Bu şiir, ölüm ve hayatın geçiciliği üzerine derin bir meditasyon sunuyor. İnsanların ölüme dair hissettikleri korku, pişmanlık ve içsel çatışmalar dile getiriliyor.

Hele uzanın bir kabrin yanına,  

Kulak verin iç âlemine,  

Pişmandır dedikodusuna,  

Bir de kibrine, hasedine;  

   

Millet bunu dedi,  

Millet şunu etti,  

Bana ne millet ne yedi,  

Hele bir bak Hak ne emretti;  

   

Sanmayın gönül dertsizdir,  

Her gönlün bir yarası vardır,  

Kimi dile döker, kimi içe akıtır,  

Yar bilir, âlem neler anlatır,  

   

Bir gün öleceğiz ölenler gibi,  

Yine diriliriz, doğumumuz gibi,  

İnanmıyorsan ahmaklar gibi,  

Aklın iflas etmiş, zındıklar gibi;  

   

Ölümü düşündüm bol bol,  

Yana düşünce her iki kol,  

Dönüşü olmayan bir yol,  

Zaferdir nefse atılan her gol 

   

Her göz kırpışımızda  

Ölüm kokmalı yüreğimizde   

Belki de bu bir son bakışta   

Müdafaa, muharebe tartısında  

   

Dün bizde olanlar,  

Bugün topraktalar,  

Ey ölümü unutanlar!  

Birazdan sıra bizdeler 

   

Ölünce insan,  

Anlıyor kalan insan,  

Görüyorsa bakan insan,  

Kâmili iman oluyor o insan 

   

Kalbin ritimleri atarken her an,  

Ne durursun be gafil insan,  

Bihaber mi sandın ey yaratılan,  

Ölümün amber kokusunu unutan 

            

 Ey güzel ölüm!   

 Gelirsen gel, edeple gel, hele bir gel 

 Secdedeyken gel, örtüdeyken gel, imandayken gel 

 Velhasıl kelam güzele güzel yolcu edeceksen gel…