'Mîrim Borî' Kürtçe deyimin öyküsünü okuduğunuzda deyimde yüklü olan hafif alayın aksine bilgeliğin sadakatin ve gururun ne demek olduğunu daha iyi anlayacak belki bir parca sitem izi bulacaksınız.
Zeynel bey, 1560 yılında Hakkari mirliğine geçer ve 23 yıl yönetimde kalmış azimli güçlü iktidarı babası, amcası ve kardeşlerine karşı verdiği amansız bir mücadeleden sonra ele alan Hakkari kralı-miridir.
Hayatının önemli bir kısmı savaş ve seferlerle geçen Zeynel bey, İran sınırına yeni bir sefer hazırlığındadır. 42 bin kişilik özel savaşçılardan oluşmuş ordusuna ek olarak tüm köylerden savaşabilecek köylüleri de sefer için çağırır.
Bugün Hakkarililer tarafından özgürlük meydanı olarak adlandırılan Erzikin de ordusunun toplanmasını beklerken uykusu gelir ve bir mağarada en çok güvendiği Akılmendi(Danışmanı) veya veziri İsé Delalın korumasında uykuya dalar.
Zeynel bey, iktidarı kendi ailesinden zor kullanarak devraldığı için İsé Delal ve birkaç adamı dışında kimseye güvenmiyordu.
İsé Delal, eli kılcının kabzasında Zeynel Bey'in başında bir heykel ihtişamı ile beklemekteyken birden bire mağaranın deliğinden çıkan bir yılan Zeynel Bey'in başına yönelir. İsé, yılanı öldürmek için hızla kılıcını çeker. Kınından hızla çıkan hançerin biçtiği rüzgarın sesiyle uyanan Zeynel Bey boğaz hizasında keskin bir kılıç görür ve yılan ise gözden kaybolur.
İsé'yi başında elinde kılıçla saldırmaya hazır gören Zeynel Bey ünlü Romalı komutan Sezar'ın yakın adamı Brütüs tarafından arkadan hançerlenirken hisettiği şaşkınlığın belki de aynısını hisseder.
İsé ev çé hale? tuji xayin derketi? (İsé bu ne haldir? Sen demi hain çıktın?)
İsé, şaşkındır.
İçine düştüğü durum ona söyleyecek bir söz bırakmamıştır. Zeynel beyin şaşkınlığı ve olaya biçtiği manayı sezen isé kılıcını kınına koyar.
"Mirim bori"(Geçti mirim) der.
Zeynel bey tüm askerlerini toplar ihanet olarak bildiği bu durumu seferin uğursuzluğuna bağlar ve seferden vazgeçip Hakkari'ye döner.
Hakkari'de de tüm ısrarlarına rağmen İsé'den başka da bir söz duyamaz.
İsê: “ben seni hain olmadığıma ikna etsem bile eskisi gibi olamayız”der.
Savunma yapmaz.
Zeynel bey, İsê'ye suçlu muamelesi yapmazsa da İsê bir sabah yanına sadece eşini ve çocuklarını alıp sessiz sedasız Hakkari'den ayrılır.
Amediye'de bir değirmene (Aş) yerleşir. Değirmencilik (Aşevan)lık yapmaya başlar.
Aradan zaman geçer Zeynel Bey bilgeliği ile sarayına gizem, cesareti ile güven veren İsê'yi çok özlemeye başlamış ama kafasındaki kuşkulardan da kurtulamamıştır.
Hem İsé'ye ulaşmak hem de bölgesindeki alimleri vezirleri ve beyleri bir sınavdan geçirmek amacıyla hükümranlığı altında bulunan tüm aşiret reislerine, beylerine haber verir.
Hepsini kendine ait Bın qesrê medresesinde toplanmalarını ve yanlarında birer çepiç (Gisk) getirmelerini ister. Tüm beyler anılan yerde ve zamanda hazır olurlar.
Zeynel bey tüm çepiçleri tarttırır, boylarını ölçüp kayıt altına aldırır ve her beyden bir yıl sonra aynı çepiçleri aynı kiloda ve boyda geri getirmelerini ister.
Bunu başaranlara ödül, başaramayanlara ceza vaad eder.
Zeynel beyin İsê'nin keskin zekasıyla tekrar buluşmak ve düğümü çözmek umuduyla baş vurduğu bu zeka oyununun birer parçası olup memleketlerine geri dönen beylerin arasında ikinci evliliğini yeni yapmış olan kardeşi Amediye beyi Bayındır beyde vardır.
