Burada işin müspet yada menfi olması önemli değildir. Sürü psikolojini meydana getiren olgu; yaşama biçimi, iş güçleri ve karakteri benzer olanlarda daha sık görülür.
Aynı sosyolojik karakterde olanlarda, başka bir ifadeyle sürü psikolojisi çok yoğun duygusal durumlarda kendine alan bulur. Açık bir ifade ile söylersek; bilinç ve sorgulama seviyesi sürü psikolojisi ile taban tabana zıttır. Bu sebeple ne kadar çok düşünme, sorgulama o kadar az sürüleşme demek sanırım doğru olur.
Lakin sürü psikolojisi, hayatın her alanında görülebilir. Nitekim siyasi ve sosyal faaliyetlerin bir kısmı hatta çoğunluğu sürü psikolojisi ile yürütülmektedir. Onun içindir ki; sorunlarımızın çözülmesi noktasında bir arpa boyu yol kat edemiyoruz. Aslında sürü psikolojisi zihinlerdedir, gayesiz farkında olmadan muhakeme yapmadan, kendi gerçeklerimizle yüzleşmeden bu psikolojik durumdan kurtulmamızda kolay görünmüyor.
Sürü psikolojisi belirli koşullarda şekillenen bir topluluğun, sorgulamadan, araştırmadan birbirine benzer düşünce, inanç ve davranışlarda bulunmasıdır.
Dolaylı olarak belli bir grup içinde uyumu korumak adına farklı fikir ve görüşlerine ket vurmak psikolojik sürü mantığının karşılığı olarak telakki etmek mümkündür.
Yalnızlık insanın en temel korkularının başında gelir ve bu nedenle insanlar topluluğa uymayı güvenli bulur. Böylece kişi çoğu zaman herkesin yaptığını yapmaya başlar. İnsanların yanlış olduğunu bildikleri halde, yaptıkları davranışlara, uydukları durumlara çok sık rastlanır. Çünkü oluşturulan atmosferde bu tür davranışları kaçınılmaz kılıyor.
İnsanlar arası ilişkilerde “güç” belirleyici bir olgudur. Toplumda; kişiler, aileler, gruplar yada cemaat ve tarikatlar ilişkilerinde güç faktörü çok belirgindir. Her ne kadar çeşitli “değerler, ilkelerden” söz edilse ve bu söylemlerin alıcısı olsa da, insanlar arası ilişkilere yön veren temel belirleyici faktör “güç” olgusudur. Kişinin kendisini ispat ve teşhir etme arzusu olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
“Hakikati” söylemenin zor olduğu biliniyor. Çünkü hiç kimse gerçekleri duymak istemiyor. İnsanlık tarihi boyunca insanoğlu hep bir hakikat arayışı içinde olmuştur. Bu arayış, çaba ve yolculuğu hiç kolay olmamıştır, zira hakikati dile getirmenin bir bedeli vardır ve doğal olarak bazı riskleri de göze almayı gerektirir.
İlimiz özelinde, düğün merasimleri ve taziye geleneğinde bunu açıkça müşahade ediyoruz. Kuşkusuz taziyeler bu toplumun önemli bir ritüelidir. Ancak süreç içerisinde bu iş çok farklı mecralara kaymış durumdadır.
Amaç taziye sahibinin acısını hafifletmek, olması gerekirken, aksine taziye sahibine hem eziyet hem de külfete yol açmaktadır. Ezcümle bu durum tam olarak sürü psikolojisine denk gelmektedir. Feodal yapının yıllarca hüküm sürdüğü bu coğrafyada her ailenin, her kabilenin bir ileri geleni/sözü dinleneni vardır.
Bir yerde bir taziye olduğunda bu kişiler, avenelerini arkasına alarak taziyede bulunuyor. Doğrusu bu eylem, başka bir şekilde fikren kendini ispat edememiş bir geleneğin sürü psikoloji olarak eylemde bulunmasıdır.
“Halaydan Siyasete” başlıklı yazıma bu konuda müktesebatına güvendiğim bir okuyucunun mesajını buraya almakta fayda görüyorum.
“…Düğünler ve cenazeler, iki mesele... Düğünler iki çifti evlendirmenin, onların sevincine ortak olmanın müstesna geleneklerimizdendir.
Hakeza cenazelerde ölü sahiplerini teselli etmek ve acılarına ortak olmaktır. Ne yazık ki bu iki geleneğimiz gösterişe, kendini teşrih etme ve güç gösterisine dönüşmüştür.
Üç dört gariban köylüyü arkasına takan kabahat önderlerinin gösteriş meydanı olmuştur. Bu önderler hem düğünlerde hem de cenazelerde hiç bir İslami ve insani kaideye riayet göstermeden kendilerini gerçekleştirme ve gösterme yarışına giriyorlar.
Böyle bir durumda bu törenlere katılmak haramdır. İmam kardeşlerimizde Fatiha üstüne Fatiha okuyorlar. Biri oturuyor Fatiha okunuyor, bir kalkıyor Fatiha okunuyor. Biri daha caminin içinde iken başka bir önder İmam efendiden Fatiha ısmarlıyor. Birde sipariş Fatihalar var, kuzey ıraktan, Almanya'dan, Asya'dan ve dünyanın dört bir yanından. Yalan yalan yalan. İmam şafi-i el üm kitabında " eğer ölü için insanlar toplu olarak bir araya geliyor ve törenler yapılıyorsa bu haram bir eylemdir" diyor. ( Kaynak fıkhus-sünne)
Hakkari'nin düğün ve cenazeleri Cahiliye döneminin panayırlarına dönüşmüş, Kimin neyi varsa orada teşrih/gösterir. Bu önderler ıslah etmekten daha çok ifsat ediyolarbu şehri.”(Hakkarili Mazlum)
Bu yorum toplumun inanç bakımından içine düştüğü tenakuzu göstermektedir. Yapılan tespit, mebzul miktarda duygu, düşünce ve iddia sunabilecek mahiyettedir. Kuran’ın gerçeği ile ‘bugün bu toplumda yaşayan dindarların gerçeği’ arasında keskin bir uçurum olduğu çok açık.
Kur’an’ın olmamasını emrettiği şeyin bugün ‘dindarlar eliyle’ gerçekleştirildiği su götürmez bir gerçek. Sürü psikolojisi müptelasına düçar olmuş bir toplumun değişip dönüşmesi çok zordur.