Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) öncülüğünde ve “Basın Özgürlüğü Misyonu” adıyla hareket eden 7 sivil toplum örgütü, dün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kabul edilen ve “Dezenformasyon Yasası” olarak adlandırılan düzenlemeyle ilgili Türkiye’de üç günlük çalışma yaptı.
"Basın Özgürlüğü Misyonu" adıyla hareket eden 7 örgüt, Türkiye’deki gazeteciler, sivil toplum grupları, siyasi partiler ve Anayasa Mahkemesi gibi pek çok paydaş ile toplantılar düzenleyerek, ülkedeki medya özgürlüğü konusunu tartıştı.
Toplantıya Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Uluslararası Af Örgütü, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF), Osservatorio Balcani Caucaso Transeuropa (OBCT), Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) temsilcileri katıldı.
Bu arada misyon; AK Parti Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Hakan Çavuşoğlu’nun yanı sıra CHP, HDP, İYİ Parti, Gelecek Partisi, Demokrat Parti, Saadet Partisi, Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) temsilcileriyle bir araya geldi.
İLETİŞİM BAŞKANI ALTUN İLE GÖRÜŞEMEDİLER
Heyetin Türkiye Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, AK Parti’nin insan haklarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Leyla Şahin Usta ve RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ile toplantı talepleri geri çevrilirken; MHP, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), TBMM Dijital Platformlar Komisyonu Başkanı ve AK Parti Milletvekili Hüseyin Yayman ile İletişim Başkanı Fahrettin Altun ile toplantı talepleri yanıtsız kaldı.
Gerçekleşen toplantıya IPI'den Oliver Money, ECPMF'den Gürkan Özturan, Uluslararası Af Örgütü'nden Ruhat Sena Akşener ve CPJ' den Özgür Öğret Kürdistan 24'e değerlendirmelerde bulundu.
AF ÖRGÜTÜ YETKİLİSİ: GAZETECİLİK TÜM DÖNEMLERDE BASKILARA MARUZ KALDI
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Vekil Direktörü Ruhat Sena Akşener, "Gazetecilik sadece bu dönemlerde değil hemen hemen tüm dönemlerde maalesef baskılara maruz kaldı” diyerek, şunları belirtti:
“Ama bu dönemde yargı eliyle de oldukça ciddi baskılara maruz kalıyor gazeteciler. Sadece gazetecilik faaliyeti yaptıkları için kovuşturmalara soruşturmalara tabi tutuluyorlar. Çok sayıda gazeteci cezaevinde, çok sayıda gazeteci haber yaptıkları için aslında soruşturmaya tabi tutuyor ve bu ciddi bir baskı ortamı getiriyor elbette. Halkın haber alma hakkının da engellenmesi demek. Gazetecilerin gazetecilik mesleğini icra etmesinin de engellenmesi demek. Dün kabul edilen dezenformasyon yasası da aslında bunun bir örneği. Yargı eliyle maalesef gazetecilerin mesleklerini icra etmesi engelleniyor diyebilirim.”
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Vekil Direktörü Ruhat Sena Akşener
“Bunun yanı sıra tabii ki sadece yargı üzerinden bir baskıya maruz kalmaları söz konusu değil, aynı zamanda fiziksel şiddete de uğruyorlar” diyen Akşener, sözlerine şöyle devam etti:
“Örneğin barışçıl protestolar sırasında kolluk tarafından fiziksel şiddete maruz kalıyorlar görev yapmaları engelleniyor. Aslında tırnak içerisinde söylemek gerekirse çıkartılan Aslında tırnak içerisinde söylemek gerekirse çıkartılan bu sansür yasaları ile ya da yargı eliyle gerçekleştirilen bu sansür dolayısıyla bir oto sansür de uygulamak zorunda kalıyorlar. Bütün bunları aslında Türkiye'de gazeteciliğin ifade özgürlüğü üzerinden de okursanız her geçen gün çok daha zor ve tehlikeli bir hale getiriyor. O da düşünmemek mümkün değil.”
“MUHALİF GÖRÜŞLERİNİ DİLE GETİREN VATANDAŞLAR DA BASKIYA MARUZ KALIYOR”
Af Örgütü yetkilisi, “Daha önce örneğin 16 gazetecinin tutuklanması ile ilgili bir durum söz konusu olmuştu Kürt illerinde” dedi ve şunları ekledi:
“Bunu bütün bir baskıdan ayrı düşünmek de çok mümkün değil. Gazeteciler aslında her yerde böyle bir baskıya maruz kalıyorlar ama özellikle muhalif görüşlerini dile getiren gazeteciler diyebiliriz. Muhalif görüşlerini dile getiren sıradan vatandaşlar bile baskıya uğrarken elbette gazeteciler bu mesleği yaparken çok daha fazla göz önünde oldukları için çok daha fazla halkın haber alma hakkını savundukları ve buna uyguladıkları için elbette çok daha fazla baskıya maruz kalıyorlar ama dediğim gibi ülkenin bütününü de zaten ifade özgürlüğü ilgili böyle bir sorun olduğunu söylemek mümkün."
IPI TÜRKİYE PROGRAM DİREKTÖRÜ: SANSÜRÜ ÇOK DAHA GENİŞLETME DURUMU OLABİLİR
IPI Türkiye Program Direktörü Oliver Money Kyrle de dezenformasyon yasasına değinerek, şunları vurguladı:
"Evet, Türk gazetecileri derinden endişelendiren dezenformasyon yasa tasarısı artık sonuçlandı. Aslında pek çok kişi bu yasanın resmi olmasa da fiiliyatta bir şekilde yürürlükte olduğunu söylüyor. Öyle ki bugüne dek bine yakın gazeteci bu şekilde yargılandı. Son yıllarda da bu yüzden yüzlerce gazeteci hapse atıldı. Şimdi de bunun yasalaşmasıyla ve hükümetin elindeki imkân ve araçlarla medyaya neler yapabileceğini hesap edin. Bu şekilde sansürü çok daha genişletme durumu da olabilir.”
