirken, STK’larla birlikte, birbirini ötelemeden, suçlamadan, yaftalamadan… Kurumlarımızın iyi olma halini güçlendirmek hedefi doğrultusunda samimi şekilde tek yürek olarak bu kente hizmet edelim, hizmet etmek isteyenlere destek olalım. Kendi kişisel ikbal ve hesabı peşinde olanlara da sesimizi yükseltelim...

Kurumlar, kural ve kanunlarla yönetilir. Ancak, yönetişimin temelinde vicdan yatar. Uygulamalar vicdanları rahatsız ediyorsa insanlar buna isyan eder. Peki, günümüzde kurumların en temel sorunlarından biri nedir? diye sorsam yanıtınız ne olur? Kuşkusuz adalet, liyakat, ehliyet ve eşgüdüm diyecekseniz!
Kaliteli hizmet sunabilmek için önce bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Neresinden bakılırsa bakılsın; Hakkari üniversitede nitelik ve liyakat eksikliği olduğu bir gerçek.

Üniversiteyi aşağıdaki mısralar özetler:

“Sabahtan uğradım üniversiteye /Dedim özerk misin, söyledi yök yök /Cümle rektörlerin seyrane çıkmış TV’de/Dedim bayram mıdır, söyledi yök yök
Dedim öğrenci ne, dedi ki hiçtir /Dedim ya asistan, dedi ki açtır /Dedim düşüncen ne, dedi ki suçtur /Dedim söyler misin, söyledi yök yök
/Dedim bölüm başı, dedi vah vah /Dedim dekan kimdir, eyledi kah kah /Dedim peki rektör, dedi Allah /Dedim kim yarattı, dedi ki yök yök
Dedim üniversite nedir, dedi çiftliktir /Dedim düzelmez mi, dedi saflıktır /Dedim ödüllenen, dedi kofluktur /Dedim bilimsellik, dedi ki yök yök
/Dedim Kerkük nendir, dedi ilimdir /Dedim çevirdiğin, dedi filimdir /Dedim katledilen, dedi bilimdir /Dedim fail var mı, dedi ki yök yök.”
Ercan Eyüboğlu’nun Erzurumlu Emrah’ın  "YÖK Türküsü" nden çevirdiği ("YÖKLEME”…)