Demokratik bir ülkede iktidarın yanında muhalefetin de olması kaçınılmazdır. Muhalefetin olmadığı toplumda demokrasinin varlığından söz edilemez. Muhalefetin önemli bir görevi iktidarı izlemek, uyarmak ve eleştirmektir. Muhalefeti iktidar alternatifine dönüştüren dinamiklerin yanı sıra dejenerasyon da önemli bir etken… Politikacıları tarafından kamplara bölünmüş toplumları bekleyen tehlikeler vardır. Bölünmüş, parçalanmış zayıf bir görüntü, içte ve dışta bazı güçlerin iştahını kabartır. Politik çekişmelerin bu boyuta ulaşmaması gerekir. İnsanda görülen temel duyguların yönelttiği davranışları, sahip olduğu kültür belirler. Dolaysıyla davranışın motoru beyindir. Beyin değişince davranış değişir. Davranış değişince beyin değişir. Bunlar beklenen normal davranışlardır. Normal olmayanı davranışta görülen çok aşırı değişimlerdir. En kötüsü de sabit fikirli olup, bağnazlık derecesinde fanatik olmaktır. Değişim ideolojik saplantının mekanizması değildir. İdeolojik fikirlere beyinleri tutuşturmak, böylece davranışlara yön vermek, sonuçta bazı insanları fanatik taraftar yapmaya sürükler.
Türkiye’de muhalefetin işinin göründüğü kadar kolay olmadığı bir gerçek. Muhalefet bolluğunun dağınıklığı, iktidara hazırlıksız görünmesi, topluma bir gelecek vizyonu sunmakta yetersiz kaldığı ve toplumun belirli kesimlerine ulaşmakta güçlük çektiği yadsınamayacak kadar açıktır. Sadece demokrasi alanını tamir etmek, çok önemli olmakla birlikte, muhalefetin bütün iddiasını karşılamaz. Muhalefetin topluma kötü giden şeyleri nasıl düzelteceğini de anlatması ve inandırıcı olması gerekir. Anayasa değişikliği, muhalefetin temel vaadi olsa bile seçmene iletilmesi ve satılması zor bir konu. Muhalefet iktidarın çekirdek kitlesini ülkenin kötü yönetildiğini, ekonominin mevcut durumu devam etmesi halinde gelecekte daha kötü günlere gebe olacağımıza ikna edemiyor. Bu sarsılmaz çekirdek kitle iktidarı seçmen tabanının yalnızca bir bölümünü oluşturuyor dersek yanılmış olmayız. İktidar partisinin oy tabanındaki erime bir ivme kazanmış olsa da; bu oyların muhalefet partilerine yöneldiğini söylemekte zor görünüyor. Bu kitle memnuniyetsiz ve kararsızlar havuzunda birikiyor.
Muhalefet bir vizyon ortaya koyamadığı, bir iktidar alternatifinin mevcut olduğu hissiyatını yeterince gösteremediği taktirde halkın desteğini arkasına alma imkanı yoktur. Devlet idaresinin, siyasal sistemin, sosyal düzenin ve ekonominin maruz kaldığı tahribatın onarılmasını hangi enstrümanlarla çözeceklerine dair bir çözüm önerini sunamıyor. Kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, şeffaflık gibi değerlerinin hakim kılmanın yol ve yöntemini net olarak açıklayamamanın cenderesini yaşıyor. Demokratik kurumların ve geleneklerin güçlendirilmesi, politik ve ekonominin içinde bulunduğu sıkıntılar sarmalından kurtarmanın işaretlerini veremiyor. Muhafazakar kitlenin kaygılarını güvence altına alma konusunda kayda değer bir tavır sergileyemiyor. Siyaset; kendi tabanını tatmin muhalif olanı ikna etmekten geçer. Muhalefet iktidarın siyah dediğine beyaz, beyaz dediğine siyah demek değildir. Muhalefet grup toplantısında kürsüden rakibine hakaret edip polemik yaratmak hiç değildir. Toplum siyasi polemiklere prim vermez. Vatandaş mevcut sorunlar için açık ve net çözüm önerileri duymak ve görmek ister. Siyaset hayallerin satılmasından ibaret olmamalı, yarınlara dair umut aşılamalıdır. Gelinen aşamada muhalefet dövizin peşine takıldı. Dövizin fiyatı yüksek olmasına rağmen… Ekonomideki enflasyon ve işsizlik başta olmak üzere tüm sorunlar kımıldamadan yerinde duruyor…. Dövizin hızlı yükselişini merkeze alan muhalif söylemler bir anda döviz gibi inişe geçti. Hükümetin aldığı pozisyon sonucu ekonomik kriz ile ilgili algı değişti. Bu algı muhalefeti kısmen boşa düşürdü. Muhalefet söylemlerinin büyük kısmını dövize yatırmıştı. Sanki muhalefeti döviz yapacak, muhalefet partileri seyredecekti. Bir başka değişle dövize endeksli mevduat gibi, döviz endeksli muhalefet! Döviz düşünce muhalefette bir anda biraz aşağı düştü. Bu vaziyet “muktedir olandan yanlış sadır olmaz” algısını güçlendirdi. Siyasiler düşüncede derinleşmeyi ve olgunlaşmayı içselleştirmelidirler.
Muhalefet Türkiye’nin iç politika, dış politika, ekonomi, tarım, eğitim, hukuk, adalet gibi temel sorunlarını nasıl çözecekleri konusunda yeterince çözüm önerilerini ortaya koyamazsa, toplumu ülkeyi yöneteceğine ikna ederek umduğuna nail olamaz. İktidarın yanlış yaptığı her şeyin faturasını hep birlikte ödüyorsak… Muhalefetin yanlış stratejisi de bütün toplumun zararınadır. Eleştiri eksikliği, yönetim hizmetinin kalitesini de düşürür. İktidarın hizmet kalitesini sorgulamak nasıl bir hak ise; muhalefetin verdiği muhalefet hizmetinin kalitesini sorgulamakta bir haktır. Demokrasilerde siyasetin doğru bir zeminde yürütülebilmesi için doğal olan durum, iktidar olma ihtimali bulunan muhalefetin bir perspektif ve vizyona sahip olmasıdır.