Bölgesel bir parti hüviyetinde kurulan HEP Partisinden mülhem DEM Parti'nin 7 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçimlerinden sonra bir nebzede olsa bölgesel parti bagajını aşmaya çalıştığı görüldü.
HDP, 2015 Haziran seçimlerinde dönemin genel başkanı Selahattin Demirtaş'ın özel çabaları ile hem Türkler hem de Kürtler nezdinde kendini yeniden sunma fırsatı elde etti. Ancak sonrasında bölgede yaşanan şehir çatışmaları ve hendek siyaseti bu çabaları gölgede bıraktı. Sonraki tüm süreçlerde bu parti sath-ı mailinde sık sık PKK üzerinden eleştirildi, yer yer ırkçı politik saldırılarla karşı karşıya kaldı.
Kürt siyasal hareketinin, tarz-ı siyasetinde Kürdi meselelerin marjinal ideolojilerin gölgesinde kalması, parti ile toplumundaki özgül kitleler arasında boşluklar oluştu. DEM Parti, tüm genel ve yerel seçimlerden sonra da tartışmaların konusu olmaya devam etti.
Partinin toplumsal cinsiyet (LBT) politikası, PKK hareketiyle ilişkilenme biçimi sürekli sorunlu alan oldu. Partinin Marksist ve Türk solu kimliği Kürdi kimliğinin üzerinde ciddi bir üstünlük kuruyor algısı bir başka sorunlu alan oldu.
DEM Parti, etnik ve ideolojik sınırlara takılı kalmadan ve ağırlıkla Kürtlerden oy alabilen bir parti ötesinde Türkiye geneline yayılan bir politika tahkim etmelidir.
DEM Parti’nin anadil meselesine yeterince eğilmemesi ve bu konuda “ya hep ya hiç” siyasetini benimsemesi, Kürtler tarafından şüpheyle karşılandı. Doğrusu sistemle kavgalı olan HDP çizgisindeki Partiler, bu konuda işi çokta kolay olmadığını belirtmemiz lazım.
Burada DEM Parti gençliğine ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Çıkarsız, karşılıksız ve bir çok riskleri de göğüsleyerek büyük bir özveride bulunuyor DEM Partili genç seçmenler.
DEM Parti'nin ilerleyen süreçte özelde Kürt siyasetinde, genelde ise Türkiye siyasetinde yaratabileceği etki alanının sınırlarını kestirmek çok kolay değil elbette.
Türkiye siyasetinde aktif bir aktör olmak için diyalog-temelli ve uzlaşmacı bir dili kullanmak kaçınılmazdır. DEM Parti'si toplumdaki mevcut algıyı aşmak için bu bağlamda yeni stratejiler geliştirmelidir.
Kendini yenilemeyen ve gündelik hayatın sosyo-politik gerçekliğine cevap üretemeyen bir parti yada oluşumun ne bölge siyasetinde ne de Türkiye siyasetinde ciddi bir aktör olması beklenmemelidir.
Eski HDP Eş genel başkanı Selahattin Demirtaş'ın dillendirdiği üçüncü yol ne anlam ifade ediyor. Kutuplaşma ve zorlukların üstesinden gelmek adına topluma önemli bir çerçeve sunmak üçüncü yol, olarak tarif edilir.
"Geleneksel sağ ve sol siyaset arasında sıkışıp kalmadan, farklı görüşler arasında bir sentez bulunması ve ortak zeminlerde buluşulması gerektiğini iddia eden Üçüncü Yol tartışmaları, temelde ideolojik sınırların ötesine geçerek seçmene daha geniş bir perspektif sunmayı hedeflemektedir. Bu yaklaşım, toplumun karşıt kutupları ve farklı kesimlerinden insanları bir araya getirerek daha kapsayıcı ve etkili politikaların oluşturulmasına olanak sağlamayı amaçlarken radikal çizgileri reddeden bir politika inşa etmektedir.
Siyasetteki üçüncü yol tartışmaları, ideolojik sınırlar ötesinde daha kapsayıcı ve etkili politikaların oluşturulmasına yönelik uzlaşı ortamını tesis eden bir çağrıyı karşılamaktadır. Bu yaklaşım, siyasi liderlerin esneklik, uzlaşma ve işbirliği ruhuyla hareket etmelerini gerektirmektedir."(Tunay Şendal, 24.04.2024,Perspektif.online)
Üçüncü Yol, iktidardan ziyade muhalefetin tabanına yönelmek suretiyle muhalif bloğun oyunu konsolide edebilmeyi amaçlar. Bu perspektifle, siyasetin mantalitesi anlaşılabilir bir politikaya sahip olmayı hedefleyen Üçüncü Yol siyaseti, seçmen nazarında “ana muhalefet” kimliğine bürünmeyi hedefler.
Salt muhalif bloktan gelecek oylarla ana muhalefet olunmayacağı veyahut iktidara gelinmeyeceği bilinmelidir. Bu sebeple üçüncü yol siyaseti, muhalif kesimin oylarına talipli olurken küskün ve mesafeli seçmeni de cezp etme ve iktidar bloğundan da oy koparma gibi bir siyaset izlemelidir.
Müesses nizam haricinde, ekonominin nasıl düzeltileceği, politik kutuplaşma karşısında nasıl bir diyalog ortamı sağlanacağı, eğitim ve kültür politikalarında nasıl bir çerçeve çizileceği gibi esas meselelerde tatmin edici bir retorik geliştiremeyen üçüncü yol siyasetinin de başarılı olma şahsı yok.
Türkiye toplumu, duygulara hitap eden geleneksel dini değerlere sahip çıkan bunu sürekli gündemde tutan liderden etkilenmektedir.
Bakalım, iktidar değişikliği olması halinde DEM, ana muhalefet partisi haline gelebilecek mi? Bekleyip göreceğiz. Siyasetin zafer bulması, uğrunda yapılan gayret ve çabayla orantılıdır.