Amediye beyini bu zor sınavı başaramaması halinde güzelliği dillere destan eşinden ayrılma korkusu sarmıştır.
Amediye'ye geri dönerken yolu üzerinde bulunan değirmene uğrayan bey İsé ile dertleşmeye başlar. İsé Hakkari'yi ve Zeynel beyi sorar.
Bey de olanları anlatır.
Zeynel beyin akıl hocası bu düğümü hemen çözer ve beye çepiçi bir Kurtla aynı odaya bağlamasını, çok iyi beslemesini söyler. İyi beslenen çepiç kilosunu koruyacak, Kurdun korkusundan da kilo almayacak büyüyemeyecektir.
Bu öneri beyin aklına yatar ve İsé'nin dediklerini uygular.
Aradan zaman geçer. Bir yılın dolmasına iki gün kalır. Amediye beyi son kez çepiçini tartar, ölçer. Çepiçin bir yıl öncesiyle aynı olduğunu görür ve büyük sevinçle Hakkari'ye doğru yola çıkar.
Tüm beylerden önce Hakkari'ye ulaşan Amediye beyi Zeynel beyin huzuruna çıkar. Kayıtlar karşılaştırılır, başarıyla ödüllendirilir.
Zeynel bey, Amediye beyini huzura alır ve kendisine bu aklı kimin verdiğini sorar. Beyin itirazlarına kulak vermeyen Zeynel bey İsé'nin yerini öğrenir ve yanına dört vezirini de alıp değirmene misafir olur.
İki eski dost tüm yaşananlara inat sarılırlar. Zeynel bey İsé'nin perişan haline pek üzülür ama onun gururlu ve bilge kişiliğini incitmemek için onunla bilgece sohbet etmeye başlar.
- İsé vardata te çiye? (İsé kazancın nedir?)
- Rojé çar pare (Günde dört para )
- Tu wı çar paran çawa xerç dékey? (Bu dört parayı nasıl harçıyorsun?)
-Yeké dıxom, yeké tovéjım avé, yeké deme zevqaxo, yek ji bo pêşerojêye. (Birini yiyorum, birini suya atıyorum, birini zevkime birini de geleçeğime veriyorum.)
Zeynel beyin dört veziri de birden atılırlar. İsé'nin ne demek istediğini anlamaya çalışırlar. Ama bey araya girer:
- İsé gırane erzan neke. (İsé pahalıdır ucuz etme - değerlidir değersiz etme)der.
Vezirlerin kafası karışık mahcup, Zeynel bey ise kendisine bir yıl önce olan bitenleri anlatan ve kendisini ikna eden İsê'yi görmekten, yaptıkları bilgece sohbetten memnun yüreğinde sadece İsê'nin fukaralık içindeki hayatından duyduğu üzüntüden başka bir gam kalmamış olarak Hakkari'ye doğru yola çıkarlar.
İsé, onlara bir süre yürüyerek eşlik eder. O da kadim dostunu görmüş olmaktan hele onu ikna etmiş olmaktan mutludur.
Vezirleri düşünür, hafif bir gülümseme kaplar yüzünü. Başlarına geleceklerini sezmiş gibidir.
Zeynel beyin sarayında dört vezir birden mahçup, beyi dinlemektedirler.
-İsé'nin sözlerindeki bilmeceyi çözmek için on gününüz var. Yoksa vezirliğiniz ne bana nede bu memlekete yaraşır.
Vezirlerin her biri ayrı ayrı izne ayrılır ve doğruca İsê'nin değirmenine doğru yola koyulurlar.
İsê, onları geri çevirmez.
Elime geçen dört paranın birini evime harcıyordum birini kızıma birini eşime birini de oğluma veriyordum. Yediğim parayı zaten bilmiş olmanız lazım misafirime harcadığım paraydı. Suya attığım para kızıma verdiğim paraydı. Çünkü kızım yarın öbür gün evlenip gidecektir, Zevkime verdiğim para eşime verdiğim paraydı. Oğluma verdiğim para da geleceğim olan paraydı çünkü adımı taşıyacak olan odur.
Vezirlerin her biri İsé'den öğrendiklerinin karşılığı olarak birkaç kese altını değirmene bırakıp Zeynel beyin huzuruna çıkmak için yola koyulurlar.
Zeynel bey bu şekilde İsé'yi incitmeden ona (vezirlerin verdiği altın keseyle) yardımcı olup, vezirlerine de esaslı bir ders vermiş oluyordu...