Son zamanların en büyük toplumsal vakaları biri haline gelen intiharlar ne (Dünya Sağlık Örgütü) DSÖ'den bir eylem planına denk geldik ne de ülke ya da mevcut yönetimlerin bir planlamasına.
İntiharlar dünya ne kadar yayıldığını ve tüm toplumlarda krona pandemisi gibi toplu ve seri ölümlere sebebiyet vermediği için bir eylem planının olmaması sebep gösterilebilir ama Türkiye'de sosyolojik bir sorun halinde olduğu halde ve son zamanlarda önü alınamadığı için bir eylem planının olması ve uygulamaya konulması zaruret gösterir.
Bu yazıyı kaleme alma nedenlerinden biri de son bir yılda Hakkari'de inanılmaz bir şekilde artan intihar vakalarıdır. İntihar edenlerin teknik özelliklerine bakıldığında alt ve orta ekonomiye sahip ve 30 yaş üzeri intiharlar olmakla beraber genel olarak 18-30 yaş aralığında toplanmaktadır.
İntiharın bu şaş aralığına toplanması ve belli sebeplerin olması da çözümş ğretebilmek için bir labalaruvar ortamı oluşturmaktadır. Bu ortamda deney ve gözlem yapma imkanı sunarak sebep-sonuç bağımlı/sız değişkenlerle beraber çözüm ortamını da oluşturmaktadır.
Genel ittibari ile intihar vakalarına bakıldığında genç jenerasyonlara inmesi bu jenerasyon geleceğine olan umutsuzluk ve kaygı ortamının oluşturmuş olduğu kısaca sosyolojik nedenlerin oluşturmuş olduğu psikolojik bunalımlardır. Dene bikir ki her bir intihar vakası aslında bir cinayettir. Bu cinayetlerin bir tetikçisi ( kendileri) bir de azmettiricileri (bu sosyolojik sorunlara sebebiyet veren her türlü faaliyet uygulama, me meşrulaştırma, bunalarla beraber uygulayanlar) de bulunmaktadır. Kısaca 5-10 kuruş paraya her türlü torpili, rüşveti, ahlaksızlığı, yolsuzluğu hak gören ve çevresinden insanları kayıran, bu torpilleri uygulayan ve bunları meşrulaştıran hukuk, siyaset, din, eğitim, aile... kurumları ve hiç bir şekilde ses çıkarmayan toplum kisvesi altındaki yığınlardır.
Genel olarak bakıldığında İntihara sebep olan olayları fark edebiliriz. Toplumda kronikleşen bir hastalık gibi bazı toplumsal vakaların çözülmediği ve tek çözüm müş gibi tek bir şeye başvurulması yeni çözğm yollarının aranmamasısır. Kişinin intihar etmesinde bir çok etmen rol oynar. Bunların en barizleri ekonomi, sevgi-sevgisilik, adalet, haksızlık, yolsuzluk, toplumsal sorunlar, doyum noktası ve bir takım ailevi problemler...
Bizdeki kronik hastalık toplumsal bu tür sorunlar göz önündeyken toplumu ya da var olan bütün çarıklığı düzeltmek yerine intiharı ya da bu problemi kabullenemeyen bireye psikolojik destek sağlayarak kör sağır dilsizi oynamaya çağırmaktır.
Değinildiği gibi intihara sosyolojik nedenlerden sürüklenen bireye psikolojik destek sağlanması kadar absürt olan da intihar vakaları hakkında yapılan araştırmalarda sosyologların olmaması ya da çoğunlukla farklı branşların ilgi konusıymuş gibi araştırmalarıdır. Bütün bu araştırmalar ve yapılan bu desteklemelerden de anlaşılacağı gibi bir arpa boyu yol alınmadığı ve alınamayacağudır.
Sadece bireye olan destek bireyin içinde bulunduğu toplumu ve bu topluluktaki diğer fertlerin durumu sorgulaması, hasta kişiye uygulaman özel ilgiye ve hem kendi hem de hastanın rol ve atatüsünü sorgulamasına aynı ayrıcalıklardan yararlanmak istemesine ve bunları yönetenlerin içinde bulunduğu baskıya kendilerinin bunlara yetememesinin vermiş olduğu psikolojik çöküntüyü göz ardı etmiş olur ve bazense farklı hastalıklara örneğin tansiyon, beyin kanaması, kalp krizi... gibi yüksek strese ve haçeyecana dayalı hastalıkları da doğurmuş oluruz.
Bu tür vakalara sosyolojik dokunuşun olmaması bireyi önce kendine sonra da aileden başlayarak sosyal çevresine yabancılaştırır. Sosyoloji bilimi bireyin sosyolojik sorunnu inceler aile ve toplumdaki yerini diğer bireylerin rol ve statü durumınu ebeveynlerinin, aile bireylerinin ailedeki anlamını rol ve statüsünü ebeveynlerin statülerini ve diğer fertlerle iletişim ve ilgi durumunu hiyerarşik yapıyı ve adil yönetimi göz öninde bulundurarak bir analizini gerçekleştirir.
Sosyolojik dokunuş olmadan sadece hastaya müdahale gerektiren müdahale dieden bşr dokunuş olur bu da hastalığınderinleştirir ve yayar. Bu hastalık bulaşıcı bir hal alır sonrası olaylar örüntüsü olgulaşır yapacak tek şey mağduriyeti gidermek olur.
Toplum bilimcilerine bu tür mağduriyetler için kaynak harçanmasını ne de toplumdaki sosyolojik sorunların bir mağduriyetine kaynak ayırılmasını ister. Bu kaynaklarla hastalıkları tedavi etmek ve ülke eğitim ve üretimine, bilimine ve refahına harcanmasına sağlamak ister. Bu tür sosyolojik hastalıkların teşhisinin konmasında ve tedavisinde önemli rol oynar.
Her ilmin belli başlı alanları bulunmakta ve her birey de kendi ilmi ile amael etmelik zorunda yerel ve genel yönetimler bu ilimlerinin önünü açmak ve bu ilimlerin üzerlerine düşeni yaptırmak zorunda.
Aksisi şuanki gibi içinde yaşanılası güç olan kautik ortamın zeminini oluşturur, tedavisi güç olan yaralara sebep olur. Bu şekilde topluma kendi cellatlarını yetişmesine ortam doğıçurur.