IPI Türkiye Program Direktörü Oliver Money Kyrle
Kyrle, “Burada ayrıca yabancı gazetecilerin durumuna da dikkat çekmek istiyorum. Bu yasayla artık yabancı basında daha ciddi bir tehlike altında. Yapacakları haberlerde herhangi bir sakınca bulunması halinde akreditasyonları iptal edilebilir, yargılanabilir hatta ceza alabilirler. İşin kötüsü burada yasanın çerçevesinin çok belirsiz olmasında. Yani yasanın kapsamını ve uygulanış biçimini ancak uygulanmaya başladıktan sonra detaylı olarak görme şansımız olacak” diye konuştu.
GAZETECİLERİ KORUMA KOMİTESİ TEMSİLCİSİ: GAZETECİLERİN ÜSTÜNDE YARGI YÜKÜ VAR
Ayrıca Gazetecileri Koruma Komitesi Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret de söz konusu değerlendirmesinde şu hususa dikkat çekti:
"Ne yazık ki gazeteci güvenliği, fiziksel saldırılar açısından son bir iki yıldır gitgide daha kötüye gitmekte. Gazetecilere yapılan saldırılar gerek güvenlik güçlerinden gerek şahıslardan gelmekte ve bunların soruşturulması ve kovuşturulmasında çok büyük eksiklik görüyoruz. Herhangi bir toplumsal olayı protestoyu sokakta izleyen gazeteciler, devamlı olarak müdahaleye maruz kalıyorlar. Bu müdahaleler, sadece görüntü almasını engelleme de olabiliyor, ancak itme, kakma, darp, gaz, kelepçe, gözaltı şeklinde çeşitlenebiliyor. Bunun yanı sıra bir de gazetecilerin üstünde yargı yükü var. Hapisteki gazetecilerin sayısı yıllar içinde inse çıksa da yargının gazeteciler üzerine getirdiği yük eksilmiyor.”
Gazetecileri Koruma Komitesi Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret
Öğret, “Bugün Türkiye'de baktığınız zaman, her hafta bazen onlarca gazetecinin çeşitli iddialardan dolayı yargılandıklarını ve neredeyse tamamının gazetecilik faaliyetlerinden dolayı yargılandığını görüyoruz. Bu da artık bir noktada kanıksanmış ama kanıksanmaması, alışılmaması gereken ve çözülmesi gereken bir diğer çok önemli sorun” dedi.
ECPMF VE MFRR KOORDİNATÖRÜ: GAZETECİLER HUKUKİ ANLAMDA KAYNAKSIZLAŞTIRMA SÜRECİNE YÖNLENDİRİLİYOR
Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) ve Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) Koordinatörü Gürkan Özturan ise, "Geçtiğimiz günlerde yayımlamış olduğumuz medya ve basın ihlalleri raporumuz bulunuyor” diyerek, raporlara ilgili şunları belirtti:
“Bu raporun önemli bir kısmını aynı zamanda Türkiye'deki teşkil ediyor. Bu rapora göre Türkiye'de hukuki anlamda gerçekleşen ihlallerin birinci sırada olduğunu görüyoruz. Hemen ardında da gazetecilere yönelik şiddet ve onun ardından internet ortamında yapılan çevrimiçi saldırlar ve aynı zamanda taciz vakaları yer alıyor. Hukuki anlamda ihlallere baktığımızda mahkemelerde gerçekleşen ihlallerin birinci sırada yer aldığını görmek mümkün. Bu ihlaller çoğunlukla hapis cezaları ya da soruşturma kovuşturma, ev baskınları, gözaltılar ve kısa dönemli tutuklamalar da olabiliyor. Gazeteciler maalesef hukuki anlamda bir nevi kaynaksızlaştırma sürecine yönlendiriliyorlar. Geçtiğimiz aylarda Türkiye'den 2 gazetecinin evsiz kalma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını bu hukuki masrafları karşılamak adına ellerinden geleni yaptıkları halde evsiz kalmakla karşı karşıya kaldıklarını üzülerek öğrendik. Ve kendilerine bir şekilde destek olmaya çalıştık Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) olarak.”
Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) Koordinatörü Gürkan Özturan
Özturan, “Bu maalesef önümüzdeki süreçte de devam edecek gibi görünüyor. Medya özgürlüğümü giderek daraltan bir ortamda yaşıyoruz Türkiye de. Medyanın büyümesi ve gelişmesi önünde bir sürü engel var. Bunlardan büyük kısmı iktidar eliyle yapılanlar var. Medya düzenleyicilerinin basım İlan Kurumu gibi RTÜK gibi organların aslında iktidarın cezalandırmak aracı olarak kullanıldıklarını görüyoruz” şeklinde konuştu.
Viyana merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ve IPI Türkiye Ulusal Komitesi öncülüğündeki misyonda, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, ARTICLE 19, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Basın ve Medya Özgürlüğü için Avrupa Merkezi (ECPMF), Osservatorio Balcani e Caucaso Transeuropa (OBCT) ve Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) temsilcileri yer aldı. Misyon ayrıca, Uluslararası PEN ve Güney Doğu Avrupa Medya Organizasyonu (SEEMO) tarafından da desteklendi.