Hakkari Üniversitesi'nin son özel güvenlik personeli alım süreci, adalet ve şeffaflık ilkelerinden sapmış bir süreç olarak geniş kitlelerin tepkisini çekti.
Üniversite yönetimi, işe alımda lisans ve önlisans mezunlarına öncelik vereceğini duyurdu ancak bu süreçte yaşananlar, alınan kararların ardındaki niyetlerin sorgulanmasına neden oldu. Bu durum, güvenlik görevlisi adayları arasında ciddi bir mağduriyet yarattı ve kamuoyunda geniş yankı buldu.
Lise Mezunlarına Uygulanan Haksızlık
Özellikle lise mezunu bireyler, büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Birçok aday, zorlu ekonomik ve sosyal şartlar altında güvenlik sertifikası almış, KPSS'ye girmiş ve büyük umutlarla bu pozisyonlara başvurmuştu. Ancak üniversitenin, sadece lisans ve önlisans mezunlarına öncelik tanıması, bu kişilerin emeklerinin ve umutlarının hiçe sayılması anlamına geldi. Eğitim seviyesine dayalı bir ayrıcalık yaratılması, toplumsal adaletin zedelenmesine yol açmakta, bu da geniş bir mağduriyet dalgasını beraberinde getirmektedir.
Torpil İddiaları ve Şeffaflık Sorunu
Süreçte dikkat çeken bir diğer unsur ise, güvenlik görevlilerinin lisans ve ön lisans mezunlarına verilmesi oldu. Bu durum, kamuoyunda "torpil" iddialarını tekrar gündeme getirdi.
İnsanlar, bu kişilerin gerekli güvenlik sertifikalarını nasıl ve hangi koşullarda aldığını, bu alanda yeterli deneyime sahip olup olmadıklarını sorgulamaya başladı. Örneğin, spor bölümü mezunu bir kişinin, lisans diploması olmasına rağmen güvenlik alanında yeterli bilgi ve deneyime sahip olup olmadığı hala belirsizliğini koruyor. Bu belirsizlik, işe alım sürecinin adil ve şeffaf olmadığına dair güçlü bir algının oluşmasına yol açtı.
Geçmişten Günümüze: Adaletsizliklerin Tekrarı
Hakkari Üniversitesi'nin, geçmişte de benzer adaletsizliklerle anılması, bu sürecin toplumun geniş kesimlerinde huzursuzluk yaratmasına neden oldu. Önceden belirlenmiş torpil mekanizmalarının varlığı, birçok insanın bu tür atamalara olan güvenini ciddi şekilde sarstı. Üniversite gibi kamu kurumlarının, sadece eğitim değil, aynı zamanda etik değerler ve adalet anlayışı konusunda da örnek teşkil etmesi gerekirken, bu tür uygulamalar toplumsal güvenin yıpranmasına yol açmaktadır.
Toplumsal Yapıya Etkileri
Küçük şehirlerde, üniversiteler gibi büyük kurumların aldığı kararlar, toplumsal yapıyı derinden etkileyebilir. Adaletsizlik algısı, toplumsal barış ve güven duygusunu zedeleyebilir. Hakkari Üniversitesi'nde yaşanan bu son olay, toplumsal adalet ve eşitlik konusunda üniversitelerin rolünü yeniden tartışmaya açarken, aynı zamanda kamusal kurumların şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerine olan bağlılıklarını sorgulamak için bir fırsat sunmaktadır.
Hakkari Üniversitesi yönetiminin, bu tür iddiaların önüne geçebilmek için daha şeffaf ve adil bir süreç oluşturması elzemdir. İşe alımlarda sadece belirli kişilere ayrıcalık tanınması, üniversitenin toplumsal itibarını ve güvenilirliğini zedelemektedir. Üniversitenin, bu süreçte yaşananlardan ders çıkararak, hem mevcut mağduriyetleri gidermesi hem de gelecekte benzer olayların yaşanmasını önlemek adına yapısal reformlar gerçekleştirmesi gerekmektedir.
Toplumsal barışın ve adaletin korunması, üniversitelerin sadece eğitimle değil, aynı zamanda etik değerlerle de toplumun öncüsü olmasıyla mümkündür. Hakkari Üniversitesi'nin, bu süreçte alacağı tedbirler, sadece üniversitenin geleceğini değil, aynı zamanda toplumun genelinde oluşan adalet ve güven duygusunu da doğrudan etkileyecektir. Bu nedenle, üniversitenin atacağı her adım, dikkatle izlenmeli ve sürecin daha adil bir şekilde yürütülmesi sağlanmalıdır.
'Hülle kadro Dağılımı ve Amacı'
Ayrıca Hakkari Üniversitesi'nde son dönemde yaşanan kadro dağıtım süreci, adalet ve liyakat ilkelerinden uzaklaşarak, birçok insanın tepkisini çekiyor.
Rektörlük, hak eden ve yıllarca vekâleten görev yapan personelin beklentilerini karşılamazken, kadroları farklı kurumlardan belirli kişilere, özellikle AKP'li isimlere vermekle suçlanıyor. Bu durum, üniversitenin tarafsızlık ve eşitlik ilkelerine gölge düşürüyor.
Adaletin Yerini Partizanlık mı Aldı?
Üniversitede kadro dağıtımı sürecinde, hülle kadrolar aracılığıyla AKP'ye yakın isimlere öncelik tanındığı iddiaları, kamuoyunda büyük bir hayal kırıklığı yaratmış durumda. KPSS sınavlarına giren ve yüksek puanlarla atanmayı bekleyen yüzlerce aday, bu durum karşısında adeta bir kenara itilirken, siyasi bağlantılar sayesinde kadro elde edenlerin sayısı her geçen gün artıyor. KPSS'ye giren gençlerin emekleri, umutları ve geleceği, siyasi çıkarlar uğruna hiçe sayılmakta.
Hak Edenler Neden Göz Ardı Ediliyor?
Üniversite bünyesinde uzun yıllar emek vermiş, vekaleten görev almış birçok personelin, hülle kadrolar nedeniyle kadro alamaması büyük bir adaletsizlik olarak görülüyor. Bu kişilerin tek "suçunun" AKP'li olmamak olduğu iddiaları, üniversitenin tarafsızlığını sorgulatıyor. Hakkari Üniversitesi'nde, hakkıyla ve liyakatle çalışan bireylerin önüne set çekilirken, siyasi bağlantılar üzerinden kadro dağıtılması, kurumsal güveni ve adalet duygusunu yerle bir etmekte.
Kadro Dağıtımı ve İndirme-Bindirme Operasyonları
Son dönemde yapılan kadro dağıtımları, birçok kişi tarafından "indirme-bindirme operasyonları" olarak nitelendiriliyor. Bu süreç, kamuoyunda üniversitenin bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirdiği algısını güçlendiriyor.
Hakkari Üniversitesi'nin, bu tür iddialara karşı daha şeffaf bir politika izleyerek, toplumsal güveni yeniden tesis etmesi ve adalet duygusunu pekiştirmesi gerekmektedir. Bu süreçteki gelişmeler, hem üniversite yönetimi hem de kamuoyu tarafından yakından takip edilecek ve üniversitenin gelecekteki itibarı bu süreçte alacağı kararlara bağlı olacaktır.