Tahkiki bir hayata son verip, taklidi bir yaşamın ardına bilinçsiz ve şuursuzca takılıp gideceksek; Kusura bakmayın! Mini etekli eğitimcilerimiz de olacak, 9 yaşında çıplaklığıyla övündüğümüz sözde sanatçılarımız da olacak, kameralar karşısında soyunan 70 yaşlarını aşmış edepsizliği bu gençliğe aşılayan ünsüzlerimiz de olacak, göbek açma yarışında yarışan kızlarımız da olacak…
Dün utanarak bakmaya, görmeye hayâ ettiklerimiz; bugün ise normalmiş gibi karşısında uzanıp çoluk çocuk izlediğimiz podyum giyimli kızlarımız, kardeşlerimiz, bacılarımız, annelerimiz; yatakta bile giyilmesinde utanç duyduğumuz iç çamaşırlı; çarşılarımız, pazarlarımız, alış veriş merkezlerimiz, düğünlerimiz, etkinliklerimiz…
“Bunda da ne var, ne olmuş yani? Hiç mi medeni, çağdaş olmamışsın?” telkininde bulunan ahmaklarımız da olacak.
Bu gün ekranlarda 7/24 “kadına özgürlük” adı altında milim milim kadını tartan, ölçen, biçen en ince inceliklerine kadar özene bezene şişirilen ve topluma sunan… Haram yönleriyle övüle övüle bitirilemeyen kadının güzelliği, yaşı, hareketliliği bitince de çöplerde bile yer verilmeyen; ilgi alanından, estetiğinden son bir faydalanmayla magazin haberlerine konu yapılan, önce şişirilen, sonra elden ele, ekrandan ekrana, podyumdan podyuma, konserden konsere, yataklı filmlerden, duşlara şutlanan… Ve en sonunda jübilesi yapılan bir daha da hatırlanmayan, ardında bir Fatiha bile okunmayan bir hayata sürüklenmiyorlar mı?
Allah’ın; ayaklarına cenneti sermekle değer verdiği, takvalısını meleklerden üstün kıldığı beşer. Gel gör ki zamanla nasıl da şaşar.
Bu gün nefsiyle kızlarımızı süsleyenler, kadınlarımızı övenler; yarınki neslimizi, geleceğimizi, özümüzü talana yeltenenler olduğunu unutmayalım…
Bu gün ister yerli ve milli olsun, ister kadın tarafı görünümlü film, reklam, haber, program olsun hiçbiri samimi değildir. Hepsi de kadın hakları adı altında kadını meta olarak gören ve kullanan bir medya patronları silsilesidir.
Eğer bugün verdiğim vergi birer atom bombası olarak evimin içinde uyku aracılığıyla aileme dönüyorsa, zehirli bal tadında beni, aile mi, komşu mu, ili mi, ülke mi, ümmeti olduğum inancı mı zehirliyorsa…
Ve bunu durdurma güçleri olmasına rağmen; tüm halkın vebalini üstlenen yerel ve genel yöneticilerimiz kıpırdamıyorlarsa; enselerinde akrebin yuva yaptıklarını ve bir gün yuvalarına kusacaklarını unutmayalım.
Dün edepsizlikler, ahlaksızlıklar sebebiyle SODOM, GOMORE hadisesi yaşanmadı mı, bugün de LGBT, İstanbul sözleşmesi gibi adlar altında, dernekler, vakıflar, fikirler, düşünceler yaşatılmıyor mu?
Allah’a, Allah’ın nizamına uyumlu edepli giyinince öcü, yobaz, çağdışı, bedevi yaftasını yapıştıranlar… Anadan doğma çıplak gelinlik kızlarımız, flörtten başını doğrultamayan bacılarımız, anneye, babaya, insanlığa edebi, ahlakı olmayan cicili, bicili kızlarımız; medeni, çağdaş, güngörmüşler oluyor öyle mi?
Ne oldu da dün ellerimiz çatlarcasına alkış tuttuğumuz, isimlerini duyunca yüreğimizin hopladığı, çocuklarımızı isimleriyle isimlendirdiğimiz soyununca ünlü, isyan edince çağdaş, değerlere, kültürlere, inançlara salyalarıyla saldıran sözde sanatçılara düşman olmuşuz? Neden çocuklarımıza onları örnek almayın o yol doğru değil, yanlıştır diye tembihte bulunuyoruz? Yeni mi büyüdük yoksa yeni mi farkına vardık, bilinçlendik, şuurlandık?…
Unutmayalım! Tedbir alınmazsa yarın ülke fiziki güçle değil, ahlaksızlık, edepsizlik, hayâsızlık bataklığıyla çökecektir…
Rabbim bizi, ailemizi, ülkemizi ve tüm ümmeti Muhammedî bu çirkef pisliklerden muhafaza etsin…
Selam ve dua ile...