1 Ekim’de Devlet Bahçeli’nin Meclis’te uzattığı el ile başlayan ve Öcalan çağrısı ile devam eden beklenmedik hamleleri, nasıl okunmalı?
İlk defa “Kürt kardeşlerimin sorunu” kavramını kullanıyor.
Dahası, Öcalan hakkında söyledikleri:
“Yeni çözüm sürecine değil ortak akla ihtiyaç var… Kürt kardeşlerimin sorununu çözmek elbette mecburidir. Ama kolektif kimlik ve etnik bir temelde çözüme atıf yapmak vahim bir tehlikedir…
Terörist başının tecridi kaldırılsın talebi geliyor. Tecridi kaldırılsın ve çıksın TBMM'de DEM' in grup toplantısında konuşsun ve terörü bitirdiğini açıkça ilan etsin. Ve bu terör ülke gündeminden tamamen çıksın.”
Bahçeli'nin çözüm paketinde asla kimlik talepleri olmadan, sadece Öcalan’ın doğrudan çağrı yaparak PKK’yı tasfiye edileceği ilan etmesini,bekliyor. Böyle bir çözüm mümkün mü? Bunu zaman gösterecek.
Kürt meselesini Öcalan ve çağrısına indirgemek ve sadece bu denklem üzerinden yürümek sorunun çözüleceği anlamına gelmez.
Türk milliyetçiliğine gönül vermiş politik unsurların tarihsel kalesi olan, 40 yıldır Kürt siyasal hareketin karşısında duran, milliyetçi bir partinin bu kıvama gelmesi neresinden bakılırsa bakıldın çok enteresan.
Acaba hükümet ortağı milliyetçi bir parti, Kürtler'e bakın sizin sorunlarınızı çözmek istiyoruz fakat muhalefet engelini aşamıyoruz mu demek istedi? Ancak muhalefet bu tonga'ya düşmedi ve sürecin şeffaf olması şartıyla destek vereceklerini açıkladılar. Kanımca iktidar bu hamleyi beklemiyordu. Kayyum atamalarıyla iktidarın genetik kodlarına geri dönmesini böyle okumak da mümkün.
Diğer yandan, Ankara'daki TUSAŞ tesislerine yapılan terör saldırı PKK'nın yekpare bir örgüt olmadığını gösterdi. Eylemi kim yapmış yada kimler yaptırmışsa tek amaç, Kürt sorunun siyasi ve hukuki zeminde çözülmesini engelleme çabasıdır. Bu çok net.
Kandilden gelen açıklamalara bakılırsa PKK, siyasi zemin kazanmak istiyor, yoksa Öcalan’a itaat edeceğine ihtimal verilmiyor.
MHP liderinin “Edirne” diyerek, adını anmaktan imtina ettiği Selahattin Demirtaş’a gönderme yapması Öcalan'a tahliye, Demirtaş'a tasfiye olarak okumak da mümkün.
Kürt siyaset ve hareketini Demirtaş'ın, etkisinden, yörüngesinden çıkarma gibi bir süreç mi hedefleniyor, insan düşünmeden edemiyor.
Tabii iş sanıldığından daha karmaşık ve engebeli… Meselenin çözümü siyasetçilerin marifetine kalıyor.
Kürtler verdikleri hak, adalet ve egemenlik mücadelesini gayrimeşru araçlar yerine meşru araçlarla siyaset-hukuk zemininde sabırla devam ettirmeleri gerekir. Ancak artık palyatif çözümlerle meselenin sonuç vermediğide bilinmeli...
Tahmin senaryolarında akla gelen ilk konu ise PKK’nın ülke sınırlarının dışına çekilmesi bunun karşılığında Suriye’de YPG/PYD eliyle hakim olduğu bölgelerde Türkiye baskı ve saldırısının bitmesi veya Türkiye’nin bu yapılanmayı tanıması talebi olabilir.
Bu da bir pazarlık konusu ve gayet tabii ABD’nin de taraf olacağı bir mesele. ABD'nin YPG'yi ağır silahlarla donatması İŞİD- DEAŞ'la mücadeleden ibaret olmadığı görülüyor.
Kalkınma Yolu Projesi amacı bağlamında Irak’ın doğalgaz ve petrolünün Avrupa’ya ve Amerika’ya nakledilmesi hedefi doğrultusunda PKK’nın silahsızlandırılması gerekli olduğu vurgulanıyor.
Sorumluluk sahibi her kese düşen görev, bir umut varsa bu umudu büyütmeyi bir kapı aralanmışsa bu kapının sonuna kadar açılması için çaba sarf etmektir.
Fakat taraflar kendi yaklaşımını ifade edecek yeni bir dil üretemeden mevcut soruna yeni bir çözüm üretmeleri kolay olmayacak.
Güçlü bir Türkiye ancak Kürt sorununu çözebilen bir Türkiye ile mümkün.