Kürt meselesinde Demirtaş’ı dışlayan, “Öcalan’lı ve DEM' i barış projesi”ne katan anlayışa karşı Demirtaş kendini aşarak büyük bir olgunluk ve ferasetle olumlu cevap verdi.

Demirtaş, TUSAŞ saldırısının ardından yaptığı açıklamada “Diyalog arayışlarını kanla kesmeye çalışan anlayış bilmeli ki Öcalan bir inisiyatif alırsa tüm gücümüzle arkasında olacağız; barış sesinin bu defa bastırılmasına izin vermeyeceğiz." 

Şimdi vicdan ve izan sahibi herkes şapkasını önüne alıp düşünsün bu ülkede barışa kim katkı sunuyor?

Öcalan Meclis’e gelebilir ama sivil siyaseti savunan ve şiddeti bir hak arama aracı olarak görmeyen, teröre mesafeli duran Selahattin Demirtaş'a bu yol kapalı olacak. Bu yaklaşım tarzı hangi akla hizmet ediyor?

Demirtaş’ı yok sayan bir hesabın, Kürt halkı nezdinde bir kıymeti harbiyesinin olacağını sanmıyorum. 

Nitekim 2019 yerel seçimlerde bu konu test edildi. İstenilen sonuç alınmadı.

Demirtaş'ın bu sürece dahil, edilmesi ve normal siyasi aktör olmasını sağlayacak bir sonuç üretirse önemli bir kazanım olacaktır. Demirtaş için şiddet ve çatışma değil, sandık ve siyaset önceliklidir.

Kürtler'e Irak’ta özerk yapı kurulmuş, Kürtler'e Suriye’de  Kantonlar inşa edilmiş, İran’da Mahabat Kürdistan Cumhuriyeti tohumları var, Türkiye Kürtleri ayrı bir yapılanma içine girer mi? İşte asıl endişe bu...

Bahçeli aslında “Mesele”yi güvenlik kaygısı ekseninde ele alıyor.  Bahçeli “Kollektif kimliğe hayır”diyor, Ahmet Türk ise, “kimlik” tanımı diyor.

Devlet, Öcalan’lı projeyi açıklarken “Mesele”yi terör sorunu olarak gördüğünü, aslında “Kürt sorunu” diye bir sorunun olmadığını sürdürürse tekrar başa dönülmüş olur.

Hele birileri, bu meseleyi kısır döngü siyaset manevraları temelinde bakmayı sürdürürse bir arpa boyu yol alınmaz.

İngiliz Hükümeti “IRA ile anlaşıyoruz, terörün bitmesine az kaldı” umuduna kapılmışken, 15 Ağustos 1998 günü, öğleden sonra üçü on geçe, Omagh kasabasının en merkezi yerinde, 100-150 kg olduğu tahmin edilen bir bomba patlamıştı… 29 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi de yaralandı…

Eylemi IRA’nın anlaşmaya yanaşmasını benimsemeyen ve kendilerini ‘Gerçek IRA’ diye adlandıran bir grup gerçekleştirmişti. Yeni bir stratejiyle: Örgüt televizyona eylemini önceden bildirmiş, ama yerini şaşırtarak; polis hedef diye gösterilen yerden insanları çıkarıp bombanın olduğu yere sevk etmiş...

İktidardaki İşçi Partisi’nin lideri Başbakan Tony Blair’in en yakınıydı Powell ve onun adına ‘barış’ süreci içerisinde yer almaktaydı:

“Barış süreci çatırdamıştı, ama kimse bu olayı barıştan vazgeçme sebebi görmedi. Tersine, bir daha böylesi bir vahşet yaşanmasın diye gayretlerimizi artırma vesilesi oldu. Tony (Blair) bu bombanın eski günlere dönüş olarak görülmemesini, siyasi çözüm sürecinin hâlâ ilerleyebileceğini Başbakanlık’taki yardımcılarına not olarak geçti.”

“Omagh eylemi halkın direniş gücünü test etmeye yaradı” da diyor… Eğer Kuzey İrlanda halkı sinirine hâkim olamasaymış, süreç orada bitermiş…

Serinkanlılık işe yaramış… Blair’in ne pahasına olursa olsun sürecin devam edeceği tavrı Kuzey İrlanda partilerini de etkilemiş ve hepsi aynı yolda görüş açıklamışlar… Hükümet örgütün bu vahşi eylemini sürecin kalıcı hale dönüşmesi için kullanmış…

(21 Kasım 2021 tarihli Fehmi Koru, yazısı)

23 Ekim'de TUSAŞ tesislerini hedef alan terör sürecine ne çok benziyor.

Eylemi gerçekleştirenlerden Mine Sevjin Alçiçek- vaktiyle HDP’de Hakkari merkez ilçe eş başkanlığı yapmış olması DEM partiyi, hatta siyaseti zorda bırakma hamlesi olarak görenler de yok değil...

Doğrudan söyleyeyim ülkenin en büyük meselelerinden biri olarak gördüğüm, içine doğduğum Kürt meselesinin çözümü, toplumsal barışın tesisi, insan hak ve hürriyetleri, hukukun üstünlüğü konularında bizim de umut etme hakkımız olmalıdır.

Gerçek şu ki, bir sorun hangi yanlıştan kaynaklanıyorsa, sorunun çözümü de o “yanlışın” ortadan kaldırılmasıyla mümkün olur.