Sekülerleşme: Dinle ilişki kurma biçiminin değişiyor olmasıdır. Belki siz değerli okurlara biraz paradoksal gelebilir ama, “seküler dindarlıktan” söz etmekte mümkündür. Mesela son birkaç yıldır İslami camiadaki din algısının muhtevadan ziyade şekilci, eklektik (seçmecilik) din yorumları ve ritüellerden ibaret dini bir anlayış “dini” sekülerleşmedir

Her kesim, sadece kendi mahallenin sesini duymak istiyor. Kürt sekülerleşmesini iyi anlamak için yapılan yanlışların ve bu yanlışların nesilden nesile nasıl devam ettiğini iyi anlamak lazım. Mesela sokak gösterilerine hiç katılmayan bir gencin, tesadüfen bir eylemin ortasında kalması, göz altına alınıp ve akabinde cezaevine konulması, cezaevinde siyasilerin koğuşunda meskun olması kaçınılmaz olarak Kürt sol/sosyalizm pençesine düşürülmüş demek değil midir?

Neticede Kürt genç kuşaklarının sekülerleşmesinde Kürt sol/sosyalist hareketin yanında devletin şiddet ve insan hakları ihlallerinden soyutlanamaz. Kürt siyasal hareketin zihin kodlarının arka planında dine bakışı olumsuzdur. Ancak tek belirleyici parametre bu değildir.

Sola yakınlaşmanın gerekçesi asıl itibariyle solun cazibesinden öte muhafazakar politik bağnazlığın” itici gücüde önemli bir yer tutar. Politik sekülerleşmenin bir sonucu olarak; ebeveyn ve genç kuşaklar arasında hem politik hem de seküler dünya görüşü açısından inanılmaz uçurumların olduğu kesin. Ebeveynler Kürt soluna yakınlık duysa bile, çoğunlukla kendilerini sol/sosyalist ideolojik kategori içerisinde görmüyorlar. Ebeveynler ile birlikte geçmiş kuşakların Kürt soluna yakınlığının temel sebebi mağduriyetler ile birlikte kimlik talebiyken, genç kuşaklarda bu yakınlığın sebebi genel hatlarıyla sol/sosyalist ideolojik dünya görüşüdür. Kısacası ideolojik bakışın içselleştirilmesidir.  

Baskı, yok sayma, imha ve inkar politikaları sadece bir jenerasyonu etkilemez. Belki de nesiller boyu izleri kalır. Kürtlerin, ellerinin altındaki toprağı, evi ve arsayı terk ederek yılların birikimlerini bir kenara bırakarak şehrin çeperlerine yerleşmeleri, bu sekülerleşmeyi yaratan ve nesiller boyunca aktarılan bir mekanizmaya dönüşeceğini gözden kaçırmamak lazım. Kürtlerin üzerindeki devlet baskısı, toplumdan dışlanma hissi buna örnek olarak verilebilir. Politik baskılarının arttığı her dönemde başkalarının yaşadıklarına empati yapmamız gerekiyor. Ebeveynlerin sol/sosyalist düşünceye ideolojik düzeyde değil, kimlik-tanınma sorunun çözümüne dair beklentiden kaynaklandığı ve aynı zamanda siyasi görüşlerinin dindarlıkları ile barışık bir profile sahip oldukları değerlendirilmektedir. (Kısmen ön yargıların doruklara çıkması) Kürt olmak “ezilen” demektir. Ezilen sınıftan olmak, sosyalizme daha çok yakınlaştırıyor.

Gençlerin sekülerleşmesinde devlete, radikal dini örgütlere, bazı cemaatlere ve din adamlarına duyulan öfkede etkilidir.

“Dindarların iktidarında yolsuzlukların, hukuksuzlukların ve kayırmacılığın olduğu düşüncesi din algısını olumsuz yönde etkileyebiliyor.    Dolaysıyla muhalif olunan politik kategorinin temsi ettiği din anlayışı tepkisel sekülerleşme sürecinde etkilidir. Burada sadece hükümetin değil, hükümete yakın cemaatlerin/tarikatların ve din adamlarının özellikle son yıllardaki “negatif” imajının da “dinden soğumada” etkili olduğunu belirtelim.” (a.g.e. s,237)

“Baskıcı rejimlerin siyasi egemenliği sona erdiğinde ve baskı havası dağıldığında bu toplumların gizlemek zorunda kaldıkları dini yada seküler eğilimlerde bir patlama yaşanır.” (A.g.e. s,258)

Gençlik, hayatını yaşaması gereken bir grup olarak dinden ve dini yaptırımlardan muaf olarak gören bir anlayış zuhur ediyor.

Dinin devletle yakın ilişki halinde olduğu yerde devlete karşı duyulan öfke dine karşıda bir mesafeyi doğurur.