Harbin her yıl soğuk ve karlı havası, festivallere dönüşen bir ortam yaratıyor.

Ancak, festivallerin kısa ömürlü olduğu gibi, hayatımızda da pek çok süreç gibi başlangıçlar büyük coşkularla başlar ve nihayetinde bir hüsranla sona erer. Ancak, Harbin festivalleri diğerlerinden farklıdır; bittiğinde insanlara huzur ve mutluluk bırakır.

Bizim festivallerimiz gibi mi olacak? Belki de evet, belki de Mayıs’a kadar sürecek ve sonunda kırık dökük hikayelere yenileri eklenecek. Her şeyin bir sonu var ama çözüm arayışı her zaman devam ediyor. Devrim mi, seçim mi? Seçimler arifesinde hep bir açılım olur ama açılımdan sonra daha büyük yıkımlar yaşanır. Artık insanların umutlarıyla oynamayın, hayallerini karartmayın. Seçimlerinizi yapın, içimizdeki karanlık umutsuzluklardan, kırgınlıklardan kurtulalım. Ama bir gerçek var ki, cevaplanmayan sorular ve sorulamayan sorular her zaman var.

Devlet ve örgüt, meşru zeminlerini açıklamadan yüzbinlerce insanı umutlandırabilir. Ama sonrası ne olacak? Yıllardır süren çatışmalardan sonra, binlerce aile dağılmış ve kırık dökük hayaller ortada kalmış. Yeni seçim manifestoları ve çatışmalar, belki de yalnızca başka bir yıkımı doğuracak. Umutsuz değiliz, ama barışa yönelik çözüm bulmaya çalışanlardanız. Çatışmasız, silahsız bir ortamda yaşamak istiyoruz, çünkü bu acıları bizzat yaşadık. Ama yine de bir kabullenme, bir uzlaşı göremiyoruz.

Bir taraf ateşkesi kabul etti, diğer taraf ise pazarlığı olmayan bir çözüm öneriyor. Bu çözümlerin içeriği bilinmediği için herkes merakta. Bahçeli’nin o güzel açıklamasını hatırlıyoruz; halkla paylaşılmayan, kapalı kapılar ardında yapılan anlaşmalar halkın güvenini sarsar. Geçmişte şeffaflık eksikliği yüzünden, şimdi de benzer sorunlarla karşı karşıyayız.

Bir değişim için gerçekten doğru adımlar atılması gerekiyor, çünkü bu sadece iki tarafın meselesi değil; tüm toplumun sorunu. Dünya bu meseleye dikkatle bakıyor. Keşke diyebilsem ama içimde bir kırılma var. İki aile arasındaki husumet bile bazen zor çözülebiliyorsa, toplumu etkileyen büyük bir sorunun çözülmesi daha da karmaşık oluyor. Pazarlık yapmadan çözüm bulmak her zaman bir oyalama politikasına dönüşüyor. Yeni sistemler ve hükümetler, aslında sadece daha çok çıkar için kurulan düzlemler haline geliyor, içinde samimiyet yok.

Bize soracak çok şey var ama cevap alamayacağımızı biliyoruz. Biz soralım, ama siz söylemeyin, bari siz anlatın. Bir kez olsun, bize anlatın, biz dinleyelim.